KUPÜRLERDEN YANSIYANLAR

Emil Galip Sandalcı 1922 ile 1993 yılları arasında yaşamış bir gazeteci, yazar… Sol camiada saygın bir adı vardı; Cemal Süreyya’ya “Emil Galip Sandalcı, insanlığa gönderilmiş bir mektuptur” dedirtecek kadar…

Sadullah Usumi’nin mesleğe başladığı Biga’da Sabah adlı teksir gazetede ondan bir alıntıya rastlayınca şaşırdım. Emil Galip, 1961 yılında çalıştığı Vatan gazetesinde Biga Şehir Kulübü hakkında bir yazı yazmış, 1 Şubat 1961 tarihli Biga’da Sabah’ta da iktibas edilmiş. “Biga Şehir Kulübü hakkındaki haklı tenkit ve cereyanlar, Vatan’dan aldığımız aşağıdaki fıkra ile mahalli olmaktan çıkmıştır” cümlesiyle sunulan yazıyı aynen aktarıyorum:

“Biga Kaymakamı ile şehir kulüplerinde kumar konusunda yetkisiz sohbet

Kaymakam Bey kardeşim,

Ne saçınızın rengini, boyunuzun santimini, yüzünüzün şeklini, ne de –inanın- adınızı biliyorum. Biga’pyı da tanımam. Hiç yolum düşmedi. Sokakları muntazam mıdır? Kanalizasyon, elektrik, su işleri ne durumdadır? Haberim hatta fikrim yok. Biliyorum şimdi, (Bayram değil seyran değil… O halde…) diye düşüneceksiniz. Haklısınız. Fakat benimkisi, Biga’nın falan sokağına çeşme yaptırmak, mahalle bekçilerinin sayısını artırmak gerek, yollu buralardan oralara ukalaca öğütler yağdırmaktan uzak bir şey.

Farkındayım, bir dostunun oğluna kız istemek üzere görücülüğe giden kimse gibimsi bir halim var. Ama o da değil.

Nasıl anlatsam bilmem ki kaymakam bey kardeşim. Maksadım daha çok dertleşmek. Doğrudan doğruya ne sizi ve ne de benim şahsımı ilgilendirmeyen bir mesele üstünde konuşmak.

Geçenlerde bir mektup aldım. Orta-Anadolu illerimizden birinin ilçesinden. Şehir kulübünde oynanan kumarın nasıl bir aile faciasına sebep olduğunu anlatıyordu. Birçok bakımdan acıklı bir hikayeydi bu. (Yakında bu konuda bir yazı yazacağım.) Öğrendiğimde ne siz, ne Biga ve ne de Biga’nın şehir kulübü aklımın ucundan geçmemişti. Sonra bir tesadüf, Biga Şehir Kulübünde Kaymakamın kumarı men ettiğini duydum.

Başka şartlar altında belki de bu küçük olayın üstünde durmaz geçerdim. Fakat birkaç gün önce Biga’dan yüzlerce kilometre ötede bulunan bir kasabadan aldığım mektubun etkisiyle ilgilendim. Anlaşılan sizdeki durum da diğerlerinden pek farklı değildi. Şehir kulübünde kumar oynayanların hemen her birinin evinde bir gelecek fırtınanın bulutları birikiyordu. Belki hayalimi biraz fazlaca işletiyorum. Ama durup dururken kulüpte kumarı men etmeyeceğiniz de muhakkaktı. Herhalde bir takım sebepleriniz vardı. Merak ettim. Araştırmaya çalıştım. İtiraf edeyim ki sebepleri öğrenme imkanı bulamadım. Fakat bu arada bir şey öğrendim. 11 Ocak’tan beri Biga Şehir Kulübünde para ile kumar yasak edilmiş ama 10-15 gün sonra bu kere fişlerle oynanmaya başlanmış. Dikkat ederseniz (mış) diyorum. Açıkçası emin değilim. Üstelik, ne dereceye kadar müdahale salahiyetine sahipsiniz onu da bilmiyorum. Kaldı ki küçük kasaba aydının nasıl bir iç sıkıntısı içinde kumara ya da içkiye düşebileceğini az çok tahmin edebiliyorum.

Dahası da var; bu satırları size niye yazdığımı, sizden ne istediğimi de doğru dürüst bilemiyorum.

Diyeceğim, bana yardım edin. Ben size yardım edeceğim. Birlikte başkalarına – canlarını sıkmadan, başlarına bela olmadan, işlerine burnumuzu sokmayı düşünmeden- yardım edelim. Ama nasıl? Bu soruya da kesin bir cevap verebilecek durumda değilim.

Ancak, Biga’dan yüzlerce kilometre uzakta bir Orta Anadolu kasabasının şehir kulübünde gelişen bir facia ve onun kurbanları var. Olmasına inşallah olmaz ama ya sizde de benzerleri olursa diye içimde bir endişe var.

Ne dersiniz Kaymakam bey kardeşim! Ne yapalım? Şehir kulübünde tombala mı oynatalım? Yeni eğlenceler mi yaratalım?

Bir şeyler, bir şeyler mi yapalım?

Emil Galip Sandalcı”

bigada sabah 1 şubat 1961emil galip