Sen varsan, iş var!

Yaz ayları morallerin yüksek olduğu, hareketliliğin ve etkinliklerin fazlalaştığı, daha aktif, daha sosyal olduğumuz bir dönem. Deniz, kum, güneş içimizi ısıtır; davetler, düğünler, ‘çalsın sazlar, oynasın kızlar’ ruh halleri enerjimizi yükseltir. Uzun yaz akşamları; kendimizi sürekli dışarıya attığımız, uyku saatimizi çokça kafamıza takmadığımız, çocukları uyku saati sınırlamasının 21:00 aştığı, özgür ve dinamik bir sezondur.

Bolca alışveriş yaptığımız, en sevdiğimiz kankalarımızla buluştuğumuz, her köşede fotoğraflar çekmekten tatil yapamadığımız, denizin filtrelerle Miami sahillerinde gibi göründüğü, oldukça ahenkli geçen, hava sıcaklığının son derece yüksek olduğu, klimaların üretilmiş olmasına mutlu olduğumuz o muazzam üç ayın sonuna yaklaştığımızda bizi bekleyen sonbaharla çok ilgilenmeden kış aylarının stresine girmeye başlarız.

Özellikle ticaret hayatında çok trendtir, ‘Bu kış çok çetin geçecek’ cümlesi.

Ben bu cümleyi ticaret hayatına atılmadan önce duyduğumda, kış aylarının çok karlı ve soğuk geçeceğini düşünürdüm. Esnafsan  bu cümleyi duyar duymaz irkilirsin. Kış gelsin istemezsin. ‘Zor geçecek’ cümlesi seni kıştan soğutur. ‘Dolar kuru şöyle olacak’, ‘Doğalgaz faturaları içimizi ısıtacak’, ‘İşler düşecek’, ‘İnsanlar geçinemeyecek’ gibi iç karartıcı, moral bozucu sohbetlere dahil olmamanızı dilerim.

Kış gelmeden, kışa dair eylem planımızı hazırlama daha mantıklı değil mi? Bir sorun yaşanacaksa ve biz bunu daha önceden biliyorsak, gelsin diye beklenir mi? Bence beklenmemeli.

Mağazayı açtığımda 2016 Haziran ayıydı. 5 kış geçti. Koronavirüs dünyada rüzgarını estirdi. Neler neler değişti hayatımızda. Krizler yaşanıyor.

Biz ne yapacağız?

Yatırımlarımızı; hedefleri belli olan, öngörüleri istatistiklere göre hesaplanmış, gerekli görülen alanlarda küçülme planları yapılmış, alternatif satış ve hizmet kanalları belirlenmiş işlerle yolumuza devam edeceğiz.

Eğer yaptığımız işte halen bir e-ticaret kanalı oluşmamışsa, bundan sonra her kış çetin geçebilir. Koronavirüs dönemi gibi beklenmedik felaket dönemleri de bizi fazlasıyla üzebilir.

Koronavirüs salgınında en çok hastane çalışanlarına ürün gönderimi yaptığımızı sizlerle paylaşmak isterim. Mağazamızda satışta olan ürünleri her gün paylaşmaya devam ettiğimdendir, gelen siparişler. Çünkü hayat devam ediyor hepimiz için. ‘Onu kim alsın’ diye önyargılı bakmadığım dönemdir koronavirüs dönemi.

Kış ayları için de aynı örnekleri verebilirim. Mağazanın kapısına yaklaşabilmek için üst kat komşum Talip amcayla kar kürediğimiz bir gündü. İçeri girebilmek için uzun uğraşlar verdiğim mağazama sevgili müşterilerim de uzun uğraşlar verip geldiğinde karar vermiştim.

Sen varsan, iş var!

Varlığından haberdarsa insanlar, ziyaret de satış da var!

‘Ben geldim’ diye kıpkırmızı burnumla bir fotoğraf atmıştım. Annem ‘Kimse gelmez kızım. Araba bile geçmiyor yoldan’ dediği gün babam ‘Esnaf olmaya karar verdiyse gidip açmalı’ demişti. İlk müşterim 3 adet kaban satın almıştı. Cirodan daha çok babamın tecrübesine güvenmenin mutluluğunu yaşamıştım.

Türkiye’nin en büyük GSM operatöründe çalışma fırsatım oldu. O dönem numara taşıma işlemi başlayacaktı. Numaranız değişmeden farklı operatöre geçme fırsatıydı. Kullanıcılardan ‘işte şimdi fiyatları aşağı çekeceksiniz’ tehditlerini bolca aldığımız bir dönemdi. ‘Abone sayınız nasıl düşecek, göreceksiniz’ dediklerinde hiç evham yapmıyorduk. Çünkü şirket buna öncesinden hazırlanmıştı. Çetin bir kışa tüm ekipler hazırdı. Çok da çetin geçmedi. Hatta abone sayımız artmıştı. Bizim için keyifli geçen bir dönemdi.

Bu kış da sosyal medyanın gücü bizi güçlendirmeye devam edecek. İstikrarlı, anlamlı, içten yapıldığında görsel hazırlama ve paylaşımlar yapmak zul gelmediği sürece bize hep kazandıracak. Reklamların faydası uzun ve kısa vadede, siz nasıl planladıysanız size dönecek, emin olun.

Eğer her sabah aynı şekilde işe gidip geliyorsak, işimize değer vermiyorsak, acil eylem planlarımız yok is; çoğunluk yaptığı işten gelir elde ederken, biz ‘İşler düşük, piyasalar kötü’ diye maalesef üzülmeye devam ederiz.

Kışlar her zaman kış gibi geçmeye devam etsin. Biz de çalışmaya devam edelim. Değişen ve gelişen dünyaya ayak uydurmaya, birbirimize destek olmaya, başkalarının yaptığını birebir kopyalamadan, kendimize özgü bir tarz yaratmaya, olumsuz fikirlerle değil, kesin çözümlerle, eğitimlerle, okuyarak, araştırarak gücümüze güç katmaya, birlikte büyümeye devam edelim.

Zeynep Bastık’tan ‘Ben her mevsim yazım’ şarkısını mırıldanarak yazıma son verirken; sizin kışınız nasıl geçecek diye sormak isterim. Üzerine biraz düşünün. Güzel fikirleriniz olur ise e-mail gelen kutumda heyecanla okumak isterim.