Yasak günü sokakta gezinmeyi havalı zannedenler, hastane koridorlarında yaşanan dramın farkına bile varamadılar uzunca süre. Son zamanlarda en yakınımızdakiler ölmeye başladı.

Yasak günü sokakta gezinmeyi havalı zannedenler, hastane koridorlarında yaşanan dramın farkına bile varamadılar uzunca süre. Son zamanlarda en yakınımızdakiler ölmeye başladı. Çevremizdeki eş, dost-akraba hastane odalarında kendilerine yer aramaya başladığında anlamaya başladık bu lanet virüsün gerçekliğini. Biga'da konuştuğumuz birçok tanıdık; "Ben virüse inanmıyorum abi, bu Amariganın işi" gibi sağdan soldan dinlediği komploları anlatırken; konuştuğumuz sağlıkçılardan sürekli uyarılar aldık. Tüm bu uyarıları kulak arkası yapanlar, sokaklarda sarmaş dolaş ne de güzel zamanlar geçirdik hep birlikte. Bir açıldık, bir azcık kapandık. Hafta içi akşam kapattık. Hafta sonu kapattık. Açılıp kapanıp giden hayatımızda en çok zararı da sağlıkçılar ve esnaflar yaşadı. Sağlığımız gibi ekonomimiz de tedaviye muhtaç kaldı. Tabii bir onlar değil... Yerel idareciler yoruldu, polisi yoruldu, belediye çalışanı yoruldu,  jandarması yoruldu, evde oturanı yoruldu, öğretmeni yoruldu, temizlikçisi yoruldu, pazarcısı yoruldu, kamu görevlisi yoruldu, sporcusu yoruldu, günlük kazançlarla karnını doyuranı yoruldu, maliyetlerin altında ezilen küçük çiftçi yoruldu, esnafı yoruldu, dert anlatmaktan bıkan sağlıkçısı yoruldu. Yorgun düştük hep birlikte, milletçe. Evet, Sağlık Bakanı başta çok güven verse de, kendisinin son dönemdeki kongreler karşısındaki sessizliği, katıldığı kalabalık törenler derken, bir de vaka sayılarıyla ilgili yapılan şark kurnazlığı sonrası pek de inandırıcılığı kalmadı. Ben artık inanmıyorum rakamlara falan. Bunu söyleyen sokaktaki vatandaş sayısı da gittikçe artıyor. Sağlıkçıların mücadelesi bir yana, bu işin bir de ekonomik boyutu var. Sokaktaki vatandaşın gözünün feri kaçtı artık. Verilen hatalı kararlar, yapılan yanlışlar, sokaktaki vatandaşı kaderine terk eden politik uygulamalar hepimizi çok yordu. Yorgunuz. Üzgünüz. Kırgınız. Yalnızız. Kendimizi yalnız hissediyoruz. Başımızın çaresine kendimiz bakmaya çalışıyoruz. Hepimiz birer rakama dönüştük. Büyüklerin daha da büyüdüğü, orta sınıfın dar gelirlilerle birleştiği ve yok olduğu bir toplum düzeni ile karşı karşıyayız. Evlere kapatılanların evlerde nasıl karnını doyuracağı umursanmazken; krediler, yapılandırmalar, kiralar, faturalar başını döndürüyor insanın. 17 gün çalışmayıp, 13 günde 30 gün çalışıp para toplamış gibi ödeme yapacağız. Hayatta iyiliği, güzelliği, mutluluğu daim kılmak isterken, gözlerimizin feri söndü. Gelecekten umut kalmadı. Evet, tüm dünyanın yaşadığı bir virüsün etkilerinden bizim de nasibimizi almamız olağan bir şeydi. Ancak milli gelirin yüzde 1.1'iyle yapılan virüs mücadelesiyle mi olacak bu? Yönetilemeyen aşılama kriziyle mi? Vatandaşını düşünmeden yapılan uygulamalarla mı? Adı tam kapanma. Orta gelirliyi ve dar gelirliyi hapsetme aslında. Onun dışında pek bir işe yaramadığı açık. Oysa ilk duyduğumuzda çok sevindik. Sonunda 'geç de olsa doğru bir karar' dedik. Ama 2 dakikada açıklanan kararın ardından insanları tam kapatacak tek satır açıklama yapılmadı. Meğerse yaz tatiline gelen turistlerin dövizleri içinmiş her şey. Çanakkale'de de turistlerin rahatça gezdiklerinin görüntüleri haber sitelerinin sayfalarında yer almaya başladı. Bakalım zaman ne gösterecek? Siyasetçilerin yalanlarıyla 'mış' gibi giden bir hayali 'en iyi' dönemini yaşıyoruz güzel ülkemizin. Tüm kabahat bizde, vatandaşta. Yorulduk beya! Hayırlı bayramlar...

İSRAİL'İN VAHŞETİ ÜZERİNE

BM'yi harekete geçiremiyorsan, dünyayı ayağa kaldıramıyorsan, sosyal medyada paylaşım yapan vatandaştan ne farkın kalır. İsrail mallarına boykot uygulama çağrısı değil, madem böyle oluyor bu işler, satışını engelleyip, ekonomik ilişkilerini bozabilir misin? Netanyahu hükümeti kuramadı, iç siyasette güç toplamak için elindeki en büyük kozu kullanıyor ve karşısında kuru gürültü dışında hiç ses sada yok! Yapılan vahşiliğin tüm hak bilen, insanlıktan nasibini almış her bireyin tepkisini hak ettiği bir gerçek. Bu durum sadece İslam dünyasını değil, insan olan herkesi ilgilendiriyor. İzliyoruz.