Hayata Bakışımız - 10

Bazı insanlar sürekli geçmişte yaşadığı şeyleri akıllarına getirerek, geçmişe saplanarak yaşarlar. Bazılarını, içinde bulundukları zaman diliminden başka bir an ilgilendirmez. Ne geçmiş ne gelecek ilgilendirir onları. Bazıları da bütün dikkatini geleceğe yöneltmiştir. Sürekli plân yaparlar gelecekle ilgili. Yeryüzünde hem geçmişi hem içinde bulunduğu anı hem de geleceği dikkate alarak  “içinde bulunduğu anı mutlu ve endişesiz bir şekilde yaşayan bir insan“ var mıdır acaba? Bilemiyoruz. Bildiğimiz bir şey var ama! Ne biliyor musunuz? Yeryüzünde geçmişe saplanarak yaşayan birçok insan var. İsterseniz gelin bir göz atalım bu insanların zihinlerine, bakalım nasıl işliyor zihinleri.

Bu insanlar, karşısındaki insanların fikirlerini sürekli olarak  “karşısındaki insanın geçmişte söylediği şeylere“ bakarak değerlendiriyorlar. Birisi  “eskiden söylediği şeyden“ farklı bir şey söylerse hemen “eskiden öyle demiyordun ama“ diyorlar. Birisi, eskiden yaptığı şeyi şu anda yapmıyorsa hemen “eskiden öyle yapmıyordun, ne oldu da fikir değiştirdin“ diyorlar.  Bu tarz sözlerin size de söylendiğine şahit oldunuz mu daha önce? Mutlaka olmuşsunuzdur. Karşımızdaki insan bu sözleriyle bize ne demek istiyor olabilir sizce? “Yanardöner“ birisi olduğumuzu mu yüzümüze haykırıyor? Sanırım akla ilk gelen ihtimal bu. Dikkat ederseniz burada bir suçlama var.  “Eskiden öyle demiyordun ama şimdi neden böyle diyorsun?“ Söylenmek istenen şey bu gibi duruyor. Eskiden? Eskiden ne demek peki? Ne kadar eskiden? Bir şeyin “eskiden“ olarak nitelendirilebilmesi için üzerinden ne kadar zaman geçmesi gerekir? Hadi üzerinden ne kadar zaman geçmesi gerektiği konusunda anlaştık diyelim, “eskiden söylediğimiz ama şimdi söylemediğimiz şeyin“ ‘eskiden’ söylenen şey olması için “kaç kere söylenmiş olması“ gerekir? Bunlara kim karar verecek? Mesela, ben geçmişte  “bir şeyi üç kere söylemişsem“ ama dördüncüsünde söylememişsem bu da  “eskiden söylenmiş şey“ olacak mı? Diyelim, daha önce hiç söylemediğim bir şeyi bir hafta içerisinde dört kez söyledim, o zaman da  “eskiden“ olacak mı bu şey? İnsanların fikirleri  “olduğu yerde çakılı kalmak“ zorunda mı? Fikirlerimiz değişince  “yanardöner“ olarak nitelendirilmek zorunda mıyız? Bir insan, “eskiden“ doğru olduğunu düşündüğü bir fikrinin yanlış olduğuna kanaat getirmiş ve bundan sonra da eski fikrinin yerine yenisini savunmaya başlamış olamaz mı? Ya “eskiden öyle demiyordun ama“ diyen kişi  “yanardöner“ ise ve kendisi yanardöner olduğu için bizim de “yanardöner“ olduğumuzu düşünüyorsa? Böyle bir ihtimal var mı? Var. Bizi suçlayan kişi  “sadece kendi çıkarını düşünen“ bir insansa ve bir şeyler söyleyen kişiye kendi çıkarına uygun olduğu sürece ses çıkarmıyor ama söylenen şeyi kendi çıkarına aykırı bulduğunda bu şeyi söyleyen kişiye “eskiden öyle demiyordun ama“ diyorsa? Belki de “eskiden öyle diyen“ ama eskiden öyle dediği şeyin, kendisini hem şimdi hem de gelecekte mutlu bir şekilde hayatta tutacağına inancını yitirmiştir bu kişi ve bu yüzden “şimdi öyle demiyor“dur?

Mesele sadece “eskiden öyle diyordun ama şimdi böyle diyorsun“ meselesi değil. Başka ihtimaller de var bence. Diğer ihtimalleri de düşünelim isterseniz. Sizce, eskiden söylediği bazı şeylerle şimdi söylediği bazı şeyler farklı olan insanlara “yanardöner“ yaftası yapıştırılıp “bundan sonra söyleyeceği şeyler“ de şüpheli hale getirilmeye çalışılıyor olabilir mi? Bence olabilir. Zaten en büyük tehlikelerden birisi de bu. Düşünsenize, geçmişte bir fikri hararetli bir şekilde savunuyorsunuz ama bu fikre bakışınız değişiyor ve bu fikrin belki de tam tersi olan bir fikri savunmaya başlıyorsunuz. Ancak, etrafınızdaki insanlar hemen başlıyor “eskiden öyle demiyordun ama“, “senin de bir dediğin bir dediğini tutmuyor“ demeye. Şimdi içinizden bazıları, “sen de tutarsızlığı savunuyorsun“, “ne yapalım sürekli fikir mi değiştirelim“, “sürekli fikir değiştirirsek etrafımızda bize güvenecek insan bulamayız“, “insanlarla geçinmek için bazı şeyleri görmezden gelmemiz gerekir“ gibi görüşler ileri sürüyor olabilirsiniz. Zaten  “eskiden öyle demiyordun ama“ şeklindeki yargılama cümlesi tam da bu işe yarıyor! Sizi “bir gruba bağlıyor“, eskiden savunduğunuz bir fikri değiştirmeniz halinde etrafınızdaki insanların sizden uzaklaşacağını size hatırlatıyor sürekli! Siz de “tutarsız“, “yanardöner“ bir insan olarak nitelendirilmemek ve  “yalnız başınıza kalmamak için“ eskiden savunduğunuz bir fikri artık savunmadığınızı insanlara söyleyemiyorsunuz! Bunu saklamak için türlü taklalar atıyorsunuz! Şimdi, belki de, “insanlarla geçinmek için bir yere kadar sussam ne olacak sanki“ şeklinde düşünüyor olabilirsiniz. Bu iş bu kadarla bitmiyor ama! Susuyorsunuz, sonra yine susuyorsunuz ve yine susuyorsunuz! Sonra ne oluyor biliyor musunuz, eski fikirlerinizi gözden geçirmeyi bile göze alamamaya başlıyorsunuz! Yeni fikirlere sahip olsanız bile karşınızdaki insanların sizin “yeni fikirlerinizi“ ‘eskiden öyle demiyordun ama’ diyerek  “önemsizleştirmeye çalışacağını“ düşünmeye başlıyorsunuz! Bu şekilde davranmayacak insanlara bile yeni fikirlerinizi anlatmamaya başlıyorsunuz. Gittikçe, eski düşünceleriniz yerine yeni düşüncelere sahip olduğunuzu “saklamak“tan, “artık yeni düşünceler ortaya çıkarmamaya, eski fikirlerinizi sorgulamamaya“ doğru evriliyorsunuz! “Yeni fikirlerin şüpheyle karşılandığı bir toplumda“ da “körler sağırlar birbirini ağırlamaya“ başlıyorlar! Hem de  “öyle güzel ağırlıyorlar ki“ kendine ait fikirleri olan ama diğer insanlar tarafından dışlanmak istemeyen  “bazı insanlar“ da “kör ve sağır“ taklidi yapmaya başlıyorlar.  “Eskiden öyle dediklerini“ şimdi de öyle demeye devam ediyorlar! İnsanlar tarafından dışlanmaktan korkmayan, “fazla derinlere inme“ şeklindeki telkinlere kulak asmayanlar da  “kör ve sağır“ olmadıkları, “kör ve sağırlar“ tarafından kendilerine yapıştırılmaya çalışılan “deli“, “kibirli“, “çok bilmiş“  gibi yaftalamaları da ciddiye almadıkları için “toplumun hem içinde hem de dışında bir yerlerde“ hayatlarını sürdürmeye çalışıyorlar ve daha da  “derinlere“ doğru kulaç atmaya devam ediyorlar!