KÜLTÜR SANAT

Bir Biga kitabıyla başlayan hikaye…

‘Bigalıların yakından tanıdığı ‘Kurtuluş Savaşı’nda Biga’ adlı kitabın ilk yazarı İsmail Aydın Hoşgör ile görüştük. Biga Belediyesi’nin bir döneminin yakın tanığı Hoşgör ile Biga’yı, Kurtuluş Savaşı’nda Biga’yı ve Biga Belediyesi’ni konuştuk.

‘Kurtuluş Savaşı’nda Biga’ adlı kitabı Biga’da duymayan kalmış mıdır, bilmiyorum. Rahmetli Engin Gürsu ile Biga’da yeniden bastırılmış. Kitabın asıl yazarı ise İsmail Aydın Hoşgör’müş. Kitabın ilk sayısı, İsmail Aydın Hoşgör tarafından hazırlanıp 1970 yılında baskı verilmiş. Biga’da Cahit Renda Matbaası’nda basılmış, kapak tasarımı Aydoğan Ünver tarafından yapılmış bir kitap.

Aylar önce Biga Belediyesi’nin tertip ettiği İstanbul seyahatimizde, akşam sohbet esnasında Samet Tuncer bu kitaptan bahsetti ve kendisi gazetecilik yaptığı dönemlerde röportaj yapmak istediğini ve bir türlü fırsatı olmadığını dile getirdi. İsmail Aydın Hoşgör ismi bana hiç yabancı gelmedi. Sonra bir baktım, kendisi benim yakın akrabam ve birlikte çalıştığım iş arkadaşım Utku’nun dedesi. Samet Tuncer’e benim röportaj yapabileceğimi söyledim. O da hatta merak ettiği soruları bana gönderdi. Böyle bir kitaptan hiç haberim yoktu. İsmail Aydın Hoşgör’ün Biga Belediyesi’nde çalıştığını hatırlıyorum ve rahmetli Yarbay Nejdet Hoşgör’ün kardeşi olduğunu biliyordum.

Biga’ya döndüğümde hemen kitabı aramaya başladım. Biga’da bulamadım. İnternette bir sitede buldum, satın aldım fakat ellerinde kalmadığını söylediler ve siparişimi iptal ettik. Bir süre sonra şuan görev değişikliği olsa da o dönem Biga Belediyesi Basın ve Halkla İlişkiler Müdürü Ömer Yavuz ve Samet Tuncer gazeteye ziyaretimize geldiler ve kitabı bana hediye getirdiler. Çok sevindim ve 3 defa okudum. Ben de kendime göre sorularımı hazırladım. Kitabı okurken her seferinde başka şeyler hissettim. Anlatılanları hayal edebilmek mümkün değil. Bugün üzerinde yaşadığımız şehir, nefes aldığımız köylerimiz, zamanın Kuva-i Milliyesi ve yılda bir sadece üstten andığımız Köprülü Hamdi Bey. Biga'da görevliyken Anzavur Ahmet kuvvetlerinin saldırısına uğrayan ve sürüklenerek getirildiği yolda öldürülen ve son sözleri ‘Kuvay-i Milliye yalnız ben değilim. Kuvay-i Milliye bütün millettir. O ölmeyecektir’ diyen Köprülü Hamdi Bey.

17 Şubat Hamdibey’in ölüm yıldönümü. Röportajın tarih olarak da bu tarihe yakın olması daha da manidar ve güzel oldu.

6 belediye başkanıyla yaklaşık 26 yıl çalışan ve ardından emekli olan, deyim yerindeyse Biga Belediyesi’nin hafızalarından biri olan, değerli bir yazar ve emekli belediye çalışanı İsmail Aydın Hoşgör ile Biga’nın dününü konuştuğumuz röportajı buyurun siz de okuyun.

KİTABI 20 YAŞINDA YAZDI

Kurtuluş Savaşı’nda Biga kitabınızı yazdığınızda 20 yaşındaydınız. Nasıl ortaya çıktı bu kitap?

Lisede öğrenciyken tarih öğretmenim İbrahim İşyar Kurtuluş Savaşı’nda Biga’daki olaylarla ilgili bir ödev verdi. Yaz tatilinde yapmamızı söyledi. Ben de Kendi köyümden başladım. Köyümde Anzavur olaylarına karışmış birkaç kişi vardı. Onların yakınlarıyla görüştüm. Birebir Kadir Sert ile görüştüm. 1969 Kasım- 1970 Mayıs ayları arasında Biga’nın Arabalan Köyü’nde vekil öğretmenlik yaptım. Kitabımı ve araştırmamı orada daha da genişlettim. Mayıs ayından sonra oradaki görevim bitince Biga’da Cahit Renda Matbaası’nda çalışmaya başladım. Kitabı gazetede tefrika halinde yayınlamaya başladık. Benim için zor oldu ama iyi bir çalışma ortaya çıktı.

İLK BASKIDA BÜYÜK DESTEK ALDI

Satışlar nasıl oldu? Kaç adet kitap basıldı?

3000 adet basıldı. Basımdan önce gazetede tefrika halinde yayınlanırken avukat Ahmet Hamdi Sezen bizzat kendisi; ‘500 adet ben alacağım ama benim aldığımı hiçbir yerde yazmayacaksın’ dedi. Ayrıca Ahmet Hamdi Sezen kendi aracıyla beni Çan’a, Çanakkale Seramik fabrikalarına götürdü ve İbrahim Bodur ile görüştürdü. İbrahim Bodur da 500 adet kitabımı aldı. Aradan çok zaman geçti ve kendisi vefat etti. O yüzden bunu şu anda söylememde bir sakınca yok. Muhasebeci Muzaffer Tüver 100 adet, Avukat Erdoğan Uzal da 100 adet aldı. Eski belediye başkanlarından Müçteba Şallı da 100 adet aldı. Zamanın belediye başkanı Fethi Usumi 300 adet aldı. Cahit Renda da ‘Ben sana her türlü desteği veririm’ dedi. Bunlar benim cesaretlenmeme sebep oldu. Ve kitabımı bu şekilde çıkardık. Bir defa 3000 adet basıldı. Bir daha baskısı olmadı.

BELEDİYEDE ÇALIŞMAYA BAŞLADI

Kitap basıldıktan sonra neler yaptınız? Nerelerde çalıştınız?

Kitap basıldıktan sonra askere gittim. Şansıma askerlik 24 aydan 20 aya düştü. 2 Temmuz 1972’de terhis oldum. Gelince de Biga Belediyesi’nde çalışmaya başladım. Belediye Başkanı Fethi Usumi yetkisiyle işe girdim. 11 Temmuz 1972’de zabıta memuru olarak göreve başladım. Hatta günlerden Salı’ydı, hatırlıyorum.

Hangi Belediye başkanları ile çalıştınız?  Hangi görevlerde bulundunuz?

Fethi Usumi 2 dönem belediye başkanlığı yaptı. 1969 yılından 1977’ye kadar. O dönemde zabıta memuru olarak çalıştım. 1977’de Hüseyin Onan belediye başkanı seçildi ve 1979 yılında boş olan sivil memurluk kadrosuna geçtim. Tahsilat işlerinden sorumlu tahsil memuruydum. 12 Eylül 1980’de darbe sebebiyle belediye başkanları görevlerinden alındı. Yerlerine kaymakamlar getirildi. O zaman Biga Kaymakamı Mahmut Kaya’ydı. 1984 yılının Mart ayında belediye seçimleri yapıldı ve o seçimde Osman Nuri Babi kazanmıştı. Osman Nuri Babi tarafından gelir şefliği görevine getirildim. 1988’de Osman Nuri Babi başkanken vefat etti. 1989’da belediye seçimlerinde ise Şükrü Kemerli seçildi ve Şükrü Kemerli ile 6 yıl kadar beraber çalıştım ve 1995 yılında emekli oldum.

İLÇE BAŞKANINA YAZILAN CEZA

Belediye başkanları ile anılarınızdan anlatmak istedikleriniz var mı?

Merhum Fethi Usumi belediye başkanıyken zabıta memuru olduğumu söylemiştim. O zaman iktidarda Adalet Partisi vardı. Adalet Partisi Biga İlçe Başkanı İrfan Binay’dı, hatta sonra milletvekili oldu. O gün sokakta işgaliye yapan herkese ceza kesiyoruz ve sıradan gidiyoruz. İki Kapılı’dan çıktım. Hemen yanında İrfan Binay’ın bürosu vardı. Sadece yazıhane olarak kullanıyordu orasını. Beni gördü, hemen sandalyesini getirip kapının önüne koydu. Ben ilk başta tereddüt ettim. Çünkü belediye başkanı; ‘Kimseyi ayırmadan, ben bile olsam işgal varsa, ceza yazacaksın’ dedi. ‘İrfan abi sandalyeyi al yoksa ceza yazacağım’ dedim. ‘Yaz’ dedi. Ben de yazdım 25 lira ceza. Ben tutanağı yazarken çay geldi. ‘Bu çayı içeceksin’ dedi. Çayı da içtim. Cezayı da verdi. Makbuzu da verdim ve çıktım. Bunu unutamam mesela.

MAAŞ ALMADAN ÇALIŞAN BELEDİYE BAŞKANI

Hüseyin Onan belediyeden hiç maaş almadan çalışıyordu mesela. Ankara’ya giderken bile kendi yapardı harcamalarını. Kendi aracıyla gidiyordu. Bütçede belediye başkanı ödeneği 1 liraydı. 12 Eylül darbesinden dolayı Kaymakam Mahmut Kaya belediye başkanlığı görevine getirilince o zaman ben tahsil memuruydum. Mahmut Kaya benim ayniyat saymanlığını da yapmamı istemişti. Ben de; ‘Olmaz benim işim çok, yetişemiyorum’ dedim. Mahmut Kaya beni çağırdı; ‘Yapacaksın. Ben 1 liraya belediye başkanlığı yapıyorum. Sen de yapacaksın’ dedi. Yani Hüseyin Onan maaş almadan çalıştığı için Mahmut Kaya da bütçede yeri olmadığından maaş alamıyordu. Onu kastetti. Mecbur kaldım. Vekaleten çok uzun zaman yaptım ayniyat saymanlığını da.

BAŞKAN CEBİNDEN PARA KOYDU

Şu anda Ayakkabıcılar Çarşısı dediğimiz yerin (Mutur Kundura, Eve Mağazası, CHP Biga İlçe Başkanlığı’nın olduğu pasaj) yapımı Hüseyin Onan döneminde oldu. Bir süre inşaat yarılardayken belediye bütçesi yeterli gelmedi. Binayı bitirecek parayı Hüseyin Onan kendisi verdi. Ve sonra belediyede para olunca belediyeden tahsil etti.

TORPİL İSTEĞİNE ONAY ÇIKMADI

1985 yılında şef oldum. O zaman Anavatan Partisi iktidardı. Ben memurum. Bir partim yok ama başka bir arkadaş partiye güvenerek, siyasi kişileri devreye sokarak boş olan şef kadrosuna talip oldu. Ben de şefle birlikte çalıştığım için her türü konuya hakimim. Osman Babi’ye partiden bazı kişiler; ‘Falanca kişi bizim parti görüşünde. Onu şef yapalım’ gibi şeyler söylüyorlar. Karşılığında Osman Babi; ‘Onun daktilo işlerini ben mi yapacağım’ diye cevap veriyor. ‘Daktilo yazmasını bilmeyen adamdan şef mi olur’ diye cevap veriyor. Ben bunu uzun zaman sonra öğrendim ve çok etkilendim. Hakkaniyetli insanmış. Allah rahmet eylesin.

“ŞAHMELEK’TE ÇADIR KİRALAMIŞTI”

Şükrü Kemerli 1989’da ilk geldiği zamanlarda Kızılay’dan çadır kiralamıştı. Mesai sonrası belediye otobüsüyle gidip Şahmelek’te kalırdık. Üç aylık yaz süresince sırayla herkes gider ailesi ile kalırdı. Şahmelek’te belediye personeline ailesi ile birlikte kamp yapma fırsatı sağlamıştı. Uludağ, Ayazma gibi yerlere de personeli ve personellerin ailelerine geziler düzenlerdi. Moral olarak çok iyi gelirdi.

ŞİİRLER DE YAZDI

Kitapta sizin biyografinizi yazan Nadir Kızılok kimdir?

Nadir Kızılok, o zamanlar 60 yaşın üzerinde Orman İşletmesi’nden emekli olmuş, çok güzel yazılar yazardı bizim Birlik Gazetesi’nde. İyi bir insandı ve ‘Ben yazmak isterim’ dedi. Ben de kabul ettim.

Yazılı şiirleriniz varmış. Bu kitaptan başka kitabınız çıktı mı?

Hayır, başka kitabım çıkmadı. Evet, şiirlerim var. Birkaç tanesini size okuyayım.

Mehmet,

Baban sana öküzler vermezdi.

Bak devlet baba topla tüfekle veriyor

Bil kıymetini.

******

KASIM

Semaya bak,

Güneşin sönük,

Ayın çalık,

Gündüzün kısa,

Gecen karanlık.

Yerde arasan gölgeni bulamazsın ey Kasım.

Kasım kasım kasılırsın

******

Ağlaya ağlaya geldi dünyaya

Ağlaya ağlaya gitti dünyadan.

******

KARA HASAN KİMDİ?

‘Kurtuluş Savaşı’nda Biga’ kitabına dönecek olursak; Kara Hasan Çetesi Kuvay-i Milliyeci miydi?

İngiliz Kemal (Esat Bey) Biga’ya gelince Kara Hasan’ı Hacı Piti’nin hanında buluyor ve konuşuyorlar ve Kara Hasan’ı ikna ediyor. Kara Hasan çetesini İngiliz Kemal Biga’dan Balıkesir’e götürüyor. Orada Kara Hasan aslında milliyetçi bir adam ama etrafındakiler; ‘Bizi cepheye sürecekler. Biz Biga’ya dönelim’ diyorlar ve Kara Hasan Biga’ya dönüyor. O Biga’ya geldikten kısa süre sonra Hamdi Bey Biga’ya geliyor. Kısa zaman içerisinde Kara Hasan ve çetesinden çok şikayet olduğu için onu hapse atıyor. Anzavur’un isyan ettiği gün de Kara Hasan çetesinin Yeniçiftlikli Mehmet Efe haricinde hepsi Kani Bey tarafından öldürülüyor. Kara Hasan, Kayapınar Köyü’nden milliyetçi bir insan.

ANZAVUR AHMET’İN ÖLDÜRÜLMESİ

Mehmet Efe ile görüştünüz. Mehmet Efe Anzavur Ahmet’i Adliye Köyü civarında öldürmüş. Anzavur Ahmet’i nasıl öldürdüğünü size anlattı mı? Olay nasıl cereyan etmiş? Mehmet Efe vuruyor, Çingene Ali Efe ve Mehmet Efe kama ile başını kesiyor. Örtülüceli Mümin’in Selman var bir de…

O olayı görenlerden biri de Örtülüce’den Keleş Kadir lakaplı Kadir Sert. Kadir Sert o zaman onsekizli yaşlarda, çetelerin atlarına bakıyor ve onda da silah var. Çatışmaya giriyor. Anzavur Ahmet’in vurulma anında o da orada. Örtülüce’den iki tane Selman var. Birisi Mümin’in Selman, diğeri Dağlı’nın Selman. Onlar da orada. Mehmet Efe ile Kadir Sert’in anlattıkları, Anzavur Ahmet vurulduktan sonra; ‘Kafasını keseceğim, Ankara’ya göndereceğim’ diyor Mehmet Efe. Toplanıyorlar, kimisi ayağından bastırıyor, kimisi kolunu tutuyor. O şekilde başını kesiyorlar. Başını Demetoka (Gümüşçay)‘dan birisi alıyor. Ve kelleyi bir çiftliğe götürüyorlar ve orada kalıyor.

MEZARI CİHADİYE KÖYÜ’NDE

Anzavur'un mezarı nerede? Biliyor musunuz?

Biga’da Namazgah’ta oturuyormuş o zamanlar. Alaylı binbaşılardanmış. At yetiştiriyormuş. Kendisi Cihadiye Köyü’nden olduğu için oraya gömmüşler. Mezarı Cihadiye Köyü’nde.

Büyük bir han (Bugünkü Şenpalas Otel) neresi?

Şenpalas Oteli şu andaki Uğur Mumcu Caddesi olan yerde, Ziraat Bankası’nın karşı köşesindeki yerde.

Çanpazarı neresi?

Bugünkü Çan ilçesinin önceki adı Pazar Köymüş. Çanpazarı olmuş sonra. Cumhuriyet döneminde de ismi  Çan olmuş.

ANZAVUR’UN PİŞMANLIĞI…

İskender Köyü geçtiklerinde Macırsırtında Kumuk Raşit Bey ile Anzavur Ahmet karşılaşıyor. Anzavur pişman olduğunu söylüyor. Yanlış yola gittiğini anlıyor. Anzavur’un kırılma noktası sizce neresiydi? Bir paragrafta da Anzavur Ahmet’in Hacı Köy’den Hacı Bey’e ‘Bizim tuttuğumuz yol yanlış galiba Bey’ demiş. Anzavur’un son zamanlarda pişmanlığı çok mu büyüktü? Ya da Anzavur kahraman filozof olamayacağını anlamış mıydı acaba?

Kumuk Raşit Bey, Fethi Usumi’nin babası. Doğancı Köyü’nden kendileri. Raşit Bey daha sonra belediye başkanlığı da yaptı Biga’da. Raşit Bey, Kuva-i Milliyeci’lerin safında görünüyor. Ama Anzavur ile eskiden gelen dostlukları da var. Samimiyetle söylüyor yani. O yıllar Yunan işgalinde olduğu yıllar. Belki ondan etkilenmiş olabilir.

Anzavur, halkı hep dini konuşmalar ile kandırmış. Hatta Çınarlık'ta Kur'an'ı eline alarak; ‘Padişaha isyan etmek, Allah'a ve peygambere karşı gelmek demektir. Bakın burada böyle yazıyor’ diye halka bir seslenişi var. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Anzavur ‘un o konuşmasını o zaman 1969 yıllarında Biga’da halk kütüphanesinde buldum. Onu alayım dedim ama sonra o kitabı bir daha kütüphanede bulamadım. ‘Elimde Kuran, kalbimde iman’ diye bir seslenişi var Çınarlık’ta.

ANZAVUR HESAPLAŞMASI

Anzavur’dan kalan soy var mı Biga’da?

Bilmiyorum ama sanırım yok. Anzavur’un bir tek oğlu var, Kadri. Kadri Anzavur’un başını kesenlerden yani Örtülüceli Müminin Selman ve Dağlı’nın Selman’dan öcünü almak için Ramazan ayında teravih namazı esnasında Örtülüce’ye gidip baskın yapıyor. Camii’yi sarıyorlar ve ‘Müminin Selman’ı verin yoksa hepinizi yakarız’ diyorlar. Köylü Anzavur’un oğlu Kadriye Mümün’in Selman’ı mecburen veriyor. Kadri de Selman’ı ata bağlıyor ve sürükleyerek köyden dışarı çıkartıp, öldürüp orada bırakıyor. Sonra Kadri Yeniçiftlik’e bir baskın yapıyor ve sonra dağlık araziden kaybolup gidiyor. Edremit yakınlarında yakalanıyor. O zaman Cumhuriyet ilan edilmemişti ve Anzavur’un oğlu Kadri’yi idam ediyorlar.

Hayvanpazarı, Çınarlık ve Kozpınar neresi?

Hayvanpazarı şu anda İçdaş garajının olduğu yer. Çınarlık şu anda Bahriye Üçok Parkı’nın olduğu yer. Kozpınar da Osman Gazi İlkokulu’nun alt tarafında.

“TARİH HERKESİNDİR”

‘Kurtuluş Savaşı'nda Biga’ kitabının güncel hali başka bir yazar tarafından tekrar basıldı. Kitabı okudunuz mu? Ne düşünüyorsunuz?

Engin Gürsu benim kitabımdan alıntı yapmış. Alıntı yapabileceğini kendisine söylemiştim zaten. Tarih kimsenin değildir, herkesindir.

Size bu ödevi veren öğretmeniniz kitabınızı gördü mü? Ne dedi? ne hissetti?

Şimdiki Şevket Bey Sokak’ta oturuyordu. Kapısını çaldım, ‘Hocam, bu kitapları size getirdim’ dedim. Aldı, baktı, baktı. Çok sevindi. Sarıldı öptü, ‘Aferin’ dedi.  Beş tane kitap verdim. Parasını vermeye kalktı. Almadım. Nur içinde yatsın.

Bu kadar kişiyle konuşup bu bilgilere sahip olmak sizi zora soktu mu? Neler yaşadınız?

Araştırırken de yazarken de ‘Benim dedemi kötülemişsin’ gibi ya da benzer kötü bir tepki hiç almadım. Büyüklerim ise beni takdir etti. Herhangi bir sıkıntı yaşamadım. Aksine takdir ve teşekkür gördüm.

“KOOPERATİF KURALIM, DEDİK”

Biga ilçe merkezi tarımsal kalkınma kooperatifi kuruculuğunuz var. Nasıl oldu?

Emekli olunca hayvancılık yapmaya başladım. Hacı Madan Mevkii’nde yaklaşık 25 kişi hayvancılık yapıyordu. Hayvan alım satımının yanında üretim yapanlar da var. O zaman 2008 yılında süt piyasası 0,39 kuruştu. Paraları da düzgün şekilde ödenmiyordu. Birkaç arkadaş ‘Kooperatif yapalım’ dedik. Tarım Müdürlüğü ve süt üreticileri ile bağlantı kurarak 2008 yılında kurduk kooperatifi. İlk ismi Kavaklık Üretim Pazarlama olarak başladık ama devlet desteğini bu şekilde alamayacağımızı anlayınca tarımsal olarak yeniden devam etme kararı aldık. 2016 yılına kadar başkanlığını yaptım. Soğutma tankını devlet desteği ile aldık. Aptiağa Köyü girişinde 1830 metrekare bir arsa aldık. Oraya bir bina yaptık. Toplamda bunların hepsi o zamanki para ile 2015 yılında 100 bin liraya mal oldu. Şimdi Batuhan Kurt başkanlığında devam ediyor kooperatif.

“EMEKLİLER DERNEĞİ’Nİ DE KURDUK”

Biga Belediyesi Emekliler Derneği başkanlığı yapıyorsunuz. Nasıl gidiyor derneğin işleri?

Evet, birkaç arkadaş yine ‘kuralım’ diye konuştuk ve kurduk. Belediye başkanımızdan bir yer rica ettik. 100’üncü Yıl Parkı tuvaletlerinin üst katına. Malzemeyi belediye verecek. İşçiliğini biz üsteleneceğiz ve kira ödeyeceğiz. Bu şekilde yakında başlayacaklar inşaata. Şu anda kurucu üyeler haricinde üyemiz yok ama yakın bir zamanda üye yapmaya başlayacağız. Tüm emeklilerin aramıza katılacağını düşünüyorum. Kurucu üyeler de Fehim Çetin, Sait Küçük, İsmail Gemici, Rahmi Duru, Rafi Sert, Ali Mutur, İbrahim Sezen, İrfan Durmaz gibi birkaç isim verebilirim.

(Röportaj: Çiğdem Özden Demiray)