57’nci Alay Vefa Yürüyüşü Gerçekleştirildi 57’nci Alay Vefa Yürüyüşü Gerçekleştirildi
Hayatımızın olmazsa olmazıdır enerji. Her çağda insanoğlunun devamlılığına büyük katkı sağlamıştır. Zaman içerisinde gelişen ve değişen dünya ile sahip olduğumuz enerji türleri de insanlara para ile satılmaya başlanmış, insanların enerjiye duyduğu ihtiyaç şirketler tarafından yönetilir olmuştur. Tam da bu noktada ortaya çıkan çevre koruma platformlarından Biga Ekoloji ve Yaşam Platformu ve Çan Çevre Derneği tarafından ortak düzenlenen bir basın açıklaması yapıldı. İnsanların temel ihtiyaçlarından biri olan enerjinin ve madenlerimiz için çıkan Torba Yasa gündem maddesiydi. İşte o açıklama: “Enerji ve maden şirketlerine daha fazla imtiyaz, halka ise yüksek fatura." Pandemi sürecinde hazırlıklarına başlanan ve hazırlıklarının gizlice yapıldığını söyleyen çevreciler yapılan kanun teklifinin görüşmelerinin jet hızıyla yapıldığını da ekledi. “Teklifin hazırlık aşamasında Elektrik Mühendisleri Odası, Maden Mühendisleri Odası, Petrol Mühendisleri Odası, Çevre Mühendisleri Odası gibi meslek odalarının ve ekoloji örgütlerinin görüşleri alınmadı. Komisyon toplantısında ise ilgili kamu kurumları yanında TÜSİAD, MÜSİAD, TOBB, Madenciler Derneği, RES Üreticileri Derneği gibi sektör şirketlerinin 13 örgütü davet edilmişken, EMO ve Maden Mühendisleri Odası ancak muhalefet milletvekillerinin ısrarı sonucu komisyona son dakika kabul edildi. Ekoloji Birliği ve diğer ekoloji örgütlerinin katılımı ise pandemi gerekçesiyle engellendi. “kanun teklifi, torba yasa mantığı ile hazırlanan ancak aslında enerji piyasasını yeniden düzenleyen temel bir kanun niteliğindedir. Gerekçesinde ve komisyon tutanaklarında da açıkça beyan edildiği ve teklif maddelerinde de görüldüğü gibi, teklif, enerji ve maden şirketlerine daha fazla imtiyaz ve teşvik sağlamakta ve kaynak aktarmakta, kamu denetimini ve gelirini azaltmakta, tek adam rejimini daha fazla pekiştirmektedir.” Hazırlanan kanun teklifinin halkı değil de enerji şirketlerini korumasına değiniyorlardı aslında. Bu yüzden seslerini duyurmak istiyorlardı. Çünkü enerji, her bireyin sahip olması gereken en doğal haklarındandır. Hayatını daha rahat devam ettirmek için mecbur olduğu bu enerjiyi yönetenlere muhtaç olması ve bu muhtaçlığın nakde dönüştürülmesi aslında çevrecileri harekete geçiren. Her bireyin hakkı olanı alması ve bunun da bir çıkar meselesine dönüştürülmemesini istemek bütün mesele. Çevreyi korumak, yenilenebilir enerji tüketmek ve gelecek nesillere şimdikinden daha fazlasını bırakabilmek. Ekolojik sistemi bozmadan yaşayabilmek. Teklif ile 21 dağıtım şirketine, YEKDEM’den faydalanan 881 enerji üretim tesisi sahibine, 1722 enerji üretim tesisine ve çok sayıda maden şirketine avantaj sağlamaktadır. İçinde halkın olmadığı teklifte:
  • Maden şirketlerinin ruhsat alanı dışında da tesis kurmaları sağlanıyor.
  • Maden şirketlerinden çeşitli işlemlerde istenen borcu yoktur yazısı istenmeyerek, kamu alacaklarının takibinden vazgeçiliyor.
  • Havaya bir sürü kimyasal ve zehirli gaz salan, atık lastiklerin işlenmesi sonucu ortaya çıkan ürünleri, orman ürünlerini ve çöpü yakılarak elde edilen enerji “yenilenebilir” sayılıyor ve teşvik ediliyor. Biyokütle santrallerinin önü daha da açılıyor.
  • Bugüne kadar güç sınırı olmaması nedeniyle sayısı oldukça fazla şirkete destek sağladığı bilinen ve şirketlere sermaye aktaran “Yenilenebilir Enerji Kaynakları Destek Mekanizması (YEKDEM)” kapsamı daha da fazla genişletilerek Karadeniz derelerinde ekolojik yıkımlara ve sel felaketlerine neden olan HES’lerin sayısının daha da artmasına neden oluyor.
  • Cumhurbaşkanı izni ile, BOTAŞ, TPAO gibi kurumlar tarafından daha önce yurtdışında kurulmuş olan şirketlere, T.C. kanunlarından muaf olmak üzere, yurtdışı için çalışmak amacıyla yurt içinde de enerji şirketleri kurmaları sağlanıyor.
  • Enerji üretim tesisleri için gerekli taşınmazlar daha önce Maliye Bakanlığı tarafından kamulaştırılırken ve kamu yararı kararı alınması gerekirken, yetki EPDK’ya veriliyor, kamu yararı kararı olmaksızın istimlak olanağı sağlanıyor ve halkın, köylünün topraklarının sermayeye peşkeş çekilmesi süreci daha da hızlandırılıyor.
  • Dağıtım şirketlerine çeşitli kolaylıklar sağlanarak daha fazla kar elde etmeleri sağlanıyor.
  • Ülkemizin her yerinde köylüleri ve halkı canından bezdiren, ekolojik yıkımlara yol açan, havayı, su kaynaklarını ve tarım alanlarını kirleten ve HES’ler, JES’ler ve RES’lere YEKDEM destekleri devam ettiriliyor.
  • Jeotermal alanların ihale bedellerinin taksitlendirilmesi sağlanarak JES’lerin sayıca daha fazla artmasının önü açılıyor.
EPDK verilerine göre Türkiye’nin 2020 Nisan ayı sonu itibariyle kurulu gücü 91 bin 564 MW’dır. Enerji İşleri Genel Müdürlüğü verilerine göre ise en yüksek puant talebi Ağustos 2019 itibariyle 45 bin 374 MW olarak gerçekleşmiştir. Yani Türkiye’nin, 2020 Nisan ayı itibariyle yüzde 102’ler oranında yedek kurulu gücü vardır. Yedek gücün yüzde 20-25 arası olması yeterlidir. Enerji yatırımlarında ciddi bir planlamaya ihtiyaç vardır. Adil dönüşümle fosil yakıtlardan kurtulmayı öngören, ekolojik sistemi gözeten, halkın gerçek ihtiyaçlarına uygun ve enerji kooperatiflerinin yer aldığı bilimsel bir enerji politikasına ihtiyaç vardır. Bir kez daha yineliyoruz, kanun teklifinde halk yok, enerji demokrasisi yok, enerji tasarrufu yok, enerji verimliliği yok, enerji kooperatiflerine teşvik yok, ekolojik duyarlılık yok. teklifte, enerji ve maden şirketlerine daha fazla destek, daha fazla kıyak, kamu denetiminin ortadan kaldırılması, tüm yetkilerin tek adamda, Cuhurbaşkanında toplanması, karın şirketlere, zararın halka yıkılması ve ekolojik yıkım var. Tarım ve hayvancılıkta Türkiye de isim yapmış güzel ilçemiz Biga için termik santral ve sanayileşme adı altında doğa ve bir nevi yaşam katliamı ile karşı karşıyayız. Termik santrallerin bacasından atmosfere atılan kükürtdioksit ve azotoksit gazları sülfik asite dönüşerek bu gazlar yaş ve kuru çökelme mekanizmalarıyla çökelmekte, ulaştığı toprak ve su kütlelerinin PH seviyelerini düşürmekte ayrıca fuel-oil ve kömür kullanımı sonucu oluşan kükürtoksit – karbonmonoksit – azotoksit yanmamış hidrokarbonlardan toz ve küllerin çökelmesi ile halk sağlığı, deniz ekosistemi ve tarım alanları tahrip olmaktadır. Termik santrallerin bacalarına takılan eloktrostatik filtreler bu gazların salınımını engellememekte olup, termik santrallerin bacasından çıkan zehirli gaz, radyoaktif madde zehirli gaz içinde ki ağır metal yoğunluğunu tutabilen bir sistem dünya da icat edilmemiştir. Dünyanın önde gelen bilim insanlarının biyoçeşitlilik ve ekosistem hizmetleri Hükümetler arası Bilim Politikası Platformunun hazırlamış olduğu rapora göre insan faaliyetleri nedeniyle doğada 1.000.000 tür yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Peki soruyorum yaşam için çocuklarımız için çalıştığımız bu dünyada covid-19’un, maden, termik, HES, JES faaliyetlerinde salgıladıkları protüker zehirli gazlara tutunan covid-19’un mutasyon geçirerek yüzde 70 ölümlere neden olduğu dünya bilim adamları tarafından açıklanmışken küresel ve iklim krizlerine doğal değil tamamen bizlerin neden olduğu kapitalizm ve bilinçsiz sanayileşme ve büyümenin sonucu siyasi ve politiktir. Tüm muhalefet partilerini, demokratik kitle örgütlerini ve ekoloji örgütlerini ve halkımızı bu yasa teklifine karşı çıkmaya çağırıyoruz. Sermayeden değil, halktan yana, ekolojik dengeyi gözeten enerji ve maden politikası! Torba yasa teklifini geri çekin!”

Editör: TE Bilisim