Biga'da insanlar özgür ve özgürlük muhteşem bir şey. Ruhunuza dokunan yaz ayartıları var bu kasabada. Her gelişimde ritüellerim var. Farklı mekanlar var köprünün iki yakasında.

Biga'da insanlar özgür ve özgürlük muhteşem bir şey. Ruhunuza dokunan yaz ayartıları var bu kasabada. Her gelişimde ritüellerim var. Farklı mekanlar var köprünün iki yakasında. Hem temmuzda hem de ağustosta gittiğim yerlerden dönüşlerim hep Biga'ya. Müzik çok var gecelerin arka sokaklarında. “Mutlu Biga” ya da "Yaşanacak şehir Biga" sloganıyla gülümsüyor her sokak insanlara. "Dünyamızın merkezinde Biga var" yazıyor anılarımda. Özgür pazar, özgür duraklar, özgür yollar, özgür renkler, özgür yaşamlar kesintisiz aklımda. Bir öyküye, bin aşka başlayasım geliyor her defasında. Klarnetin büyüsü falan acayip caz, acayip alaturka. Bir bahçem var ve bir de masa. Konserlerlerde dağılıyor kafam; sanat manat ve fotoğraf; bütün bunlar martılara hep yakın düş ayılmalarında. Tabelalar okuyorum, şiirler fısıldıyorum; özgür masallar öğreniyorum ayçiçeği tarlalarında. Festivaller benim hayal meyal manzaralarım, barışın kenti var yüz kilometre uzağımda; bir otel odasında olmalıyım ya da bir sokak şarkıcısının yanında, sonra yıldızların altında bale oyunları ve odada sihirsiz bir ayna. Yürüyerek giriyorum zaman yolculuklarıma, bu benim büyük eylemim, rüzgar gülleri de yakışıyor her yana ve senin alçıdan heykellerini biriktirmek istiyorum kaldırımlarımda. Gök gürültülerini duyunca gülümsüyorum, biraz yağmur iyi geliyor köprü altındaki akarsuya. Otogardan başlıyor, eski otogarda merkezini buluyor Biga. Bir yarımadanın, bir ovanın, incir ağaçlarının ve kapitalizme yenilmemiş mahallelerin sevdası bir başka. Termik santraller çok umurumda ve yirmi kilometre yakınımda her deniz bayramında denize karşı sanat var umutlarıma. "Başım yanıyor." diye yazıyor bir genç kız, "Hayatla ilgili bir şey." diye yazıyorum altına. Bir lades oyunu gibi oynuyorum bu oyunu; sakinim, hayatı kolluyorum, "geceler ve gözler" sorunsalı hep aklımda. Başa dönmeliyim; geçmişte, eski otogarda şahane yalnızlıklar, bir de küçük bir park vardı kasabanın ortasında. Hep birkaç ruh ve ruj hali yansırdı bir sinemanın perdelenmiş duvarına, hayallerim ve hallerim vardı sonra. Biga Palas'ta gece yarısı güzel olur ama bu yakın zamanlara dair bir manzara. Köprübaşında bir beklediği olabilir insanın ve bir temennisi belki "iyi şanslar" kıvamında. Uzak bir diyardı burası çocukluğumda, artık her yaz bu kasabadayım, her yaz birkaç hikaye yazıyorum yaşadıklarıma. Panayırları özlüyorum ve eski bir kokuyu duyumsuyorum bir bakkal dükkanında. Macun da olmalı, kırmızı helva da. Şiir yazdığım "17 yaş" zamanlarımda her şey çok normaldi ama obsesif bir açım vardı, şimdi daha yakınım kaçırdıklarıma. Modernite iyi bir şey ama teknoloji falan zaman bırakmıyor aşka. Biga kültürle yorumluyor zamanın akışını; kültürle ve mekanlarla. Böylesi iyi; mekanlarda resimler olabilir, aşklar konuşulabilir, insanlar dokunabilir zamana. Bir yarımadada böylesine özgür bir kasaba huzur veriyor insana. Hayaller dümdüz değil bu ovada; dümdüz olan geçersizdir, antik zamanlarda aşklar yaşanmış buralarda, iskender de uğramış bir ara. Fatih Genel varken Granikos'ta oklar uçuşuyordu havada. Bir köprü var Kocabaş Çayı'nda. Köprüler aşklar kadar önemlidir ve delicedir Dumrul'dan bu yana. "Bir köprü meselesi" vardı geçmiş zamanlarda. Deli Dumrul köprüsü değil elbette. Biga’nın ortasından geçen köprü. Bir fikir vardı, deliceydi; delice ve delici. Farklı, sanatsal, kışkırtıcı ve sürükleyici.. Teknik kaygılar beni ilgilendirmiyor. Ben yaşadığım heyecanı düşünüyorum. Yılların Kocabaş Çayı köprüsü yeniden yapıldığında sakindim. Oysa köprüye çelikten bir örtü yapma atraksiyonu sarsıcıydı. Biga için bir “simge” oluşturma çabasını sessizce alkışlamıştım. Çünkü; bir düşünün, üstünde çelikten bir fikir varken daha iyi bakabilir insan boşluğa. Çünkü,  fikirler ve hayaller hep yaşar. Gece olsa, Granikos barda müzik olsa, caddeye sesler taşsa; gün yeni başlar herkes mekanlara dağıldığında. Geceler iyidir ve tüm yaşananları ezbere bilir, biga biraz bira olur kaldırım barlarında. Aşka Matruşka'dır bir şiirim, anlayana. Bu şiire vardığımda bitmişti sanırım yeni terminaL, otobüsler kasabanın ışıklarına yol alıyordu; yollar aklımda. Özgürlüğü dokusundadır Biga'nın; köprüden evrensele duruşunda. Hissettiğim bir şeyler var artık kahveden  zamanlarda... Geçmişle gelecek arasında bir madonna. Bir selam var kafamda. Bir şimdi, bir fikir, bir mesele köprüden yana.  Hayatla ilgili bir yer… Burası Biga…