KÜLTÜR SANAT

Sanatın iyileştirici gücüyle tanışın!

Henüz ortaokul yıllarında resim dersinde öğretmeninden etkilenerek ve aynı öğretmenin desteğini alarak yeteneğini ve ilgisini keşfetmiş bir sanat emektarı olan İsa Kır ile görüştük.

Ben kendisini yıllar öncesinden tanıyorum. Sohbet etme fırsatım da oluyordu arada ve dikkatimi çekiyordu. Bazı yerel etkinliklerde çok ilgi görüyordu yaptığı işler. İlk ebru yaparken tanıklık ettim. Çok da ilgi gördü. Özellikle çocuklar tarafından. İsa Kır ile konuşurken birçok hiperaktif, dikkat eksikliği gibi tanılı ya da öyle olabileceği düşünülen çocukların ebru yaparken sanatın iyileştirici tarafından faydalandıklarını söyledi. Ailelerin çok şaşırdığı sonuçlar elde etmişler. Osmanlı döneminden bu yana günümüze kadar gelen ebru sanatı halen bir çok kişinin ilgisini çekiyor. Özellikle o özel suyun üzerinde yapılan motifler bizim kültürümüzün adeta kağıda yansıması gibi hiç değişmeden ama gelişerek günümüze kadar geldi. Hala bunu devam ettiren birileri varken en azından bir defa da olsa deneyimlemenizi tavsiye ederim. Kültürümüzde sahip çıkmamız gereken bir sanat dalı çünkü.

İsa Kır, aynı zamanda kaligrafi ve filografi de yapıyor ve isteyenlere öğretiyor. Bir de son dönemlerde ahşap yakma işlerine başladı. O teknik ile de müthiş tablolar üretmiş. Kaligrafi yaptığını duyan dönemin kaymakamı Fatih Genel, BİOK kulübünün logosunu kendisinin elle çizmesini istediğini öğrendim. Hala o kulüp aynı logoyu kullanıyor bir çok etkinlikte.

Kaligrafi güzel yazı yazma sanatı aslında. Günümüze uyarlarsak kişisel font üretme tekniği de diyebiliriz. Filografi ise tasarlanmış bir motif ya da desenin, ahşap malzeme üzerine çiviyle çakılması ve arasından çeşitli renklerde iplik veya teller geçirilmesi ile oluşturulan, farklı motif ve desenlerin ortaya çıkarılmasını sağlayan bir el sanatıdır. Bunların hepsinin sabır, yetenek ve en önemlisi çok çalışarak öğrenilecek şeyler olduğunu söyledi İsa Kır. Biraz soru cevap yaptık. Buyurun meraklılarına. Sizinle de paylaşayım Kef Sanat Atölyesi sahibi İsa Kır'ın nereden ve nasıl buralara geldiğini.

“İNTERNETTEN BAKA BAKA, YAZA YAZA…”

Ne zaman ve nasıl başladınız el sanatlarına?

Aslında ilkokul ya da ortaokuldan beri var yatkınlığım. Bir de resim öğretmenim vardı o zaman, Şükran Tekdur. Kendisini severdim ve yaptığı işler dikkatimi çekerdi. Bir başka öğretmenim ise kaligrafi gibi yazılar yazardı. Onları görünce de etkilenirdim. Kamışları keserdim, mürekkeple yazardım, öğretmenlerin yaptığı gibi… Ama Milli Eğitim’in okullarında memurluk yapmaya başladım ve hep ‘emekli olunca yaparım’ diyordum. Önce de hayalimde ebru vardı. Emekli olmadan yazı yazmaya başladım. Kaligrafiyi öğrenmek istiyordum ama buralarda öğrenebileceğim bir kurs olmadığı için İzmir’den bir hocama sordum. İlk fikri öyle aldım. İnternetten baka baka, yaza yaza öğrendim.

Sadece yetenekli ve istekli olmak yetiyor mu?

İstek ve yetenek önemli tabi ama aslında en önemlisi çok çalışmak. Elinin alışması için çok çalışmak lazım.

Ebruyu nasıl öğrendiniz?

Onu da burada öğreten yoktu. Ebru yapıp satan bir hoca buldum. Malzemeleri bana gönderdi ama ilk zamanlar bir türlü olmadı. Sonra arayıp sordum. Meğerse boyaları falan tanımadığım için ben ezilmesi gereken boyayı ezmeden yapmaya çalışıyormuşum. O arada Şükran Tekdur öğretmenim ebruya olan merakımı biliyordu. Ona ‘İlerletmek istiyoruz. Kurs açar mısın bize’ dedik. O da öncülük etti. Çünkü o da kısmen tekniğine hakimdi ama yıllar sonra yine onunla çalışmak çok güzeldi. Sonra kendimi geliştirmek adına başka şehirlere gittim. Sergilere falan katıldım. Orada tabi teknik olarak yapılışını da gördüm. Tam anlamıyla bilen birisinden ya da bir merkezden öğrenebilseydim hem zaman hem de bu kadar para harcamamış olurdum.

Filografi yani tel ve çivi ile yaptığınız tablolarınız var. Ona nasıl başladınız?

TRT’de görmüştüm. Orada ilgimi çekti. O arada ahşap yakma düşünüyordum ama onu erteledim. Filografiye başladım. Ama yine profesyonel birini bulup ders alamadım. Sonra ahşap yakmada da öyle araştıra araştıra, baka baka öğrendim hepsini.

Sonra emekli oldunuz herhalde?

Emekliye ayrıldım, evet, ayrılınca da yeterli belgelerim vardı zaten. İlk kursumu KYK’da verdim, ebru ve filografi kursu. Güzel işler çıkardık o zaman. Belediyede de filografi kursu yaptık. Sonra pandemi başladı. Sonradan da ebru kursu açılmadı bir daha.

“KURS İSTEYENLERE…”

İsteyen olsa, siz burada yani Kef Sanat’ta kurs vermiyor musunuz?

Veriyorum tabi. Daha önce verdim. Yine isteyen olursa neden olmasın. Bazen toplanıp bir arkadaş grubu ile istiyorlar. O şekilde kurslarımız oluyor. Kurumlar çağırınca oraya da gidiyorum. Gittiklerim çok oldu. Günlük olarak da gidiyorum. Bazı okullar tanıtım için davet ettiler. Öğrencilerine ebru sanatını tanıtmak istediler, gittim ve çocuklar hem çok ilgilendi hem de çok eğlendi. Benim istediğim de bu zaten, bilsinler, öğrensinler. Kültür festivalinde davet ettiler, orada da bulundum.

Daha önce bahsetmiştiniz. Çocuklarda iyileştirici etkisi var diye. Bu konuyla ilgili anınız var mı?

Bir öğrenci vardı, ilkokul çağında. Öğretmeni uyarmış. Başka bir şeyle de meşgul olsun diye sanırım. Dikkat problemi vardı. Çünkü odaklanamadığından bahsettiler. Sonra biz çalışmaya başladık. 1 ay kadar süreyle hafta sonları çalışıyorduk. Bir de müthiş yetenekli bir çocuktu. Çalışırken sohbet ederdik ve ona; ‘Sen ebru sanatı ile ilgilenen ve yapan birisisin. Arkadaşlarına örnek olman lazım. Derslerinin de iyi olması gerekiyor’ derdim, konuşurduk. Ve bu kadar kısa süre sonra sınıf öğretmeni değişimi fark etmiş. Aile o şekilde dikkatini toplamayı ve sabrı öğretti ona. Ebru yaparak. Sonra hatta bir gösteride birlikte çıktık. Bir organizasyona. Orada 2-3 saat ebru yaptı sürekli.

Yaptığınız işlerden para kazanabiliyor musunuz?

Filografi ile yaptığım Türk Bayrağı plaketi büyük ilgi görüyor. Bazen toplu satışlar yapıyorum. Kişiye özel işler isteyenler oluyor. Bazen emeğimin karşılığını alıyorum ama bazen olmuyor. Belli olmuyor yani. İnternet ortamında satış yapmaya başlasam çok satış yaparım ama ben de henüz o alanda profesyonel değilim.

Neden tavsiye edersiniz Ebru’yu, Filografiyi, Kaligrafi ve Ahşap yakmayı?

Bu tip ilgi alanları sizi dinlendirir ve başka şeyleri düşünmenizi engeller. Bir nevi antidepresan gibi. Sanatın iyileştirici olduğu konusunda örneklerini çok gördüm. Az önce de bir örnek vererek anlattım. En azından denemelerini tavsiye ederim. Herkes kendinden bir şey buluyor mutlaka. Özellikle boş zamanlarını bu veya başka alanda fark etmez, bir şeyler üretmek için çabalasın herkes. Hem para kazanır hem de zamanını değerlendirir. Boş zamanlar insanların gereğinden fazla düşünüp mutsuz olmalarını sağlıyor.

(Röportaj: Çiğdem Özden Demiray)