Kavala güneşli bir şehirdir. Fika’da içtiğim bir espresso ilham verici bir kafeindir. Smoky Cup’da freddo espresso içmişliğim öğle saatlerine denk gelir. Halk plajından şehre yürüyerek girmek iyidir ve güzeldir. Rapsani Sahili’nde bağırışım martılara eşlik edişimdir. Kavala görüntüsü geridedir. Kavala pazarına girişim16 Ağustos Pazartesi günü Saat 8 on yedidir. Kavunlara, tezgahlara ve sabahın serinliğine aşkım en sıradan halimdir. Birkaç martı fotoğrafı çekmek; sahilde biraz keman ve biraz gitar dinlemek, şehri kendi halinde sevmek her zaman işime gelir. Ivi Adamou “Na Ti Xerese” söyleyince aşklar bitmeyecek, meyhaneler hiç kapanmayacak gibidir. (Aşka yeltenenler sözlerime ve sokak müzisyenlerine kulak vermelidir: Güzel insanlar şişeden bira içmelidir. Sanatsal netsizlik iyidir. Sevişmemiz gereklidir, seks güzel şeydir ve aşk dediğin biraz alkol içerir). Kavala, güneşin sevgilisi ve İtalyan esintili bir Egelidir. Eski şehir, şehir içinde bir şehirdir. Dar ve dik sokaklara eski bir Kavala gizlenmiş, kayalıklara bir bar yüklenmiştir. Kaleden Kavala manzarası gözümü alan parıltılı bir seremonidir. Verdiğim pozların fonunda şehirden manzaralar belirir. Ochre’de verdiğim mola muhteşem bir negroni dengesi içerir. Şef Konstandinos Kavala’nın en iyi kurabiyecisidir. Balkon kahvaltısıyla Kavala’nın tepelerine bakarak başladığım günler sabahların pastel ve saf ışıltısına gizlenmiştir. Tepedeki bir ev bir yıl öncesinin İtalyan stilidir. Mahallenin fırınlarını aradığım sokaklar yeni düşlerin ve mükemmel tatlıların keşfini de getirir. Güneş hep arkanızdan arkanızdan gelir. Sabahın güneşiyle gölgem bir duvarda belirir. Gölge oyunlarım, sessizliğin ve guguk seslerinin ironik bir ritüelidir. Her sabahın serinliği şehrin yenilenmiş yerel müziğidir. Biraz Merenda, bir telefon kulübesi, bir tatlı, sahilde yediğim bir koçan mısır keyfimi yerine getirir. Kavala, İtalya’da hissettiren oluşuyla tam bir yaz şehridir. İnsan, kaldığı eve merdivenlerden, nar çiçeklerinin berisinden ya da köşelerden yürüyünce; güneşe, aydınlığa, özgürlüğe, muhteşem kurabiyelere, bir kadeh içkiye ve çok şeye erişir. Burada üç beş gün kalmak 10 gün yaşamak gibidir. Burada günler ve geceler çipuro ve uzo şişelerinin şenliğidir. Burada gündüzler ve geceler biribiriyle sevişir.
Bu şehir; geçmişin ve bugünün, eskinin ve yeninin, beklemenin ve yürümenin zevkli ve “the blue city” benzetmeli, 16 ağustos sıcaklığı 30 dereceli ve “KALE” simgeli bir felsefesidir. Kavala’nın karakteri ve mavisi yumuşatılmış bir ritim ve keskin bir hayat ideolojisidir.
Hislerim tazelenince, 100 bin adım yürüyünce, başka bir şehri özleyince Kavala su kemerleri altından kremalı börek lezzetiyle terk edilir…
Kavala masmavi bir şehirdir...