CADDEYE BAKMALARIM VAR

Bir jenerikle yol alacağım. Şişeyi açacağım ve müziğin cazını yazacağım. Filmin beşinci sekansında buluşalım.
 
Biraz blues, biraz Lagavulin. İslenmiş hisler. İskoç hikayesi. Duyguları ateşe veren denemeler. Esquire’de bir yıldız. İtalyan stili, Sayfalar dolusu Denise Carpessa. Böyle pozlar ancak bir Toscana şarabıyla kutlanır. Fuji fotoğraflarına da ihtiyacım var. Zaman makinelerine de. Üstelik Paris hayalim de var. Fransızca konuşmayı deniyorum bu yüzden. Bir podyumun içinden Seine akıyor. Seni aklımda tutuyorum. Her yere benimle geliyorsun. Açık seçik şeyler anlatıyorum. Yeni gözlüklerim ve biraz viskiyle hayatı daha iyi seçiyorum.
 
Düşüncelerim bir Picasso sergisine yol açıyor. Nefesim uzo kokuyor ve sahilde bir deniz feneri var. Olur olmaz mutluluklar. Düşüncelerim İstiklal’e paralel bir Cihangir.
 
Kesik kesik yazıyorum. Sonra düzeliyorum. Okumam gereken yazıları anımsıyorum. Elbette şenliktir Paris. Biraz Attila İlhan şiiridir. Ama Pablo’yu artık göremezsiniz. Yazdıklarım gece postasıdır bu yüzden. Parfümlerim gece kokuludur. Otobüs duraklarında da şiirlerim okunur.
 
Hotel California çalarken dansımı tasarlıyorum.
“Some dance to remember, some dance to forget…”
 
Hep birlikte sola sapalım. Sapa’da kokteyller içip çok konuşalım.
 
Negroni yapabilirim. Güneş tadındadır. Caddeye bakmalarımdır. Yazlık bir kasabadır. Yolum her zaman revaçtadır. Kafam saatin on altısıdır.
 
Magritte felsefesine hazırım. Bu bir PİPO tasarısıdır. Brüksel’de birkaç gün geçirince bunu anlatırım.
 
Kuleşov etkisi bir sanrıdır… Bir film başlatacağım ve gazeteler bunu yazacak.
 
Bir gün Picasso İstanbul’daydı ve Emirgan’dan denize bakacağım.
 
Bakacaklar; mevsimin ortasında sırılsıklam bir aşk…