GÜNDEM

Başarılı, rol model, sorumluluktan korkmayan bir kadın…

Sinop’un meşhur mantısı eşliğinde lezzetli bir sohbetten bahsedeceğim size. Yöneticiler kadar eşleri de merak edilir. Kaymakam eşi olmasından çok, aktif, çalışkan ve sorumluluk alabilen başarılı bir kadınla buluştuk. Ben bu hafta merak ettiklerimi doğrudan Şenay Yerli Dolu’ya sordum. Benim gibi yakından tanımak isteyenler varsa, söyleşimiz hemen altta. Şenay Yerli Dolu ile keyifli bir sohbet...

Devlet yöneticilerinin hayatı sandığımız kadar kolay değil. Mecburi hizmetleri, düzenli atamaları gibi hep başka bir yere adapte olma hali mevcut hayatlarında. Bir de yalnız değiller tabi. Eşleri, çocukları, hepsi bu düzende yaşamak zorunda. Düşünsenize sınıfta en sevdiğiniz arkadaşınız var, aynı şehirde sadece 5 yıl geçirebilirsiniz. Çok iyi bir komşunuz var, ama artık sabah kahvelerini karşılıklı içemeyeceksiniz. Ya da ne dediğinizi gözünüzden anlayan memurlar ile çalışıyorsunuz, ama ne yazık ki bunun süresi kısıtlı. Bir sürü hikayeler vardır böyle. Ben bu hafta merak ettiklerimi doğrudan buna en yakından maruz kalanlardan birine sormak istedim. Şenay Yerli Dolu ile biraz sohbet etmek istedim.

Aktif oluşu dikkatimi çekiyor uzun zamandır. Kendisine Biga Kaymakamı Erdinç Dolu’nun eşi oluğu için gitmedim. O kimliğinden bağımsız Şenay Yerli Dolu olarak bir sürü etkinlikte ve projede aktif olarak rol alıyor ve çözümler konusunda etkisinin olduğunu da birçok kez duydum. Mesela artık köy ziyaretlerinde kadınlar masası da görüyoruz. Neler yapıyor, nasıl yapıyor ve kimlerle yapıyor bunları, kendisine sormak için randevu istediğim ve evinde harika ağırlandım. Sinoplu olduğunu öğrendim. Daha önce Sinoplu kimseyle tanışmamışım, onu fark ettim. Ama birkaç yıl önce tiyatro sanatçısı Zafer Algöz’den şöyle bir şey duymuştum; “Sinop’un insanı meşhurdur. Anlayışlı, nazik insanlardır ve hatta o kadar anlayışlıdırlar ki Sinop’ta trafik ışığı bile yoktur.”

Şenay Yerli Dolu bana Sinop’un meşhur mantısından hazırladı. Şekli değişik, bir de altına ve üstüne ceviz serperek servis yapılıyormuş. Gerçekten çok lezzetliydi. Ama sadece mantı yoktu masamızda. Daha neler neler… Ellerine ve emeklerine sağlık. Hem yedim hem karşılıklı sohbet ettik. Ben tanıştığıma çok memnun oldum. Evlerinin bahçesinde yetişen elmaları benimle paylaştığı için de ayrıca teşekkür ediyorum kendisine. Benim gibi yakından tanımak isteyenler varsa, söyleşimiz hemen altta.

Kaç doğumlusunuz?

1979 doğumluyum.

Kaç yıllık evlisiniz? Eşiniz kaymakam olduktan sonra mı tanıştınız?

15 yıllık evliyiz. Hikayemizi kısaca anlatayım size. Üniversitede tanıştık. Eşim kamu yönetimi 2’nci sınıftayken ben işletme bölümünü kazandım. Bir akrabamız, onların da aile dostu olan ortak bir tanıdığımız ben kazanınca eşime; ‘Bizim akrabalardan biri de senin okuduğun okulu kazandı. Bir ihtiyacı falan olursa destek olursun’ diyor. O şekilde tanıştık. Ama ilginç olan şu, ortaokulu aynı okulda okumuşuz, lisede aynı liseye gitmişiz. Bir ara yan yana apartmanlarda oturmuşuz. Ama kısmet bir şekilde olacak işte. Üniversitede yolumuz kesişti. Sonra uzun süren bir beraberliğimiz oldu.

Kaç çocuğunuz var ve kaç yaşındalar?

2 çocuğumuz var. Kızım 12, oğlum 7 yaşında.

Çalışıyor musunuz?

Onarıcı adaletin bir parçası olan uzlaştırmacılık yapıyorum.

İlk görev yerinizden itibaren nerelerde yaşadınız?

Evlendikten sonra bir süre yurt dışına gittik, döndük. Sonra eşimin ilk kurada çektiği yer Trabzon’un Köprübaşı ilçesiydi. Küçük, çok güzel bir ilçeydi. Lojman falan yoktu. Orada 2 yıl kaldık. Sonra doğu görevi için Kars’ın Selim ilçesine gittik ve 5 yıl orada yaşadık. Oradan Muğla Köyceğiz ve bu şekilde Biga’ya geldik.

Şu anda Bigalı’sınız. Buraya hizmet ediyor ve burada yaşıyorsunuz ama herhangi bir zaman sonra bütün hayatınızı başka bir şehre taşıyacak olduğunuzu bilmek zor olmuyor mu?

Bardağın boş tarafından bakarsanız zor ama dolu tarafından bakarsanız daha kolay oluyor. Kendini mutlu etmeyi öğrenince baş etmek daha kolay oluyor. Zaten ailenizden ayrı olmak en başta büyük zorluk, gittiğiniz yere alışma süreciniz ve çocuklarımız var. En çok onlar etkilenir diye düşünüyordum ama onlar da alışıyor galiba artık.

Bardağın dolu tarafı ne?

Evde oturunca size kimse gelmiyor ve o zaman yabancı birisi oluyorsunuz, çekiniyorlar. Tanımıyorlar sonuçta. Ben yaşadığımızı yerlerde evde değil de dışarıda insanlarla birlikte olmayı seviyorum. Onlarla sohbet etmeyi, onlar için bir şeyler yapabilmeyi istiyorum. Ben yaklaşırsam onlar da bana yaklaşıyor, isteklerini, ihtiyaçlarını ya da dertlerini paylaşıyorlar. Dışarıda bambaşka hayatlar var. Peygamber efendimizin bir sözü var. ‘Günü gününe denk olan ziyandadır’ diye. Bu yüzden dışarı çıkmak gerekiyor. Eğer biraz algınız açıksa, farkındalığınız varsa ve duyarlıysanız; görülmesi gerekeni görüyor, duyulması gerekeni de duyuyorsunuz.

Ne gibi hikayelere tanık oluyorsunuz?

Sadece Biga’da değil, yaşadığımız her yerde farklı hikayelere tanıklık ettik ve ediyoruz. Mesela eşim köy ziyaretlerine gidiyor, fakat genelde erkeklerin katılım sağladığı sohbetler oluyor. Öyle olunca da kadınların istek ve temennileri ve önerileri geri planla kalıyor. Ben gittiğim zaman kadınlar da rahatlıkla dahil oluyor. Ben de onlarla sohbet ediyorum, notlar alıyorum.

Mesela neler yapıyorsunuz?

Örneğin meme kanseri konusunda farkındalık yaratmak için ilçe sağlık müdüremiz ve Ketem’deki görevli arkadaşlarla birlikte ziyaretlerde bulunduk. Devlet tarafından yapılan ücretsiz taramalar var. Bu konuda onları bilgilendirip yönlendiriyoruz. Komiser yardımcımız Seda hanımla kadına şiddet konusunda bilgilendirmeler yapıyoruz. İnsanların yaşadıklarına örnek olarak ise fiziksel engelli bir hanımefendi vardı. Çocuğunun biri de hem fiziksel hem de orta derecede zihinsel engelliydi. Ama ben o anneyi çocuğunu kucağına alıp kaldırırken gördüm ve sanırsınız hiç engeli yok, gücü kuvveti yerinde. O kadının mücadelesini gözünüzle gördüğünüz zaman duyarsız olmanız mümkün olmuyor. Bir diğer hikaye ise bir genç yaşta motor kazası geçiriyor ve yatalak oluyor. Annesi kendi topladığı kekiklerle yağ yapmış ve bir fizyoterapist gibi çocuğunu tedavi ediyor. Annesi babası ayrılmış, dedesi tarafından genç yaşta zorla evlendirilmiş, evlendiği kişi şizofren çıkmış, bir tane de çocuğu olmuş, kaçmış, gelmiş başka bir hayat kurmuş kendine ve siz o gencecik kadının yaşam mücadelesine şahit oluyorsunuz.

Ne hissediyorsunuz o anlarda?

Neler yapılması gerekiyor, nereden başlamak gerekir… Nasıl dertlerine derman olunur gibi sadece çözümleri düşünüyorsunuz o anda sadece.

Hoş geldin bebek, doğum günü ziyareti, aş evi, evde temizlik gibi birçok uygulamanız var. Bu projeler Biga’da mı başladı?

Hayır. 10 yılı aşkın süredir görev yaptığımız yerlerde yaptık ve yapmaya devam edeceğiz. Bu ziyaretler sadece fotoğrafta göründüğü kadar sınırlı değil. Doğum günü kutlaması için gittiğiniz bir evde tüm bireylerinin ihtiyaçları ve faydalanabileceği alanlar konusunda bir sürü konu başlığı çıkıyor ortaya. Dolayısıyla buna sadece doğum günü ziyareti demek basit olur. Aslında yapılan bu tip uygulamaların temelinde insanların hayatına birebir dokunmak ve sosyal devletin sağladığı imkanlardan en yüksek seviyede faydalanmasını sağlamak. Belki bireysel olarak bile yapabileceklerimiz oluyor. Bunları yakından görmemizi sağlayan etkinlikler bunlar. Yani gören bir göz için çok daha ötesi var ziyaretlerimizin.

Köyceğiz’den sonra Biga’yı nasıl buldunuz? İlk kiminle tanıştınız?

Biz gittiğimiz her yeri memleketimiz gibi görerek gittik ve şansımıza neresi çıktıysa hiç değişiklik yapmadık. Köyceğiz sakin ve daha küçük bir yerdi ama oralara oranla Biga baya büyük. Bir de Biga kozmopolit bir şehir. O çok güzel bir özellik. İnsanlarını seviyorum. Biga’ya ilk geldik, eşyalarımızı eve yerleştirdik ve merkezi görmek ve yemek yemek için kaymakamlığın önüne arabamızı bırakıp, Tarzan Köfte’ye gittik. Yemek söyledik. Sohbet ettik ama baştan eşim tanıtmadı kendini. Sohbet arasında Metin bey tahmin etti. Sonra rahmetli gazeteci Ferit Kavas geldi ve sohbet ettik. Ne zaman oradan geçsem o gün gelir aklıma. Ferit Kavas bize şöyle bir şey söyledi, hiç unutmam. ‘Siz Biga’mıza misafir ve emanetsiniz’ dedi. Çok etkilendim o sözden. İnsan samimiyet görünce, gurbetlik ve yalnızlık hissetmiyor. Köyceğiz’de de Nail abimiz vardı. Ferit Kavas’ı onun yerine koymuştum. Allah rahmet eylesin.

(Röportaj: Çiğdem Özden Demiray)