"Yuf olsun' sizin solculuğunuza

MUHTARIN KÖŞESİ

Öncelikle “Yuf Olsun” tabirimin müellifi merhum gazeteci yazar Halit Çapın’a  rahmet dileklerimi ifade edeyim. Enteresan bir ifade gücü vardı rahmetlinin. Üstelik de Çanakkaleliliymiş.

Malumaliniz seçim sathı mailine girdik. Ortam gittikçe ısınmaya başlayacak besbelli. Ne zaman soğudu ki der gibi birileri. Depremde  bile ara vermedi muhalif takım bombardımana ki, bugün ne bekleyelim…

Ne zamandır yazayım yazayım diyordum da kısmet bugüne imiş…

İktidarın karşısında hizalanan sol, sosyalist, sosyal demokrat ve de komünistlerle beraber küskün sağ muhalifler derken  cepheyi genişletti muhalefet kanadı…

Yenilen pehlivan güreşe doymazmış biliyoruz da tuş olmaktan sırtı nasır bağladı malum zevatın. Yine de bir güleş atalım derler…

Kısaca “solcu” diyeceğim takıma gelmeden önce,  sağcı takıma da biraz dokundurmam gerek…

Birincisi girdiği her partide hizip başı olmuş ve arıza çıkarmış… Alışkanlığını altılı masada gösterdi malum. Akıbeti hayr olsun diyelim ama pek ümit var değilim açıkçası.

Sonra “Madımak Katili” var sırada. Yıllar yılı bu damga ile yaşamış adamdan “bilge” kral çıkarmak da ayrı bir hüner ister açıkçası. Biz yaptık oldu derseniz size de o yakışır erenler. Hikmetinizden sual olmaz.

Milli Görüş’ün içerisinde dile getirilen ve yıllar yılı dillere pelesenk olmuş bütün vaatleri yerine getiren bir iktidarın yanında değil de tam karşısında saf tutan karamollaya ne desek az gelir . Allah akıl fikir versin. Ayasofya’nın açılması , Taksim’e cami, başörtüsü meselesi  gibi sembol konuların dumanı daha üstünde. Ama beyimiz karşı safta.  Yatacak yeri yok yatacak. Yarın sizi de satar haberiniz ola!

Elinden tutup bakan, başbakan yaptıkları zaten başlı başına klinik vaka… Üstelik ikisi de birbirinden hazzetmiyorlar. Altılı masada bile yan yana oturamayacak kadar ayrı dünyaların insanı… Ama kader onları Recep Tayyip Erdoğan düşmanlığı noktasında bir araya getirdi.  Bu balayının fazla uzun sürmeyeceği kesin de olan peşinde sürükledikleri üç beş kızgın küskün muhalife olacak.

Diğer birisi yine çok büyük yeminlerle Kılıçdaroğlu’nun yanında yer alacağını söylese bile siz yine de vaatlerini tenzilatlı dinleyin.

Diğerinin diğeri için söyleyecek çok söz var da sadece birkaç kelime söyleyip geçeyim… “Görünür değildim ama tam göbeğindeydim” sözleri ile tam da güvenilmez kişiliğini ortaya koyan bir insana güvenip yola çıkanlara hayret ediyorum doğrusu. İnsan “bizi ne zaman satar acaba” diye düşünmekten rahat uyuyamaz valla.

Son zat-ı muhtereme gelince. Masa kurulana kadar ne ismini bilirdik, ne cismini. Kerameti kendinden menkul bir zattı. Ateş olsa düştüğü yeri bile yakmaz ama o da arada geçinip gitsin bakalım.

HDP için söylenecek  söz şu. Bizden uzak olsunlar! Onlarla balayı yaşayanlar kendilerine bunu yakıştırıyorsa söylenecek söz yok. Allah onları bildiği gibi yapsın.  Demirel dediyse: Keser döner sap döner. Bir gün gelir hesap döner.

İttihat Terakki’den tevarüs etmiş “bunlar gitsin de ne olursa olsun”a sıkı sıkı sarılmış, kısaca hepsine solcu(!) diyeceğim bütün bileşenlere “yuf olsun” dememin esbab-ı mucibesini açıklayacağım elbet…

Yürürken ayağı taşa takılsa ve dahi Eminönü’nde üzerine güvercin pislese Amerika’dan bilecek bütün bu takım şimdi Şeytan-ı Ekber ABD’den medet bekler…

Sadece bu paradigma sapması bile başlı başına büyük bir sorun. İsterseniz ağababalarınız Behice Boran, Çetin Altan, Mehmet Ali Aybar, Hikmet Kıvılcımlı’ya sorun. İsterseniz ruh çağırma seansı düzenleyin. Vallahi sopayla kovalarlar sizi. Denizler, Mahirler ise Dolmabahçe’de sizi 6. Amerikan Filosu askerleri ile birlikte “Yankee Go Home” diye denize dökerler de feleğinizi şaşırırsınız.

Biden’den medet umma zavallılığındaki muhalifler “yerli ve milli” kavramlarını eski radyolar gibi tavan arasına kaldırırken; yıllar yılı “Devlet ebed müddet” diyenler,” İlay-ı Kelimetullah”ı slogan yapıp haykıranlar da top yekun “hafıza-i beşer nisyan ile maluldür”ü sahnelemektedirler…

Bütün bu değerlendirmeler muvacehesinde yarınlarda  bir başka Paul Henze çıkar ve “Bizim Çocuklar Başardı” (Our boys did it) derse; bizim de son sözümüz Selda Bağcan’dan olsun: Yuh Yuh!..