“Küçük bir devrim, kurtarılmış bir bölge. Gülin Hanım ne güzel işler yapmış. Burayı keşfettiğim ve Gülin Hanım’la tanıştığım için mutluyum…”

Oraya vardığımda böyle yazmıştım İnstagram hesabımda.

Her seferinde yeni yollardan geçiyorum. Her seferinde aklımda deli düşünceler oluyor. Her seferinde zor tutuyorum kendimi. Yollarda güzel duraklar oluyor. İnsan kapitalizmden, hızlı zamanlardan, bitmeyen kargaşalardan kaçabiliyor. Leylek Köy Göl Evi de çok şeye meydan okuyan ve modernize dokunuşlar taşıyan eski zaman duraklarından biri. Gelip geçerken Bursa Karacabey yakınlarındaki Eskikaraağaç Köyü’nün LEYLEK KÖYÜ tabelasını görür hep merak ederdim. Bu köy Balıkçı Adem Yılmaz’ın dostu Yaren Leylek’in de köyü ve Uluabat Gölü kıyılarında bir yer. Leylek Köy GÖL EVİ’ni ve Gülin Hanım’ı ise bir televizyon kanalında gördüğümde çok heyecanlanmıştım. 2023 yazında  İstanbul’dan Çanakkale’ye geçerken bu köye ve Göl Evi’ne uğradım. Burası göl manzaralı bir kaçış mekanı. Bin doz dinginlik, birkaç bin doz terapi. Güzel bir çiftlik, güzel ürünler, güzel yemekler, güzel bir kahvaltı, güzel manzara. Ama tüm bunların ötesinde Gülin Hanım’ın var ettiği bir tılsım, ortaya koyduğu bir sosyoloji, hissettirdiği bir psikoloji. Kentin sesiyle köyün sessizliğini dengeleyen bir tutkulanma armonisi. Kent yollarından çıkıp köy yollarından geçerek yaptığım bir keşif. İyiliği ve üretimin güzelliğini öğütleyen bir hareket. Şehrin ürettiklerinin ölçülü bir reddi gibi. Çiftlikte kimsenin acelesi yok. Bu sakinlik, bu tanışma, bu yavaşlama bana çok iyi geldi.

Burada geçirdiğim dakikaları cebime koyup öyle ayrıldım köyden.

Kendi ifadesiyle “10 yıl Japonya’dan sonra bir köye dönüş hikayesi yazan ve akademiden çiftlik hayatına geçen” Gülin Hanım’a minnet duydum.

Artık her seferinde bu çağrıya yolumu düşürüp leyleklere ve mekanın varlığına bir selam çakacağım…

Bu hikayeyi başlatanlara ve hayallerimize yer açanlara teşekkür ederim…

Yine geleceğim…

image0-3