KUPÜRLERDEN YANSIYANLAR

70 Yıl önce bugün, sadece Biga’da değil, Türkiye’nin her yerinde büyük bir heyecanla minarelere kulak kesilenler 18 yıldır duyulmayan ezanı bekliyordu. 16 Haziran 1950 tarihinde TBMM’de Demokrat Parti’nin teklifi oylanmış ve CHP’nin de oylarıyla Arapça ezan serbest bırakılmıştı. Ankara ve bazı büyük şehirlerde aynı gün, taşranın tüm minarelerinde de ertesi gün ezan okunmaya başlamıştı.

Yaşıtlarıma göre bu konuda bilgilenme konusunda daha şanslıydım, çünkü annem de anneannem de zaman zaman sorduğum sorulara ayrıntılı cevaplar verirdi. Bir zamanlar ezanın Türkçe okunduğunu öğrendiğim gibi onları soru yağmuruna tutmuş, gerçekten çok ilginç olaylar dinlemiştim.

***

Örneğin, 1940’lı yılların ortasında dayım Bilal Çakan’ın subay olarak ilk görev yeri olan Çanakkale’de kaldıkları evde annemin yaşadıkları… Bir sabah anlamlandıramadığı bir sesle uyanan annem, evin ortak kullanım alanındaki merdivenlerde, ev sahibi yaşlı amcanın fısıltıyla sabah ezanı okuduğuna tanık olmuş. O yıllarda, Türkçe ezanın çağrısıyla kılınan namazın kabul edilmeyeceğine olan kabulle önce ezan okuyup, sonra da namazını kılan kaç kişi vardı acaba?

Muhtemelen birçok evde okunan bu ezanların fısıltıyla okunmasının ise önemli bir nedeni vardı. Ezanı Arapça okumak ağır cezalık bir suçtu. Bu konuda dönem gazetelerinde bol bol haber bulmak da mümkün…

***

Örneğin Cumhuriyet gazetesinin 16 Şubat 1933 tarihli nüshasının ilk sayfasında yayınlanan bir haber Arapça ezan okuyanlarla ilgili tutuklamalarla ilgili. Üstelik bu tutuklamaların bir kısmı Biga’da gerçekleşmiş.

“Bursa’da 24 maznun (sanık) mahkemeye verildi” başlıklı haberin spotunda Biga’daki tutuklamalardan da bahsediliyor:

“Dava Bursa Ağırcezasında görülecek, dün Biga’da da üç kişi tevkif edildi”

Haberin Biga ile ilgili kısmı şöyle:

“Biga’da üç tevkif

Arapça ezan okuyan meyzin (müezzin) Mahmut ve Arapça ezan okumaya başka bir meyzini tahrik eden imam Hacı Mehmet Efendiler mevkufen adliyeye teslim edilmişlerdir.

İzmir suikastından İstiklal Mahkemesince altı ay hapse ve üç sene emniyeti umumiye nezareti altına alınmaya mahkum Hayri oğlu Saip isminde birisi Biga’nın Akkayrak köyünde Arapça ezan okumak ve devletin emniyetini ihlal edecek mahiyette tefevvühatta bulunmak (konuşmak) maddesinden adliyece tevkif edilmiştir.”

***

Dönem gazetelerini okuyanlar bu tip olayların, özellikle yasağın ilk yıllarında sık sık ve tüm Türkiye’de yaşandığını görürler.

Sonuçta 18 yıl boyunca yasak olan Arapça ezan, 29 Mayıs 1950 tarihinde iktidar olan Demokrat Parti’nin ilk icraatlarından biri olarak 16 Haziran 1950’de TBMM’de görüşülür. Ezan yasağının görüşüldüğünü haber alan Ankaralıların Meclis önünde toplandığı o gün, müzakerelerin Meclis bahçesindeki halk tarafından da duyulması için hoparlör sistemi kurulur.

O gün orada bulunan ve zaman zaman hatıralarını dinleme şansına eriştiğim rahmetli Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş’ın, arkadaşım Dr. Şefik Memiş’e anlattıkları gerçekten ilginç.

Nevzat Hoca, o sıralarda genç bir öğrenci olarak Meclis bahçesine gitmiş. Çocuğundan yaşlısına kalabalık bir topluluk, heyecanla görüşmeleri dinliyor, zaman zaman hıçkırışlar duyuluyormuş. Uzun ve heyecanlı bir bekleyişten sonra oylama olumlu sonuçlandığında büyük bir sevinçle alkışlanmış. Nevzat Hoca, eve dönerken yol boyunca okunan ezanları dinlemiş.

***

O gün ezanların defalarca okunduğu da tanıkların ifadelerinden anlaşılıyor. Biga’da sürekliliği olan ilk gazete 1950’lerin başında yayınlanmaya başladığından bu olayın Biga’daki yansımalarını okuyabileceğimiz bir metin maalesef yok.

Nevzat Hoca’nın da bulunduğu Meclis bahçesindeki kalabalığa dair bir kupürü de Yeni İstanbul gazetesinin 17 Haziran 1950 tarihli sayısında görüyoruz.

17 Haziran 1950 (yeni istanbul)-ezanBigada üç kişi tutuklandı