KUPÜRLERDEN YANSIYANLAR

“KENDİNİ VATANDAŞLARA BEĞENDİRMEYE ÇALIŞAN DİKTATÖR İŞİTİLMİŞ MİDİR?”

Rahmetli babam Mümin Şen, Adnan Menderes’i çok seven, Celal Bayar’dan pek hazzetmeyen, Süleyman Demirel’i beğenen, önce Demokrat Parti, sonra Adalet Partisi ve nihayet Doğruyol Partisi’ne oy veren tam bir “Demokrat”tı…

Benimle siyasi tartışmaya girmezdi. Hem çocuk gördüğünden, hem de galiba cevaplayamayacağı bir soru soracağımdan çekindiğinden… Buna rağmen sorduğum soru olursa da kısa cevaplar verirdi.

Bir gün, onu sıkıştırmak için değil, gerçekten anlamaya çalıştığım için Menderes’i neden bu kadar çok sevdiğini sordum. Biz, okulda Menderes’i deviren ve sonunda idam eden süreci Hürriyet ve Anayasa Bayramı olarak kutluyorduk. Adnan Menderes’in vatana ihanet suçumdan idam edilmiş bir Başbakan olduğu anlatılıyordu ve babam tarafından sevilmesine anlam veremiyordum.

Babamın, “Ne yazık ki hiçbir şeyden haberin yok, muhtemelen de hiç öğrenemeyeceksin”, der gibi, acıyan ve kederli bir bakışı vardı. İşte yine o bakışını takındı ve “Oğlum”, dedi ve kısa kesmek için, Samsun’undan derin bir nefes çekerek şu iki cümleyi ekledi: “Biz Demokratlardan önce Bandırma’ya Balıkesir’den giderdik. Demokrat Parti bütün memleketi karayolları ile birbirine bağladı”

Sanırım lisedeydim… O gün bu cevabın bana ne kadar saçma geldiğini anlatmaya kelime haznem yetmez. Bir insan yol yaptı diye bir hükümeti niye beğenirdi ki:)

***

Tuğrul Bozkurt Hocam da Biga-Bandırma yolu ile ilgili babamın söylediklerini teyit eden, ilginç hatıralarını aktardı: 1950’lerin ortasından önce Bandırma’ya gitmek için iki yol varmış. Birincisi; Biga, Çan, Yenice, Balya, Balıkesir ve Susurluk üzerinden Bandırma…

İkincisi ise, Karabiga’dan Seyyar vapuru ile Erdek üzerinden Bandırma…

Sadece yazın ve iyi havalarda ise talikalarla (bizde taliga denir) Alman Çiftliği üzerinden daha kısa ve şimdiki yola benzer bir yol kullanılırmış.

1954 ve 1955 yıllarında ise ortaokul öğrencisi olan Tuğrul Bozkurt, Biga ile Bandırma’yı birbirine bağlayan ve babamın gönlünü çelen, stabilize ama kısa yolun yapımına tanık olmuş. Okul arkadaşlarıyla okulu asıp İdriskoru köyüne kadar gider, O zamanlar “Menderes’in Develeri” denilen dozerlerin Bandırma yolunu inşa etmesini merak ve heyecanla izlerlermiş.

***

Demokrat Parti’nin iktidar yolculuğu 1946 seçimleriyle başlar… 1946 seçimleri Türkiye’nin son “açık oy, gizli tasnif” sistemi ile yapılan seçimleridir.

Açık oy gizli tasnif, şimdiki gizli oy açık tasnif sisteminin tam tersidir: Oyların sandık görevlilerinin göreceği biçimde verilmesi ve oy sandığının Hükümet binasında açılıp, resmi görevliler tarafından sayılması şeklinde gerçekleşir. Tahmin edebileceğiniz gibi sonuçlara “itiraz” edebileceğiniz doğru dürüst bir merci de yoktur.

Çanakkale, 1946 seçimlerinde, bu sisteme rağmen, Afyon ve Eskişehir ile beraber Demokrat Parti’nin tüm milletvekilliklerini kazandığı üç ilden biri olur. Hüseyin Bingül, Niyazi Çıtakoğlu, Behçet Gökçen, İhsan Karasioğlu, Ali Rıza Kırsever ve Nurettin Ünen’den oluşan Çanakkale’nin altı Demokrat milletvekili, TBMM’deki tüm Demokrat milletvekillerinin yüzde onunu oluşturur.

1950 seçimleri yaklaşınca bu büyük hezimetin tekrarlanmaması için olsa gerek, CHP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı İsmet İnönü Biga’ya gelir ve daha sonra hastane olarak kullanılan Halkevi’nin balkonundan Bigalılara hitap eder.  

İnönü, Biga ve Çanakkale’nin tarihi özelliklerine değinerek, “İnsanlığın en eski tarihinden beri en büyük maceraların geçidi üstünde bulunuyorsunuz. Pek çok insan selleri, buralardan, türlü istikamette gelip geçmiştir. En eski insan medeniyetlerinin şahidi ve bekçisi sizsiniz. Sizin anlayışınızda insaf, basiret ve isabet her yerimizden ziyade olmak lâzımdır” der ama Biga ve Çanakkale yine Demokrat Parti’yi tercih eder.

1950 seçimlerinde Çanakkale’den çıkan sekiz milletvekilinin tamamı yine Demokrat Partili olur: Kenan Akmanlar, Süreyya Endik, Ahmet Bedii Enüstün, Emin Kalafat, Nihat İyriboz, İhsan Karasioğlu, Nusret Kirişçioğlu ve Ömer Mart.

Sadece 1946 ve 1950 seçimlerinde değil, 1954 ve 1957 seçimlerinde de CHP, Çanakkale’den bir tane bile milletvekili çıkaramaz.

***

İsmet İnönü’nün Biga’ya geldiği gün bir ilkokul öğrencisi olan Biga’nın efsane eğitimcilerinden Tuğrul Bozkurt, karşılama töreni ile ilgili güzel anılarını paylaştı.

Latifeyi seven dedesi ve Biga’nın ilk Demokratlarından Kasap Arif Okur, İsmet İnönü’yü okuluyla karşılamaya giden Tuğrul Bozkurt’un yakasına Demokrat Parti’nin bir rozetini takar. Küçük Tuğrul, ne olduğunu bilmediği bu rozetle karşılamaya katılır. Çiçeklidede ile Biga Orman Şefliği arasındaki karşılama komitesinde beklerken biri Demokrat Parti rozetini fark eder ve Tuğrul Hoca’nın deyişiyle “Bir süreliğine ortalık karışır”

İsmet İnönü geldiğinde bando ile karşılanır ve Ali Ekinci’nin kızı, Mehmet Ekinci’nin de ablası Seyide Ekinci tarafından bir demek çiçek verilir.

Halkevi’ne, Karakaya, Usumi, Tarhan, Gürkaynak, Kömürcüoğlu ve Dereli gibi “Halk Partili” ailelerinin evlerinden halı ve mobilyalar götürülür.

Bu arada, bu yazı için görüştüğüm Cahit Karakaya ve Ali Kömürcüoğlu da benzer hatıralarını aktardılar. Ali Kömürcüoğlu, babası Mehmet Kömürcüoğlu’ndan İsmet İnönü’nün öğle uykusu için bir yer arandığına dair de bir hatıra dinlediğini aktardı.

***

Amcası Kazım Ünver’in elinden tutup mitinge götürdüğü Aydoğan Ünver de konuşmayı olmasa da kalabalığın yoğunluğunu hatırlıyor.

İsmet İnönü’nün Biga mitinginde söyledikleri, doğrusunu isterseniz seçimlerdeki başarısızlıkla ilgili ipuçları barındırıyor. Cumhuriyet gazetesindeki konuşma metninde Bigalıların, köylülerin ve esnafın herhangi bir sorununa değinmeyen İsmet İnönü, kendisi hakkındaki ‘diktatör’ yakıştırmasına cevap veriyor ve Bigalıların “insaf, basiret ve isabet” ile davranarak CHP’ye oy vermeleri gerektiğini söylüyor.

Belki Cumhuriyet gazetesi, konuşmanın yerel sorunlarla ilgili kısmına yer vermemişti. O günlerde Biga’nın bir gazetesi olmadığı için konuşmanın tam metnine ulaşmak da mümkün değil… Ancak önümüzdeki haftaki yazımda göreceğiniz gibi Celal Bayar’ın Biga mitinginde söyledikleri İnönü’den çok farklı ve bu konuşmayı da yine Cumhuriyet gazetesindeki bir haberden okuyacaksınız.

Nadir Nadi’nin, 1950 seçimlerinde Demokrat Parti Muğla milletvekili olarak seçildiğini göz önünde bulundurarak, Cumhuriyet gazetesinin Demokratlara daha yakın olduğu için konuşmanın tamamını vermemesini çok küçük bir ihtimal olarak değerlendiriyorum. 

***

Aslında haksızlık etmemek gerekir, CHP demokratik bir ortamda ilk kez seçim deneyimi yaşıyordu ve İsmet İnönü de seçim kaybetmeyi tecrübe etmemişti. Zamanla vaatlerini de mitinglerdeki performansını da geliştirecek ama yine de Demokrat Parti’ye karşı bir genel seçim bile kazanamayacaktı.

Bence İsmet İnönü’yü tarihimizin en önemli şahsiyetleri arasına sokan özelliği, en az İnönü Zaferleri, Lozan Konferansı ve İkinci Dünya Savaşı’ndaki denge politikası kadar, tek partili bir düzenin Milli Şefi iken, muhalefete düşme ihtimaline rağmen, ülkeyi, kavgasız gürültüsüz çok partili hayata geçirmesidir. Tanıkların, İsmet İnönü’nün Halkevi’nde yaptığı konuşmadan hatırladıkları arasında “demokrasiye geçiş ve Demokrat Parti’nin CHP içinden çıkması” gibi konuların da olması, meseleyi İnönü’nün de önemsediğini gösteriyor. 

***

29 Mayıs 1950 seçimlerinden sadece üç hafta önce Biga’ya gelen ve Halkevi’nin balkonundan bir seçim konuşması yapan İsmet İnönü’nün sözleri, 7 Mayıs 1950 tarihli Cumhuriyet gazetesinin birinci ve üçüncü sayfalarında şöyle yer almış:

“İNÖNÜ’NÜN BİGA’DA DÜN SÖYLEDİĞİ NUTUK

-        Seçim zamanında diyar diyar dolaşarak kendini vatandaşlara beğendirmeye çalışan diktatör işitilmiş midir?

Cumhurbaşkanı İnönü bugün Biga Halkevi’nde Bigalılara ve Çanakkalelilere hitaben seçim nutkunu söylemiştir. İnönü; CHP’nin geçen seçimleri burada kaybetmiş olduğunu hatırlatarak söze başlamış ve demiştir ki:

-        O zamandan beri Çanakkaleliler demokratik rejim için bizim insafsız bir surette maruz bırakıldığımız bütün tarizleri en iyi tartacak bir tecrübeyi edinmişlerdir.

Cumhurbaşkanı, Çanakkale’den her geçişinde dostluktan ve partiler arasında insanlık münasebetlerinden bahsettiğini, fakat Çanakkale Demokratları ile görüşmek nasip olmadığını, bunda da kendisinin bir kabahati bulunmadığını belirterek, Demokrat Parti kongresinde alınan ‘meşhur karar’ın bütün bunlara sebebiyet verdiğini söylemiş ve demiştir ki:

-        Vatandaşların hususî münasebetlerine ne kanun nazarında, ne vatandaşlık haklarında set çekecek bir usul olmamak lâzım gelirdi. Bir gün Demokrat Parti iktidarda olursa, bizden birimiz, onlardan seçilmiş Cumhurbaşkanına veya bir devlet bakanına hususî, resmî hiç bir iş için müracaat edemeyecek mi? Bu ne kadar iptidaî bir anlayıştır. Çanakkalelilerden şikâyetim, kongrelerinde, böyle yersiz ve haksız kararlar verilmesine itiraz etmemeleridir. Onlardan talebim, ilk fırsatta, bu manasız usulleri kaldırmak için çalışmalarıdır.»

Diktatörlük

CHP Genel Başkanı partisi aleyhinde işleyen iftira fabrikasından bahsetmiş ve Çanakkalelilerin insafına müracaat ederek demiştir ki:

-        Bir seçim zamanında her gün, memleketin en az otuz yerinde toplantılar yapılan bir diktatörlük ülkesi görülmüş müdür? Seçim zamanında diyar diyar dolaşarak, kendini vatandaşlarına beğendirmeye çalışan diktatör işitilmiş midir?»

İnönü, «Seçimde reyleriniz benim için muhteremdir» demiş ve şunları ilâve etmiştir:

-        İnsanlığın en eski tarihinden beri en büyük maceraların geçidi üstünde bulunuyorsunuz. Pek çok insan selleri, buralardan, türlü istikamette gelip geçmiştir. En eski insan medeniyetlerinin şahidi ve bekçisi sizsiniz. Sizin anlayışınızda insaf, basiret ve isabet her yerimizden ziyade olmak lâzımdır.»

İnönü Çanakkale’de

Biga’dan saat 15.30’da ayrılan Cumhurbaşkanı saat 17.45’te Çanakkale’ye gitmiştir. Burada İnönü halkın alkışları arasında Orduevi balkonuna çıkmış ve halkı selamlayarak şu hitabede bulunmuştur:

«Aziz hemşerilerim,

Nezaketiniz beni bahtiyar etti. Çok teşekkür ederim. Bana çok çok ikram ettiniz. Var olun, sağ olun.»

İnönü, geceyi Çanakkale’de geçirecek ve yarın sabah Balıkesir yolu ile Bursa’ya gidecektir.”yakın olduğu için konuşmanın tamamını vermemesini çok küçük bir ihtimal olarak değerlendiriyorum. 

***

Aslında haksızlık etmemek gerekir, CHP demokratik bir ortamda ilk kez seçim deneyimi yaşıyordu ve İsmet İnönü de seçim kaybetmeyi tecrübe etmemişti. Zamanla vaatlerini de mitinglerdeki performansını da geliştirecek ama yine de Demokrat Parti’ye karşı bir genel seçim bile kazanamayacaktı.

Bence İsmet İnönü’yü tarihimizin en önemli şahsiyetleri arasına sokan özelliği, en az İnönü Zaferleri, Lozan Konferansı ve İkinci Dünya Savaşı’ndaki denge politikası kadar, tek partili bir düzenin Milli Şefi iken, muhalefete düşme ihtimaline rağmen, ülkeyi, kavgasız gürültüsüz çok partili hayata geçirmesidir. Tanıkların, İsmet İnönü’nün Halkevi’nde yaptığı konuşmadan hatırladıkları arasında “demokrasiye geçiş ve Demokrat Parti’nin CHP içinden çıkması” gibi konuların da olması, meseleyi İnönü’nün de önemsediğini gösteriyor. 

***

29 Mayıs 1950 seçimlerinden sadece üç hafta önce Biga’ya gelen ve Halkevi’nin balkonundan bir seçim konuşması yapan İsmet İnönü’nün sözleri, 7 Mayıs 1950 tarihli Cumhuriyet gazetesinin birinci ve üçüncü sayfalarında şöyle yer almış:

“İNÖNÜ’NÜN BİGA’DA DÜN SÖYLEDİĞİ NUTUK

-        Seçim zamanında diyar diyar dolaşarak kendini vatandaşlara beğendirmeye çalışan diktatör işitilmiş midir?

Cumhurbaşkanı İnönü bugün Biga Halkevi’nde Bigalılara ve Çanakkalelilere hitaben seçim nutkunu söylemiştir. İnönü; CHP’nin geçen seçimleri burada kaybetmiş olduğunu hatırlatarak söze başlamış ve demiştir ki:

-        O zamandan beri Çanakkaleliler demokratik rejim için bizim insafsız bir surette maruz bırakıldığımız bütün tarizleri en iyi tartacak bir tecrübeyi edinmişlerdir.

Cumhurbaşkanı, Çanakkale’den her geçişinde dostluktan ve partiler arasında insanlık münasebetlerinden bahsettiğini, fakat Çanakkale Demokratları ile görüşmek nasip olmadığını, bunda da kendisinin bir kabahati bulunmadığını belirterek, Demokrat Parti kongresinde alınan ‘meşhur karar’ın bütün bunlara sebebiyet verdiğini söylemiş ve demiştir ki:

-        Vatandaşların hususî münasebetlerine ne kanun nazarında, ne vatandaşlık haklarında set çekecek bir usul olmamak lâzım gelirdi. Bir gün Demokrat Parti iktidarda olursa, bizden birimiz, onlardan seçilmiş Cumhurbaşkanına veya bir devlet bakanına hususî, resmî hiç bir iş için müracaat edemeyecek mi? Bu ne kadar iptidaî bir anlayıştır. Çanakkalelilerden şikâyetim, kongrelerinde, böyle yersiz ve haksız kararlar verilmesine itiraz etmemeleridir. Onlardan talebim, ilk fırsatta, bu manasız usulleri kaldırmak için çalışmalarıdır.»

Diktatörlük

CHP Genel Başkanı partisi aleyhinde işleyen iftira fabrikasından bahsetmiş ve Çanakkalelilerin insafına müracaat ederek demiştir ki:

-        Bir seçim zamanında her gün, memleketin en az otuz yerinde toplantılar yapılan bir diktatörlük ülkesi görülmüş müdür? Seçim zamanında diyar diyar dolaşarak, kendini vatandaşlarına beğendirmeye çalışan diktatör işitilmiş midir?»

İnönü, «Seçimde reyleriniz benim için muhteremdir» demiş ve şunları ilâve etmiştir:

-        İnsanlığın en eski tarihinden beri en büyük maceraların geçidi üstünde bulunuyorsunuz. Pek çok insan selleri, buralardan, türlü istikamette gelip geçmiştir. En eski insan medeniyetlerinin şahidi ve bekçisi sizsiniz. Sizin anlayışınızda insaf, basiret ve isabet her yerimizden ziyade olmak lâzımdır.»

İnönü Çanakkale’de

Biga’dan saat 15.30’da ayrılan Cumhurbaşkanı saat 17.45’te Çanakkale’ye gitmiştir. Burada İnönü halkın alkışları arasında Orduevi balkonuna çıkmış ve halkı selamlayarak şu hitabede bulunmuştur:

«Aziz hemşerilerim,

Nezaketiniz beni bahtiyar etti. Çok teşekkür ederim. Bana çok çok ikram ettiniz. Var olun, sağ olun.»

İnönü, geceyi Çanakkale’de geçirecek ve yarın sabah Balıkesir yolu ile Bursa’ya gidecektir.”

İNÖNÜ BİGADA1

Cumhuriyet

Sene: 27

Sayı: 9247

Sayfa: 1 ve 3

7 Mayıs 1950 Pazar

NUMARALI İSMET İNÖNÜ BİGA HALKEVİNDE

Birçok Bigalının aile albümlerinde İsmet İnönü’nün Biga ziyaretine dair fotoğraflar var. 1 ve 3 numarada Cumhurbaşkanı İsmet İnönü ve eşi Mevhibe İnönü görülüyor. Tuğrul Bozkurt fotoğraftakilerin bazılarının Bigalı olmadığını belirterek, iki kişiyi tanıdığını söyledi: “2: CHP’nin Çanakkale’deki ilk İl Genel Meclisi Üyesi, Şen Palas’ın sahibi Süleyman Şen’in eşi Seniha Hanım, 6: Kaymakam Hilmi Dağcı…” Bu isimlerde bir hata olduğunu düşünen veya tespit edilemeyen kişileri tanıyan varsa, yorumlarıyla katkıda bulunurlarsa sevinirim.