Bulunduğumuz dönem içerisinde teknolojinin gelişmesi ve sosyal medya etkisiyle anne babalar nasıl daha iyi, nasıl daha doğru birer ebeveyn olabileceklerine dair birçok kaynak ve bilgi ile karşılaşmaktadırlar. Bu durum doğrudan veya dolaylı olarak ebeveynlikte de mükemmel olma arzusunu arttırmaktadır.

Mükemmel anne baba olma beklentisini taşıyan ebeveynler çocuğun gelişimsel olarak yaşaması normal kabul edilen süreçler hakkında dahi bir problem olduğunu düşünerek kaygı duymakta ve mükemmel ebeveyn olmanın yollarını aramaktadırlar. Modern yaşam içerisinde çalışan anneler geleneksel rollerden çıkıp iş yaşamında da mükemmel olmaları yönünde baskı altındadırlar. Birbirinden farklı ve birçok alanda sorumluluğu bulunan kadının hem kendisine karşı beklentisi hem de çevrenin ondan beklentisi gün geçtikçe artmaktadır. Kadın sorumluluğu olan birçok konuda kendisini kanıtlama ve mükemmel olma konusunda oldukça yoğun bir uğraş vermektedir.

Aslında hiçbir iş ya da ev yaşamı, bebek bakımı ya da çocuk yetiştirme süreçleri kusursuz değildir, olması mümkün de değildir. Ancak yüksek beklentilere sahip bir anne her şeyin sorunsuz gitmesini ister, küçük bir problemle karşılaştığında ise kendisini yetersizlik duygusu içerisinde ve stres altında hisseder. Süper anne sendromu olarak tanımlanan mükemmelliyetçi kadınların en önemli özelliği; devamlı bir şekilde çocukları ve kendileri ile ilgili gerçekçi olmayan beklentileri gerçekleştirmeye yönelik çaba içerisinde olmalarıdır.

Bu kadınlar toplum içerisinde genel olarak daha çok genç yaşta anne olan ve eğitim seviyesi yüksek kişilerdir. Devamlı olarak farklı kaynaklardan bilgi edinerek kendi çocuklarının mizacına uygun olup olmadığını kontrol etmeye ve edindikleri bilgileri çocuk üzerinde uygulamaya çalışırlar. Kendilerine gerçekçi olmayan hedefler belirlerler ve bu hedeflere ulaşmaya çalışırken ruhen yıpranırlar. Kendilerine ayırdıkları zaman oldukça azdır devamlı olarak çocuk yetiştirme ile ilgili bilgi edinme gayesi içerisindedirler. Planlamalarını çocuklarının isteklerine göre yaparlar.

Çocuklarının problemlerine karşı aşırı duyarlı davranırlar. Örneğin, çocuk akranları ile bir sorun yaşadığında anne çocuğun yaşadığı bu sorunu sanki kendi sorunuymuş gibi benimser. Annenin bu tavrı çocuğun doğal gelişim sürecini bozarak potansiyelinin gelişmesine engel oluşturur. Bu anneler kendi yaşayamadıkları hayatı çocukları üzerinden yaşantılamaya çalışırlar fakat genellikle bu durumun farkında değillerdir. Örneğin, ben keman kursuna gidemedim çocuğum gitsin gibi. Kendileri sahip olamadıkları yaşamı çocuklarının yaşaması yönünde yüksek bir arzuya sahiptirler, bu durum onların kaygılı birer ebeveyn olmalarına yol açar. Annenin yüksek beklentileri sonucunda çocuk annenin beklentilerinin birçoğunu karşılayamayabilir. Bunun sonucunda çocukta kendisini yetersiz, beceriksiz ve işe yaramaz hissedebilir.

Hiçbir anne mükemmel olmak durumunda değildir, aslında bu mümkün de değildir. Bunun yerine ‘‘Yeterince İyi Anne’’ olmak hem anne hem de çocuk için daha sağlıklıdır. Psikanalist D. W. Winnicott’un tanımlamış olduğu yeterince iyi anne, bir çocuğun yaşama iyi bir başlangıç yapabilmesi için gerekli olanları yeterli olacak şekilde temin edebilen annedir. Winnicott’un nesne kuramına göre, bebeğin gelişme sürecinin kalitesi annenin bebeğe olan yaklaşımı ile doğrudan ilişkilidir.  Yeterince iyi anne, çocuk ile duygusal empati yapabilir, rahatlatıcı ve destekleyicidir.

Annenin çocuk ile kurmuş olduğu ilişki ve ona sağladığı ortam çocuğun kendilik oluşumu ve gelişimi için oldukça önemlidir. Bu sürecin sağlıklı olarak sürdürülmesi çocuğun kendini bütünleşmiş hissetmesine olanak sağlar. Son yapılan çalışma verilerine göre, kişinin ‘‘iyi anne’’ olabilmesi için çocuğun istek ve ihtiyaçlarına %100 uyum göstermesi ve her dakika ulaşılabilir olması gerekmez, %30 uyum ve ulaşılabilir olmanın çocuk için yeterli olduğu vurgulanır. Çocuğun her ihtiyacına anında cevap veriyor olmak, çocuğu gerçeklikten uzaklaştırır.

Burada önemli olan nokta çocuğu ne peri masalındaymış gibi büyütmek ne de onu dışarda kötü bir dünyanın beklediğine inandırmaktır. Çocuk gerçekliklere göre büyütüldüğünde sosyal ve psikolojik anlamda da daha sağlıklı olacaktır. Çünkü aslında gerçek ne peri masalında yaşayacağıdır ne de dışarda onu kötü bir dünyanın beklediği…