Dünyanın en güzel duygusu: sevgi. Sevgi, yaşamdır. Topraktan yeşeren bir filiz tazeliğinde, yaşama hep yeniden başlamaktır. Sevgi, mutluluktur. Tomurcuk tomurcuk çiçekler açmaktır. Sevgi, çoğalmaktır. Çarpa çarpa yıkmaktır tüm duvarları. Müdahalesizdir, kendiliğinden çıkar ortaya; her sabah kendiliğinden doğan bir güneş gibi. Çıkarsızdır, tek amacı kalbe iyiliğidir. Güçtür, hayattaki en büyük güçtür belki de. Aşamayacağı mekan yoktur, her kalp vuruşunda dünyayı gezer. Bağlantısız dünyanın en uzun hattıdır, gönülden gönüle. Berraktır, denizin dibini görmek gibi. Heyecan vericidir, gökyüzünden yeryüzüne bakar gibi. Kaybolmayandır, uçup gitmeden sürekli döner durur insanlar arasında. Havaya karışıp, gökyüzüne ulaşıp bulutların üzerinde yürümek gibidir…
Herkesin içinde büyüttüğü sevgi için yapacak onlarca tanımı vardır. Fakat eminim ki bir noktada hemfikir oluruz; sevgi dünyanın en güzel duygusudur. İnsan bu güzel duyguyla uyanır hayata.
Cahit Zarifoğlu’nun da dediği gibi;
İnsan sevmeli; bazen bir insanı,
Yahut da bir ağacı, ya da kanadı kırık bir kuşu…
Zaten insan sevmezse insan olur mu?
Elbette olmaz. İnsanı insan yapan, sevgi beslemesidir. Yoksa bir ağaçtan, bir cisimden ne farkımız olur? Fakat bir sorunumuz var. Sevgisizlik değil de, sevgiyi ifade etmekte sorun yaşıyor olmamız. Peki, sevmek böylesine güzelken, nedir sevgimizi göstermemize engel olan? Zaman mı bulamıyoruz, çok mu yoğunuz? Kendimize bile vakit ayıramıyor, her şeye aynı anda yetemiyor muyuz? Yoksa genel bir düşünceyi mi geçiriyoruz aklımızdan; “aman canım, nasıl olsa biliyor sevdiğimi söylemesem de olur” güvencesi mi?
Belki de sorunumuz artık izah anlayışımızın değişmesidir. Dünyanın tamamen fotoğraf görsellerinden oluştuğu zamanda, kendi dünyamızı da buna adapte etmektir. Hayatı paylaştığımız insanlara duyduğumuz sevgiyi; elimizdeki ekranlardan, fotoğrafların altına yazdığımız birkaç cümleden ibaret etmeye başlamamızdır. Eğer yazmak yerine söylesek sevgimizi; yazı uçacak, sesimizdeki cıvıltının tınısı kalacaktır. Avaz avaz dünyayı sevgi kurtaracak diyoruz ama bunu ifade etmenin zorluğunu yaşıyoruz.
İnsan sevgiyi kendisi çoğaltır. Çoğaltmak için de sevgiyi istemsiz ve sürekli duymalıdır. Ve sevgi, duyduğuna gösterilmelidir ki görebilsin sevgisini. Yoksa insan kendisinin de görmediğine nasıl inanır? En sonunda unutur neyi sevdiğini ve yitirir kalbindekini.
Ne zaman sevgisini gösteremeyen ve belli edemeyen insanlar görsem, hep şu şiiri reklam panolarına büyük harflerle yazmanın hayalini kurarım…
SEVGİLERDE
Sevgileri yarınlara bıraktınız
Çekingen,tutuk,saygılı
Bütün yakınlarınız
Sizi yanlış tanıdı
Bitmeyen işler yüzünden
(siz böyle olsun istemezdiniz)
Bir bakış bile yeterken anlatırken her şeyi
Kalbinizi dolduran duygular
Kalbinizde kaldı
Siz geniş zamanlar umuyordunuz
Çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek
Yılların telaşlarda bu kadar çabuk
Geçeceği aklınıza gelmezdi
Gizli bahçelerinizde
Açan çiçekleriniz vardı,
Gecelerde ve yalnız.
Vermeye az buldunuz
Yahut vaktiniz olmadı.
Behçet Necatigil