Cumhuriyet’le yaşıt bir kadın… Üç evladı olan, yaşamayı seven ve kaliteli yaşamak için kendine dikkat eden, muazzam birikimi ve asil görüntüsü ve kusursuz Türkçesi ile hayran kalacağınız bir hanımefendi.
Tamamen şans eseri bir büyüğümle kahve sohbetinde, ‘Benim halamın eşi de belediye başkanıydı’ demesiyle başladı röportajın hikayesi. Bahsettiği kişi benim de köylüm olan Zühre Usumi’ydi. Kendi adıma çok utandım, nasıl bilmem Biga’da yaşayan böyle bir değeri ve hatta köyümüzün gelini olan Zühre hanımı diye…
Hemen orada rica ettim ve sağ olsun Nuran Teyzem bana röportaj gününü ayarladı ve benimle birlikte o da geldi.
Zühre hanım Biga’nın büyük değerleri olan Raşit Usumi’nin gelini, Fethi Usumi’nin eşi ve Sadullah Usumi’nin de yengesidir. Bu değerli hanımefendiyle çok keyifli, benim için bir o kadar de öğretici bir röportaj oldu… Kayınpederinin Atatürk’le çiftliklerinde bir araya geldiğini ve bir enstantane yaşadığını anlatan Zühre Usumi’nin hala hafızasında olayları net bir şekilde anlatması ise çok değerliydi.
Peki kimdir Raşit, Fethi ve Sadullah Usumi?
Raşit Usumi: Biga’da farklı tarihlerde toplam iki dönem Biga belediye başkanlığı yapmış, kökleri Dağıstan -aristokrat -feodal bir yapı içinde varlığını uzun yıllar sürdüren Targu-Usumi hanlarına dayanmaktadır ve kendileri Biga’nın Doğancı Köyü’ndendir. Biga’ya ilk içme suyu 1932 yılında Raşit Bey döneminde Akkayrak Köyü’nden getirilmiştir. Biga’nın ilk imar planı, Cumhuriyet döneminde, 1948’de Raşit Usumi zamanında yapılmıştır. Kendisi Kuvayi Milliye’den olan Raşit bey Atatürk’ü yakından tanıyan ve kendisini Biga’ya davet eden kişidir. Atatürk’ün Biga’ya gelmesine büyük çaba harcamış, bilakis onu kendisi karşılayarak diğer Biga yöneticileriyle beraber Atatürk’ü ağırlamıştır.
Fethi Usumi: Biga Belediyesi’nde iki dönem belediye başkanlığı yapmış, içme suyu pompaj kuyuları 1975 yılında kendisi tarafından faaliyete geçirilmiştir. Devamını eşinden, bu güzel röportajımızda okuyacaksınız.
Sadullah Usumi: Türkiye’nin ilk tarım yazarı Sadullah Usumi, kendi çabalarıyla ‘Çiftçi dostu’ oldu. Bu konuya ilgi duyulmasını sağladı. Türkiye tarımının önemli olmasına karşın, tarım yazarı sayısı yok denecek kadar azdır. Tarım yazarı denince ilk akla gelen isim, yazar Sadullah Usumi’dir. Usumi, 1927’de Biga’da dünyaya geldi. Gazeteciliğe Biga’da, Sabah gazetesinde başladı. Ardından İstanbul gazeteleri Son Saat, Tan, Son Havadis, Tercüman ve Milliyet gazetelerinde çalıştı. 1961’de, ‘Gazeteci Hakları ve Basın Özgürlüğü’ yürüyüşüne katılarak ön safta yer aldı. Türkiye Gazeteciler Sendikası’nda görev alıp ve etkin olarak çalıştıktan sonra, aynı sendikada başkanlık görevini yürüttü. 1973 yılında CHP’den milletvekili seçilerek parlamentoya girdi. 1977’de ikinci kez milletvekili seçildi. 1980 askeri darbesi sonrasında milletvekilliği son buldu ve ardından gazeteciliğe geri döndü.
Cumhuriyet gazetesinde tarım sorunlarını yazar olarak ele almaya devam etti. Türkiye Ziraatçılar Derneğı’nin Başkanı İbrahim Yetkin, Usumi’yi yılın gazetecisi seçti ve ‘Çiftçi Dostu’ olarak ilan etti. Bu tarihten sonra Anadolu’da ‘Çiftçi Dostu’ olarak anılmaya başlandı. Usumi, çiftçi dostu olarak, 30’un üzerinde ödüle layık görüldü. 2002 yılında ölümünden sonra adına ödüller konuldu.
10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nün ardından meslekte çiçeği burnunda biri olarak şunu söylemek isterim. İlk defa birisi şahsıma, yaptığım işe bu kadar saygı duyarak beni onurlandırdı. Sevgili Zühre hanım’a minnettarım. Oğlu Raşit Usumi Bey’e röportaj izni için ayrıca teşekkür ederim. Şimdi siz de sakin bir yere geçin ve Biga tarihi adına yaptığımız röportajımızı zevkle okuyun.
Kaç yılında, nerede doğdunuz?
1924 yılında 6 Mayıs’ta Hıdrellez’de Cuma günü sabaha karşı Biga’da doğdum. Biga’da büyüdüm. Bir dönem İstanbul’da yaşadık ama sonra yine Biga’ya geldim.
Biga nasıldı o zamanlar? Sosyalleşmek için neler yapardınız?
Kabul günlerimiz olurdu. Mesela benim her ayın dördü ve ondördünde olurdu. Her kabul günüme 40-50 kişi gelirdi. Eski bir gelenekti, eşim başkan diye değil yani.
Eşiniz hangi Partiden aday olmuştu?
Demokrat Parti’den katıldı seçime. Hatta Biga’ya Süleyman Demirel’i getirdi. Demirel eşimin koltuğuna oturdu. Beraber resmimiz var. Kaymakamın hanımı, parti başkanının hanımı, partili arkadaşlar ve ben beraber resim çektirdik. Hatta ağabeyimin torununa Demirel’e çiçek verdirdi Fethi.
Seçimi kazanmak için neler yaptınız, nasıl kampanyalar?
Ekstra hiçbir şey yapmadık. Asil ve soylu bir ailenin çocuğuydu eşim. Kendisi de düzgün bir adamdı ve o güvenle, asillikle kazandı seçimleri. Kayınpederim Raşit Usumi de öyleydi. Çanakkale’nin bir numaralı adamıydı. Ben yeni evlenmiştim o dönemde, kayınpederim başkandı. ‘Kaymakam ve savcı geçinemiyorlar ve bu Biga için hiç iyi bir şey değil’ dedi o dönem. ‘Bunların birini bir yere, diğerini bir yere göndermem gerekiyor’ dedi ve ardından bir hafta sonra kaymakamı bir yere, savcıyı başka yere gönderdi. O kadar sözü geçen bir adamdı.
Neler yaşadınız eşinizin başkanlık dönemlerinde?
Benim çiftlikten aldığım icar paralarımla belediye çalışanlarının maaşlarını ödemişti.
Devlet vermiyor muydu belediye memurunun maaşını?
İlk başkan olduğunda belediyeyi 32 kuruşla devraldı. O kadar parayla nasıl çalışacak? Böyle ek yaptık. 3000’li bir rakamla da 2 dönem sonra devretti.
Eşiniz başkanlığı döneminde Biga’ya hangi hizmetleri yaptı?
Başta setleri eşim yaptı. Sahil yolundan başlayan set yoluna kadar devam eden yükselti
alanı. Biga’yı su basıyordu. Bu setleri yaparken bakanla kavga etti. Bakan, ‘Bu kadar yüksek olmasına gerek yok. Daha alçak yapalım’ dedi. Sonra Fethi, bakana, ‘Her sene kaç kişi ölüyor. Siz mesulsünüz o zaman ölen kişilerden’ diyerek dediğini yaptırdı. Sinema pasajı vardı. Eski Kültür Sarayı. 5 katlı bina. Orası göldü. Tahtayla etrafını çevirmişlerdi. Birileri içerisine düşmesin diye... Oraya 5 katlı bina yaptı. Sinema salonu da oldu içine. Biga’nin yakında çınarlık parkı vardı. Onun önünden devlet hastanesine kadar planını çıkardı. Önce yolunu, Kıbrıs Şehitleri Caddesi’ni, sonra da devlet hastanesinin yerini temin etti ve ‘Buraya hastane olacak’ diye karar verdi. Oraya elektrik aldı. Suyunu getirdi. Koca masalar kurdular, haritalarla çalıştılar ve Şirintepe bölgesini Biga Belediyesi hudutlarına aldı.
3’üncü dönem neden devam etmedi?
Kayınpederimin belediye çavuşu Hüseyin Onan vardı. Daha ilk zamanlarda kayınpederime demiş ki, ‘Bey abi karım var. Annem var. Çocuklarım var. Ben at arabası kullanıyorum ve idare olamıyorum. Bana belediyeden bir iş ver.’ Kayınpederim de onu belediyeye çavuş olarak işe almış. Sonra Çan’a kömüre işe girmiş Hüseyin Onan. Para da kazanmış. Seçimlerde Fethi’nin karşısında adaylığını koydu. Bir defa koydu, kazanamadı. İkinciye tekrar koydu Fethi’nin karşısında, yine kazanamadı. Üçüncüye aday olmadan Fethi’ye haber yolladı. ‘Eğer aday olacaksa ben aday olmayacağım. Eğer aday olacaksa biz de seni destekleyeceğiz’ diye. Karşılığında Fethi cevap olarak, ‘Benim kararım katti İstanbul’daki çiftliğimden yer sattım ve kendimize Suadiye’den ev aldık. Ben İstanbul’da yaşayacağım. Kızım Biga’da sıkılıyor. Çünkü dilsiz ve burada eğitim alabilmesi ya da onu anlayacak arkadaş bulması çok zor. Onun için İstanbul’a gideceğim ve aday olmayacağım’ dedi ve sonra Belediye Başkanı Hüseyin Onan oldu.
Eşinizin mesleği neydi?
Mesleği yoktu. Kayınpederimin ilk çocuğu ölmüş. İkinci çocuğu Fethi olmuş ama adaklı, kurbanlı bir çocuk olarak doğmuş. Sağlıklı diye adaklar kesilmiş. İlkokulu Biga’da okumuş, sonra ortaokul ve liseyi İstanbul’da okumuş. İstanbul’da kız lisesinde okumuş ve derdi, ‘kız lisesinde bir erkek vardı. O da bendim’ diye. Kıymetinden o şekilde okutulmuş ama memleketine çok hizmet etti.
Çocuklarınız niye siyasete girmedi?
Büyük oğlum Asil Usumi Yüksek Kimya Mühendisi. Küçük oğlum Raşit Usumi, Turizm Otelcilik Lisesi’nde okudu. Üniversitede de öğretmen olacaktı ama siyasi olaylar çok kötüydü ve babası gitti Ankara’dan aldı, getirdi İstanbul’a. Bir şey olacak diye çok korktu. Sonra abisinin kurduğu bir laboratuvarda çalışmaya başladı ve oradan emekli oldu. Şu anda Biga’da yaşıyor. Çocuklarım beni çok sever ve sayarlar. Her gün telefonla konuşuruz. Raşit burada hep, gelir, eksiklerimizi falan o tamamlar. Çok iyidir bütün çocuklarım.
Haberleri izliyorsunuz. Ben geldiğimde de izliyordunuz. Türkiye’yi ve Biga’yı nasıl görüyorsunuz?
Ülkemiz çok zor durumda. Fabrikalarımız çalışmıyor. Her şeyi satıyorlar. Oğlumun ilk çalıştığı Maden Export satıldığında çok üzüldüm. Herkes aç, Suriyeliler, Afganlar bütün Türkiye özelikle İstanbul, Arap şehri oldu. Biga da öyle duyuyorum ben. İntihar ediyor insanlar. Eskiden bolluk ve bereket vardı. Memleket kurudu.
Sizin eğitiminiz nedir?
5’inci sınıfa kadar yeni yazıyla okudum. İlkokul mezunuyum. 12 yaşında istemeye başladılar beni. Annem kaçıracaklar diye korkardı. Babam 56 yaşında İstanbul’a gezmeye diye gitti. Bir hafta içinde öldü orada.
Babanız kim, ne iş yapardı?
Yusuf Elbüken. O zaman soyisim yoktu, Yusuf Ağa derlerdi ya da Hacı Halil Efendiler derlerdi. Babam çok büyük çiftçilik yapardı. Çok zengindik. Evimizde yedi adet hizmetçimiz vardı. 4 kardeştik. 3 kız, bir erkek. Hepsi öldüler, bir tek ben kaldım.
Atatürk Biga’ya geldi mi?
(Yazar Notu: Zühre hanım soruma 'gelmiş' yanıtı vermiş olsa da Raşit Usumi ile Atatürk arasındaki diyaloğun Çanakkale'de bir çiftlikte gerçekleştiği bilgisini edindim. Okurlarımızın dikkatine sunarım.)
Gelmiş. Kayınpederimin çiftliğine gitmiş. Toplanılmış resim çekinilmek için. Kayınperim Raşit Bey de çiftlikteki kıyafetleriyle resim karesine girmek için oradaymış. Atatürk şakalaşarak sohbet ediyormuş. O sırada Kemal Atatürk bakmış Raşit Bey’e ve hafiften dostça sırtına vurarak, ‘Aslanım şu bıyıkların ucundan biraz keselim’ demiş şaka yollu. Kayınpederim de cevap olarak, ‘Paşam aslanın bıyığı kesilmez’ demiş. Böyle bir konuşma olmuş aralarında. Atatürk çok önemli adamdı. Dedem anlatırdı Cumhuriyet öncesini. İsteyen erkek istediği kadınla istediğini yaparmış. Sonra resmi nikah geldi, haklarımız oldu. Kadınları korudu ve ziyan olmasına izin vermedi. Atatürk öldüğünde ben 14 yaşındaydım. Annem babam olmadığı için, öksüz olduğumuz için bizi ağlarken görünce çok üzülürdü. Atatürk’ün öldüğünü duyunca arka bahçe kapısı vardı, kapıdan çıktım ve orada hüngür hüngür ağladım ben. Şimdi ne olacak, Türkiye babasız kaldı, ya düşmanlar gelirse diye çok korktum ve ağladım.
Bu kadar uzun yaşamının sırrı var mı?
Eşim beni çok sevdi. Bana o da çocuklarım da çok iyi davrandı. Yediğime içtiğime de dikkat ederim. Fethi biraz da kıskanırdı beni ama bana zarar verecek şekilde değil. Mesela bak, eşimin kardeşi Sadullah’ın düğünü vardı. Sadullah da çok önemli bir insandı. İki dönem Balıkesir’den milletvekilliği yaptı, sonra gazeteciler sendikasında başkan oldu. Neyse onun düğününün olduğu zaman ben de Hancı Galibin kızı vardı, İlhan terziydi, ona güzel bir elbise diktirdim. Çıktık dans ediyoruz alayda. Fethi etrafa bakmış bakmış, ‘Herkesin gözü sen de’ dedi. Aldı beni, düğünden çıktık, bir saat yapılmayan hastane yolunda durduk. Sonra yine düğüne geri döndük. Böyle hikayelerimiz var, kıskançlık üzerine.
Kaç kardeşti Eşiniz?
Üç kardeşlerdi. İkisi erkek Fethi ve Sadullah, biri de kızdı. Hepsi öldü…
(Röportaj: Çiğdem Özden Demiray)