EĞİTİM BİLİM

Avrupa’ya öğrenci götüren okul

Her kurumun birçok etkinliğinde bulunarak gerek özel gerek genel anlamda birçok durumuna şahit oluyoruz. Bu okullarda da böyle. Şunu size söyleyebilirim. Her okulun kendi içinde dinamikleri var. Tabiki akademik anlamda yapılanlar ya da yapılmak istenenler aynı, ama sosyal ve kültürel anlamda böyle değil.

Öğretmen kadrosu ve idarenin bütününe baktığınızda aslında her okulun ayrı bir vizyonu, başka bir çabası olduğunu görüyorum ben. Bence bu durum sahip olunan kadro ile şekilleniyor. İmkanlar farklı olsa da çok farklı alanlarda da isimleri daha çok telaffuz edilecek okullardan birisi. Diyarbakırlı Ekrem Ergün İlkokulu’nun hem eski öğrencisi hem de velisi olarak dününe ve bugününe tanıklık ettim ve ediyorum. Akademik anlamda zaten kendini yıllardır kanıtlamış öğretmenlerin olduğu bir kadroya sahip. Bunu gazetemizin bu sayısında yer alan Hamdibey Ortaokulu’nun haberini okuduğunuzda daha iyi anlayacaksınız. Konum olarak ise daha çok yerli, geneli yıllar önce köyden şehre göç etmiş, maddi durumu orta düzeyde, genelinde düzgün ve temiz insanların velileri olduğu bir okul. İki adet olan eğitim binalarının birisi yıkılmış ve hala yapılamamış olduğu için İkili eğitime dönmüş olmasına rağmen; hala bölgede hatta başka bölgelerden de ilk tercih edilen okullar arasında.

‘Avrupa’ya öğrenci götüren okul’ dedik ya bu sayıda, işte bu konuyu işleyeceğiz. Meseleye sadece yurtdışına çocuk götürülüyor gibi bakmak çok basit kalır. Türkiye’yi temsil etmek ayrıca Türkiye’yi temsil ederken de Biga’yı telaffuz etmek ve tanıtmak gibi görevler üstlenerek yapılan hareketlilikler bunlar.

En son 21 Kasım 2022 tarihinde Türkiye’den 6 öğrenci ve 2 öğretmen ile İspanya’da Kanarya Adaları’nın en büyüğü olan Tenerife Adası’na yapılan hareketlilik henüz yeni gerçekleşti. Bir günde 3 kıtayı geçerek neredeyse 16 saat süren aktarmalı yolculuğun ardından Belçika, İtalya, İspanya, Bulgaristan, Makedonya, Portekiz, Güney Kıbrıs, Hırvatistan gibi ülkelerin öğrencileri ve öğretmenleri ile birlikte Türkiye’yi temsil eden Biga Diyarbakırlı Ekrem Ergün İlkokulu 4’üncü sınıf öğrencileri ve öğretmenlerinin yaşadıkları deneyimleri ayaklarının tozuyla onlardan dinledim. Bu çocuklar nasıl yurt dışına gidiyor, kim bunun için çabalıyor, neden sadece Biga’da ilkokullarda Diyarbakırlı Ekrem Ergün öğrencileri gidebiliyor. Uzun uzun bahsedeceğiz. Hem projenin mimarı ve her gün bunun için saatlerce mesai yapan İngilizce öğretmeni İbrahim Dönmez ile hem okulun aynı vizyona sahip olan diğer İngilizce öğretmeni Ayşenur İlimen ile hem en son hareketliliğe katılan öğrenciler ve onlara eşlik eden sınıf öğretmeni Fatma Özcan ile hem de bu projeye destek olan ve projenin okulunda gerçekleşmesinden onur duyan okul müdürü Recep Topal ile görüştük.

Kaç yıldır Erasmus programı ile yurtdışındaki programlara öğrencileriniz ile birlikte katılıyorsunuz?

İbrahim Dönmez:

Aslında 7 yıldır uğraşıyorum ama ilk 2 yılım başarısızlıklarla dolu. Bir sürü projem kabul edilmedi. Türkiye Ulusal Ajansı’na, Avrupa’da birkaç farklı ulusal ajansa başvuru yaptım ve red cevabı aldım ama vazgeçmedim. Erasmus serüvenimiz uğraşlarımın 3’üncü yılında olumlu cevabını aldı ve 5 yıldan beri de öğrenci hareketliliğini aktif olarak gerçekleştiriyoruz.

Ekim ayında İspanya Valencia ve şimdi İspanya Tenerife Adası hareketliliği oldu. Şimdi sırada neler var?

İbrahim Dönmez:

Şu anda mevcut projelerimiz 2023–2024 yılları sonuna kadar devam edecek. Ancak devamı için hazırlığımız var. 2023 yılı Mart ayında yapılacak olan başvuru için de (Tüm dünyada geçerli global bir sorun için) çalışıyoruz.

Ekim ayında yapılan Valencia hareketliliğiniz hangi projenin kapsamındaydı?

İbrahim Dönmez:

Covid-19 School Digital isimli bir projeydi. Pandemi sürecinde uzaktan eğitim, online eğitim ve dijitalleşme tüm topluma yayıldığı gibi eğitimi de etkiledi. Bu bir sorun doğurduğu gibi aynı zamanda yeni projeler de doğurdu. Biz de bu konu başlığında Belçika Ulusal Ajansı’na 6 okulla birlikte başvuru yaptık ve onay geldi. İlk 1 yıl sadece online toplantılar yapabildik. Öğrenciler de buna dahil oldu. Fakat tabiki salgın sürecinde hareketlilik yapamadık ama hakkımız iptal olmadı. Bir sonraki yıla aktarıldı ve geçen yıl inanılmaz bir yurt dışı hareketliliği bolluğu yaşadık okul olarak. Ekim ayında İspanya Valencia’da gerçekleşen ben, sınıf öğretmenimiz Burcu Bato ve 8 öğrencimiz ile katıldığımız Covid-19 School Digital isimli projenin son öğrenci buluşmasını bu şekilde tamamladık. Kapanışını ise Şubat 2023 yılında Estonya Tallinn şehrinde sadece koordinatörlerin katılacağı toplantı ile final raporlarımızı yazacağız.

Geçen hafta Kanarya Adaları’na yaptığınız hareketliliğin konu başlığı ‘Robotics, Yesterday, Today, Tomorrow’ idi. Bu başlık neyi amaçlıyor?

İbrahim Dönmez:

Aslında bir önceki projenin devamı niteliğinde ortak noktaları var. Robotik kodlama okullarda ders olarak zaman zaman öğretiliyor. Fakat aslında robotik kodlama hayatımızın içinde her yerde var. Bunu özel yapabilen bir öğretmenle ders programına entegre edilmiş şekilde öğretilmesi gerekiyor. Teknolojinin dili bu çünkü. Çok değerli bir ders. Zamanla bu şekilde olacağına inanıyorum. İlkokul çağından kodlayarak gelen bir öğrencinin okuryazarlığı ileriki yaşlarında çok farklı kazanımlarına sebep olabilir. Aslında biz Diyarbakırlı Ekrem Ergün İlkokulu olarak güzel bir adım atmıştık bu konuda. TANAP projesi kapsamında temin edilen cihazlarımız ve robotik kodlama atölyemiz vardı, eski yıkılan binamızda. Eğitim alan öğretmenlerimiz oldu ve onlar da öğrencilerimize eğitim verdi. Sensörü, çizgiyi takip eden robotlar yaptırmıştık. Çok da güzel gidiyordu. Bina yıkılınca atölyemizde şimdilik maalesef yok. Biz de Tenerife’de projede bize verilen hareketli bir robot yaptık.

Neye göre yapıldı bu robotlar?

İbrahim Dönmez:

Her ülkeye farklı bir proje verildi. Zaten amaç tüm projeler bittiğinde bir hikaye oluşturabilmek. Güç kaynaklarımız var ve bizimkisi 4 ayaklı hareket edebilen spider şeklinde zor olan projelerden birisiydi. Projeyi tamamladığınızda robotunuzun programlı şekilde hareket edebilmesi gerekiyordu. Türkiye olarak 9, 10 yaşındaki 4’üncü sınıf öğrencilerimizle küçük legolarla tek tek monte ederek robotumuzu yaptık ve projedeki 9 ülke arasında ilk önce tamamlayanlar listesine girerek büyük başarı ve özgüven kazandık.

Belli sayılarda öğrenci ile gidiyorsunuz yurt dışı programlarına. Bu gittiğiniz öğrenciler bir değerlendirmeden geçiyorlar mı? Kimi, neye göre götürüyorsunuz?

İbrahim Dönmez:

İlk yıllarda bilinirliği azdı ve talep yoktu. Talep eden öğrenciyi götürüyorduk. Hatta bırakın seçmeyi koltuk doldurmak için 2 defa farklı ülkelere götürdüğümüz öğrenciler oldu. Şu anda müthiş bir ilgi var ailelerden ve öğrencilerimizden. Bu bizi çok mutlu ediyor. Kendimizi anlatabilmek için yaptığımız işin önemini veli ve öğrencilerin görmesi daha da motive ediyor insanı. Sınıf öğretmeni arkadaşlarımız da büyük özveri ile çabalıyor bunu, velilerine ifade ederken. 4’üncü sınıflarda Öğrenci Seçme ve Değerlendirme yöntemi kullandık ve hatta gittiğim ülkelerde tek tek soruyorum karşılaştırdığımda. En adil sistemin bizimkisi olduğunu gördüm. Meslektaşım Ayşenur İlimen ile yaptık seçmeleri, ama geçen yıl okullar kapanmadan önce sınıf öğretmenlerinin son sınıf toplantılarına katılarak projeyi anlattık ve velilerimize hem yazılı hem sözlü bilgilendirmeyi yaptıktan sonra resmi olmayan ön başvuru aldık. Kaç kişiye göre bir değerlendirme yapacağımızı bilmek için. Bu başvuruların sonucunda yaz aylarında 2 gün süren bir değerlendirme sürecimiz oldu. Sonuçlar hakkaniyetli ve profesyonel olsun diye Ayşenur hocamla birlikte büyük emek sarf ettik gerçekten. Toplamda 3 aşamalı bir değerlendirme yaptık. 3’üncü sınıfta sadece okulda işlediğimiz konuları kapsayan bir test, yazılı sınav yaptık. Her öğrenciye özel bir saat aralığı verdik ve karşımıza tek tek alarak İngilizce sözlü mülakat şeklinde ifade yeteneği, heyecan kontrolü gibi konularda değerlendirmeler yaptık. Biz İngilizce alanında değerlendirme yaptık ama sınıf öğretmenlerinin değerlendirmesi de an az dil bilgisi kadar önemli. Öğrenciyi en yakından tanıyan onlar. Yeterlilikleri, öz bakım becerileri, sorumluluk bilinci, grup çalışması, sosyal anlamdaki durumu gibi. Sonuçta çocuk 1 hafta yurt dışında, yalnız, ailesi olmadan kalacak ve gittiğimiz okulda bir grupla birlikte projede aktif olacak. Bunların değerlendirmesini yapmak için sınava katılan öğrencilerin sınıf öğretmenlerine birkaç kriteri kapsayan, öğrencilerini puanlamaları için formlar verdik. Ve gerçekten çok objektif değerlendirmeler yapmış sınıf öğretmenlerimiz. Onlar da bu hareketlilikte bulunduğu için tam olarak aradığımız özellik ne, ona hakimler zaten. Zaten gittiğimiz seyahatlerde yapılan değerlendirmenin ne kadar doğru olduğunu biz yaşayarak ta gördük. Tüm puanlar belli olunca yazılı sınavın yüzde 40’ı, sözlü mülakatın yüzde 40’ı ve sınıf öğretmeninin değerlendirme notunun yüzde 30’unu alarak ortalama puanları belirledik. Yüksek puan alan ilk sıralardaki öğrencilere gideceği ülkeyi tercih etme hakkı verdik. Kız, erkek olarak eşit sayıları oluşturmak zorundayız seyahatlerde ve sonrasında hangi öğrenci hangi ülkeye gidecek onun listelerini belirledik ve velilerimize ilan ettik.

Hangi ülkeye gittiğinin bir önemi var mı peki?

İbrahim Dönmez:

Hayır, tabiki yok. Biz turistik geziye gitmiyoruz. Tabiki turistik geziler de yapıyoruz fakat Türkiye adına sorumluluklarımız var ve nerede olursanız olun kazanımlarınız aynı olur.

Gittiğiniz ülkelere gelen diğer proje grupları aynı yaşta öğrencilerle mi katılıyorlar?

İbrahim Dönmez:

Bizim katıldığımız programlar ilköğretim olarak geçiyor. İlkokulu olanlar ilkokul öğrencisini getiriyor, olmayanlar ise ortaokul öğrencilerini getiriyorlar. Projelerimizi 10, 11 ve 12 yaş gruplarına göre tasarlıyoruz.

Neden Biga’da ilkokullarda yalnızca Diyarbakırlı Ekrem Ergün İlkokulu’nda okuyan öğrenciler Erasmus programına katılabiliyor?

Ayşenur İlimen:

Çünkü İbrahim Dönmez burada ve bu herkesin yapabileceği bir iş değil. Hem maddi ve hem de manevi bir özveri gerektiren çalışma. Dışarıdan bakınca insanlar İbrahim hocama ‘Her hafta yurt dışındasın’ diyorlar. Her ay 1 hafta ailesinden ayrı kalıyor. O giden çocukların sorumluluğu, bu çok ağır bir sorumluluk. Yurt dışında görevleri var, onları yerine getiriyor. Buraya dönüyor, telafi dersi yapıyor. Mesela bir defa ‘Projede koordinatörlüğü sen yap’ dedi. ‘Yapamam’ dedim. Diğer ülke ortaklarımızda İbrahim hocayı tercih ediyorlar, çünkü işini iyi yapıyor. Belçika ve İtalya 6 defa geldi Biga’ya. O kadar kolay şeyler değil bunlar.

İbrahim Dönmez:

Bir proje oluşturulacağı zaman ve Türk ortak olacaksa hemen bana haber verirler mesela. 7 yıldır red de aldık, kabul de edildik ama en büyük kazançlardan birisi bu oldu.

Biz Avrupa Birliği’ne üye bir ülke değiliz. Nasıl oluyor Avrupa Birliği’nin projelerinde bulunabiliyoruz?

İbrahim Dönmez:

Olma olasılığı olan ülkelerin içinde olduğumuz için katılabiliyoruz. Avrupa Birliği’ne aday olan ülkeler Avrupa Birliği’nde yürütülen projelere ortak olabilir ve oradaki finansman kaynaklarından yararlanabilir. Türkiye aday olma ihtimali olan bir ülke olduğu için Avrupa Birliği programlarına üyeyiz. Türkiye’den Avrupa Birliği’ne giden bütçeden ise biz bu projeleri yaparak oradaki hakkımızı geriye alıyoruz.

Yurt dışında olduğunuz sürelerde proje ortaklarınız ile birlikte toplantılar yaparken Türkiye’yi ve birlikte gittiğiniz öğrencileriniz ile ilgili nasıl yorumlar yapıyorlar? Ya da siz de aynı şekilde sonuçta sınıf öğretmeni değil sadece branş öğretmenlerisiniz ve çok yakından tanımıyorsunuz öğrencilerinizi. Sizin gözlemleriniz ne oluyor?

İbrahim Dönmez:

Bulunduğumuz yerlerde okuldan önce ülkemizi temsil ediyoruz. Bulunduğumuz masada Türk Bayrağı oluyor. Çocuklar orada bunun farkına varıyorlar zaten. Mesela bu son Tenerife ziyaretimizde okula ilk girdiğimiz gün kapıda kortej eşliğinde bütün ülkeler olarak bayraklarımızla karşılandık. 2 ay önceden hazırlıkları yapılmaya başlanmış. Basın mensupları, dans grupları, belediye başkanı oradaydı ve kendisi tercüman kullanmadan 2 farklı dilde bizimle birebir iletişim kurdu. Herkese ismen hediyeler hazırlanmış, onlar verildi. Herkesin yine ismine özel yaka kartları hazırlanmış. Yani gidiyorsun İspanya’ya, Kanarya Adaları’na, birileri senin ülkenin bayrağının bulunduğu bir karta ismini yazmış ve seni bekliyor. Öğrenciler orada bir şoka girdiler ve aynı zamanda onure oldular. Onlar için hazırlanılmış çünkü. Erasmus işte o an başladı onlar için. Dinamik bir yaş grubuyla katıldık ve her yaptığımız şeyin saati var. Ve biz bize verilen saatte en önce orada hazır olan gruplardanız. En derli toplu bizim grubumuz oluyor. Örneğin kız öğrenciler bir odada, erkek öğrenciler bir odada biz öğretmenlerde kendi odalarımızda kalıyoruz otelde. Gece odalarımıza ayrılırken sabah 08:05’te lobide olmamız gerekiyor diyoruz ve sabah söylediğimiz saatten önce lobide bizi bekliyor oluyorlar. Yapılan çalışmalarda bazen karışık grup, bazen ülke ülke çalışıyoruz. Daha öncede bahsettiğim gibi Tenerife’de robotic kodlamada bizim ülkemiz en çabuk projesini tamamlayanlardan oldu ve daha sonra sertifika töreninde meslektaşım bizim öğrencilerimizin olduğu grubu takdim ederken ‘en çok ben bu ekibi sevdim’ diyerek takdim etti. Yani 9 ülke katıldık ve favori bizdik.

İletişim fırsatını nasıl yaratıyorsunuz öğrencilere? Bildikleri İngilizce yetiyor mu iletişim kurmaya? Okulda olduğu sürelerde zaten mecbur kalıyorlar. Ben diğer alanları merak ediyorum.

İbrahim Dönmez:

Öğrenci bize bir konu ile geldiğinde kendisinin halledebileceği bir şey olduğunu söylüyoruz. Teşvik ediyoruz. Örneğin oda kartının manyetiği bozuluyor, geliyor ‘Öğretmenim bu bozuk’ diyor. O zaman otel görevlisine bunu söylemesini rica ediyoruz. Uzaktan da gözlemliyoruz aynı zamanda. O kendini ifade ettikten sonraki sevincini bir görseniz, nasıl bir özgüven, nasıl bir mutluluk. Sonra bizden yardım istemiyor sadece bilmediği kelime varsa onu soruyor. Zaman geçtikçe iyice alışıyorlar zaten İngilizce konuşmaya. Bizi de bu çok mutlu ediyor işte.

Son yolculuğunuz toplamda 16 saat süren uçak ile 2 aktarma yaptığınız kıtalar arası bir yolculuktu. Yaşları 9 ve 10 olan ve hatta ilk defa uçağa binen öğrencilerle nasıl geçiyor bu kadar yol?

İbrahim Dönmez:

Bazı yolculuklar evet aktarmalardan dolayı uzun da olabiliyor ama yanımızdaki öğrenci sayısının çok önemi yok. çünkü öğrenciler bize zorluk çıkarmıyor. Seyahatin her aşaması haftalar hatta aylar önce planlandığı için Biga’dan Bursa’ya, Burulaş ile havalimanına, ilk uçakla bir ülkeye, sonra başka bir uçakla diğer ülkeye, varılan ülkeden transfer ile otele... Aralarındaki zamanı minimum tutmaya çalışıyoruz aksilik yaşanmasın diye. Birinde aksilik yaşanırsa zincirleme şeklinde hepsine etki ediyor, riski büyük. Çocuklara da ‘hadi şimdi uyuyalım. Çok yorulacaksınız’, ‘hadi şimdi yemek yiyin, çünkü 2-3 saat yiyemeyeceksiniz’ gibi açıklamalar yapıyoruz ve sorun yaşamıyoruz. Mesela Tenerife’den dönüşümüz 1 saat fazla sürdü ama gidiş gibi uzun gelmedi çocuklara. ‘Aaa ne çabuk bitti yol’ dediler. Pasaport sırasında mesela biz öncelik alıyoruz, çocuklarla birlikte olduğumuz için.

Öğrenciler gri pasaport ile gidiyorlar Erasmus hareketliliğine. Gri pasaport devlet görevlilerine verilmez mi?

İbrahim Dönmez:

Gri pasaportun en büyük kazancı gümrükten çok hızlı geçmemizi sağlıyor. Devlet memurlarına görev verildiği zaman gri pasaport ile gidiyor ya, evet bizim öğrencilerimiz de devlet görevini yerine getirmek için Valiliğin oluru ile oraya gidiyor. Gri pasaport aldığımız için vize de istenmiyor. Bakıyor evraklara, evet bu öğrenci buraya devletinin görevlendirmesiyle gelmiş. Herkese nasip olmaz gri pasaport.

Biga’daki yetkililerden bu konuda destek görüyor musunuz?

İbrahim Dönmez:

Olumlu destek alıyoruz. Pozitif görüşmeler yapıyoruz. Onlar da farkında öğrencilerin kazanımlarının. Hatta hepsi bunun bütün Biga’ya yayılmış şekilde, çok olsun istiyorlar. Bunu ben de istiyorum. İsteyen olursa destek de olurum. Bizler yani öğretmenlerin kişisel gelişimi için de çok müthiş bir fırsat. 12 ülkede Türkiye’de Biga’nın nerede olduğunu bilen insanlar var. Cevizli lokumu bilmeyen kalmadı mesela. Meslektaşlarımız ülkemize okulumuza defalarca geldiler ve hala geliyorlar. Bu hem bizim, hem Biga’nın, hem de yetkililer için çok güzel ve onur verici bir davranış tabiki.

Diyarbakırlı Ekrem Ergün İlkokulu’nda İngilizce öğretmenliği yapıyorsunuz. Son 5 yıldır meslektaşınız ve zümreniz İbrahim Dönmez ile birlikte siz de öğrencilerin hem İngilizce öğrenimi hem de Erasmus programlarına dahil olmaları için de ayrıca çaba sarf ediyorsunuz. Öğrencileri bu duruma nasıl istekli hale getiriyorsunuz?

Ayşenur İlimen:

Daha önce yurt dışında bulunma imkanım oldu, öğrenci olduğumda ve öğretmenliğimin ilk dönemlerinde. Şimdi de de İbrahim hocamın sayesinde Erasmus projeleriyle sık sık gidiyoruz farklı ülkelere. Derste İngilizce kitaplarımızda da var zaten görsellerde, derste somut örnekler verebiliyorum bu sayede. Örneğin Özgürlük Anıtı ile ilgili bir görsel var, bakın çocuklar benim burada bir fotoğrafım var diyerek onlara bazen konuyla ilişkili ise o fotoğraflarımı gösteriyorum. Burada amaç sadece yurtdışına gitsin diye değil tabiki. Önce İngilizce’ye olan önyargıyı kırmak, başka bir dili öğrenmekten korkmamalarını sağlamak. Bizim ilk hedefimiz yurt dışına götürmek değil, ilk hedefimiz ulusal bir dil olan İngilizce’yi öğrenmeleri ve bugün ya da başka zaman yurt dışında bulunacaklarsa ya da ileride çalışacakları yerlerde İngilizce’ye hakim olmaları istenecekse sağır ve dilsiz olmamalarını ve aynı zamanda istediklerinde öğrenebileceklerini onlara göstermek.

Haftada sadece 2 ders saati İngilizce dersi görüyor öğrenciler. Mümkün mü bu şekilde İngilizce öğretebilmek?

Ayşenur İlimen:

Bu şekilde aslında daha çok kelime öğretebiliyoruz. Cümle yapısına çok sıra gelmiyor ne yazık ki. Ama İngilizce’ye karşı sempati oluşturabilirsek öğrencide, bir üst eğitimde daha çok zaman ayırmak isteyebilir. Bir de şöyle bir gerçek var aslında, bunu da işte yurt dışı hareketliliklerinde görüyoruz. Bilmekten çok bildiğini kullanma cesareti çok önemli. ‘Water’ kelimesinin su anlamına geldiğini bilen öğrenci yurt dışında suyunu alıyor, ücretini ödüyor ve bir bakıyorsun bir dahakine istemek kelimesinin de anlamını yanına eklemiş ve böylece bildiğini kullanarak onun için yabancı olan bir dilde çocuk bildikleriyle hayatını kısmen de olsa geçirebiliyor. İşte Erasmus programlarının bahsettiğimiz birçok kazanımdan belki de en önemlisi bu oluyor. Ben kendimi İngilizce de ifade edebiliyorum. Bu mümkün. Dilde istediğimiz özgüven tam da bu bizim.

Son hareketlilik olan İspanya Tenerife’ye  (Kanarya Adalarına)  giden öğrencilerin kendi görüşleri ise şu şekilde…

Umut Erinç Özcan:

Umut gitmeden önce en çok seni ne endişelendiriyordu?

Gitmeden önce bende biraz korku vardı. Ailemi özleyeceğimi düşündüm ama aynı zamanda çok heyecanlıydım.

Tenerife’de gittiğiniz okulda senin en çok dikkatini çeken şeyler neler oldu?

Geri dönüşüme çok önem vermeleri ve kantinlerinin olmaması. Ayrıca çoook büyük bahçelerinin olması.

Tekrar gitmek ister misin?

Evet isterim tabiki, çünkü çok eğlenceliydi ve yeni bilgiler öğrendik. Güzel yerler gezdik.

Noyan Atilla Demiray:

Atilla gitmeden önce en çok seni ne endişelendiriyordu?

Uçağa binmekten korkuyordum.

İlk uçağa bindiğinde ne hissettin?

Çok korktum ama öğretmenim ne yapmam gerektiğini söyledi, yaptım ve korkum geçti. Dönerken zaten öyle bir korkum kalmadı.

Otelde yemeklerininiz nasıldı, yiyeceklerine alıştınız mı?

Açık büfeydi, ne istediysek aldık. Ama tabi baştan ne yiyebiliriz, pek bilemedik. Sonra bir daha alıştık ve ne istersek onu aldık.

Tenerife’de gittiğiniz okulda senin en çok dikkatini çeken şeyler neler oldu?

Çok değişik. Mesela çocuklar bizim buradaki gibi çok koşmuyorlar ve kavga etmiyorlar. Okullarının kapıları çok yüksekti. 2 tane ayrı bahçeleri vardı.

Tekrar gitmek ister misin?

Evet gitmek isterim, hem de hemen.

Cemre Öz:

Cemre uçağa ilk defa mı bindin?

Evet çok korktum ama yanımızda öğretmenler olduğu için derin nefes aldım, verdim ve korkum geçti.

Otelde yemeklerininiz nasıldı, yiyeceklerine alıştınız mı?

İlk gün zor oldu karar vermek. Ama sonra daha çok tercih edecek şeyler bulabildim. Sorun kalmadı.

Tenerife’de gittiğiniz okulda senin en çok dikkatini çeken şeyler neler oldu?

En çok oyun alanlarını görünce şaşırdım. 2 tane kocaman bahçeleri var ayrı ayrı.

Tekrar gitmek ister misin?

Evet gitmek isterim. Başka bir ülke de olabilir.

Ecrin Yakın:

Ecrin gitmeden önce en çok seni ne endişelendiriyordu?

Uçaktan çok korkuyordum.

İlk otele vardığınızda herkesin yabancı dil konuştuğunu görünce ne hissettin?

İlk önce konuşamadım ama 2’nci günden itibaren ben de İngilizce konuşmaya başladım, çekinmem geçti.

Tenerife’de gittiğiniz okulda senin en çok dikkatini çeken şeyler neler oldu?

Öğrenciler sakindi. O dikkatimi çekti. Kimse koşuşturmuyordu.

Tekrar gitmek ister misin?

Evet isterim. Başka ülke de olur.

Doğa Sevinç:

Doğa gitmeden önce en çok seni ne endişelendiriyordu?

Beni yol tutuyor. O yüzden midem bulanır mı, diye korkuyordum. Ama midem bulanmadı.

İlk otele vardığınızda herkesin yabancı dil konuştuğunu görünce ne hissettin?

Ben kötü bir şey hissetmedim. Kendimi ifade ettim. Onlar da anladı.

Peki onların ne dediğini sen anlayabildin mi?

Anlamadığım yerler oldu ama el hareketleriyle de ifade ediyorlar, güzel anlaştık.

Tenerife’de gittiğiniz okulda senin en çok dikkatini çeken şeyler neler oldu?

Okulun bahçesi çok büyüktü. Çocuklar sakindi, kıyafetlerinin üstleri aynı ama altları serbestti.

Tekrar gitmek ister misin?

Evet, kesinlikle gitmek isterim.

Recep Çalışkan:

Recep gitmeden önce en çok seni ne endişelendiriyordu?

İletişim kuramazsam, ne yaparım diye korkuyordum.

Peki iletişim sıkıntısı yaşadın mı?

Hayır, anlaşabildim. Korkulacak bir şey yokmuş.

Tenerife’de gittiğiniz okulda senin en çok dikkatini çeken şeyler neler oldu?

Sınıflarının kapılarının hepsi dışarıya açılıyordu. Ortak koridorları yok.

Yemeklerle aran nasıldı?

Çok kötüydü. Aç kalmadım ama çok sevmedim.

Tekrar gitmek ister misin?

Tenerife’yi gördüm. Başka bir ülkeye gitmek isterim.

Her hareketliliğe İngilizce öğretmeni ile birlikte bir de sınıf öğretmeni gidiyor. En son yapılan Tenerife hareketliliğinde görevli olan sınıf öğretmeni Fatma Özcan’ın izlenimleri ise şu şekilde…

Fatma Özcan:

Siz de 4’üncü sınıf öğretmenisiniz. Koordinatör öğretmen İbrahim Dönmez sınav puanlarının yanında sınıf öğretmeni görüşünün de ortalama puanı etkilediğinden bahsetti. Hem hareketliliğe katılan hem de öncesinde puanlama yapan bir öğretmen olarak soruyorum. Bu puanlama sistemini haklı buluyor musunuz?

Evet, seçim sistemini çok adil buldum. 3 aşamalı olması kesinlikle çok doğru bir uygulama olmuş.

Yolculuk süresi çok uzun bir hareketlilik programına katıldınız. Endişelendiniz mi? Nasıl geçti çocuklarla yolculuk?

Evet, çocuklar gibi ben de çok heyecanlıydım. Benim de ilk hareketliliğimdi ama çok iyi bir ekiple gitmişiz. Seçmelerin hakkaniyetli yapıldığını anlamış olduk. Yolculuk süresince hiçbir problemle karşılaşmadık. Burada İbrahim beyin koordinatörlüğünün de başarısı yadsınamaz.

Gittiğiniz okulda kendi öğrencilerinizi ve sizinle birlikte hareketliliğe katılan 8 farklı ülkenin çocuklarını inceleme fırsatınız oldu. Gözlemleriniz nelerdir?

Çocuklar için unutulmaz bir deneyim. Hepsi öğrenmeye açık ve iletişimleri oldukça kuvvetliydi.

Türkiye'den katılan öğrencilere ilgi nasıldı? Ve Türk öğrenciler özgüven anlamında puan vermek gerekirse kaç verirsiniz?

Öğrencilerimiz hareketliliğin yaş olarak en küçük grubuydu. Sevecenlikleri ve girişkenlikleriyle oldukça dikkat çektiler. Birçok ekipten öğrencilerimizle ilgili olumlu dönütler aldım. Bu beni oldukça mutlu etti. Yaratıcılıkları da dikkat çekiciydi. Harika bir ekiptiler.

Kısaca hareketlilik sonunda öğrencilerin ve sizlerin kazanımları neler oldu?

İyi ki bu hareketlikte bulunmuşum. Unutulmaz deneyimler elde ettik.

Son olarak Okul Müdürü Recep Topal’a Erasmus hakkındaki duygu düşünce ve deneyimlerini sorduk. 

Recep Topal:

Erasmus projelerinin okulunuza, öğretmenlerinize ve öğrencilerinize ne gibi katkıları olduğunu düşünüyorsunuz?

Öğretmenlerimiz Erasmus+ projeleri ile proje ortağı ülkelerin eğitim sistemi, eğitim imkanları, doğal ve kültürel zenginliklerini tanıyıp öğrenme fırsatı bulmuş oluyor. Erasmus projeleri ile öğretmen kadromuzun büyük çoğunluğu yurtdışı tecrübesi kazanmış oluyor. Erasmus projeleri sayesinde bizdeki iyi örnekleri proje ortaklarımıza tanıtma, proje ortaklarımızdaki iyi örnekleri de tanıma, öğrenme fırsatı buluyoruz. Proje ortağımız olan ülkelerden yurdumuza gelen eğitimcilerin ülkemize karşı taşıdıkları olumsuz önyargıları giderme fırsatı bulmuş oluyoruz.

Velilerin bu konudaki ilgisini nasıl değerlendirirsiniz?

Öğretmenlerimiz, öğrencilerimiz ve velilerimiz bir yabancı dil bilmenin önemini ve gereğini projeler ve proje hareketlilikleri sonucunda bizzat yaşayarak daha iyi anlamış ve kavramış oluyor.

Okul dışında bu konuyla ilgili nasıl tepkiler alıyorsunuz?

Her proje hareketliliği sonrasında bütün öğretmenlerimizin katılımı ile yaptığımız toplantılar, okulumuzda bir proje kültürü oluşmasını sağlamıştır. Velilerimiz ve öğrencilerimiz büyük bir heyecan ile proje hareketliliklerine katılmakta ve destek olmaktadır. Okulumuzda gerçekleştirilen projeler Biga'daki eğitim camiası tarafından da dikkatle takip edilmekte ve örnek alınmaktadır.

(Röportaj: Çiğdem Özden Demiray)