Eller havaya! İnsanlık tarihi bir kez daha sınıfta kaldı. İnsanların zorunluluklarından istifade edenler kazandı. Açgözlü inşaat firmaları, ilkokul mezunu müteahhitlerin gözüne azıcık beton tozu kaçtı. Eh olurdu o kadar. Cepler dolmuş banka hesapları kabarmıştı. Yıkılan binalar ve ölen insanlar mühim değildi.
Hikayelerin başı sonu aynı. Deniz kumundan çimento, ucuz demir, yalandan denetim ve tebrikler artık ev sahibisiniz. Kendi ölümlerine yıllarca kira ve ev taksiti ödeyen insanlar. Belki de evsiz kalanlar. Bütün emeğini, birikimini “evim” dediği yere yatıranlar.
Bu hırsızlığın bir adı var mı? Varsa bilmek istiyorum. Yine ucuza giden insan hayatının bir karşılığı olmalı. Birileri bunun hesabını sormalı. Bir belediye başkanı çıkıp da “biraz para verip sıfır ev alsınlar, her şeyi de devletten beklememek lazım” diyememeli. Doğal afetleri dahi din kıyasına sokmamalı. İnsanlar can verirken fikirlerinden vurmamalı.
İnsanlık ayıbı yine her yerimize bulaştı. Ödediği deprem vergilerinin hesabını sormaya korkan, sindirilmiş bir toplum. Sorumluluk alamayan, ak akçeyi kara güne çıkartamayan bir devlet. Yalandan denetim. Depreme dayanıksız evde oturduğu için ölenleri suçlayan politikacılar. Canım ülkem cumhuriyet tarihine kaçak kat çıkmaya devam ediyor. Bu ülke ne yazık ki can verenlerin sırtında duruyor.
Bir utanç tablosudur enkaz altından çıkarılan çocuklara kalan miras. Bir yığın beton ile birlikte. Bozdur bozdur harca bundan gayrı insanlığını çocuk. Nasılsa ne dinde ne de millette insanlık yok öğretilen. Sıra sana gelene kadar müteahhitler onun da malzemesinden çalmış. Belki de senin paran yetmez insanlığı satın almaya.
Kim bilir?
Bir beton yığının üzerinde bir grup kahraman; sesimi duyan var mı?