Siyasal pazarlamanın tanımı bir çok farklı şekilde yapılıyor olsa da kabaca partinin ya da adayın  seçmenler tarafından talep edilebilir duruma getirilmesi olarak özetlenebilir.

Siyasal pazarlamanın tanımı bir çok farklı şekilde yapılıyor olsa da kabaca partinin ya da adayın  seçmenler tarafından talep edilebilir duruma getirilmesi olarak özetlenebilir. Yazılan tüm kaynaklarda siyasal pazarlamanın anavatanın Amerika olduğuna dair fikir birliğinden söz edilebilir. Amerika’da yapılmış son seçimler de adayların günlük 1 milyon doları bulan seçim harcamaları düşünüldüğün de anavatanın Amerika olması anlaşılabilir bir durum haline geliyor. Siyasal pazarlamanın anavatanı konusunda fikir birliği sağlanmış olsa da tarihsel gelişimi hakkında her hangi bir fikir birliği sağlanamamıştır. Bazı yazarlar pazarlamanın en eski uygulama alanı olarak siyasal pazarlamayı sınıflandırırken azımsanamayacak bir çoğunluk 19. Yüzyılı başlangıç olarak kabul etme eğilimindedir. Şahsi fikrim pazarlamanın yazılı tarih kadar eski olduğu yönünde ilkel toplumlarda yönetimi elinde tutan lider vasfında olan kişilerin tanrılaştırılmasından, Büyük İskender’in fetih ettiği yerlerde o kültüre uygun giyinmesi ve halkın sevgisini kazanmasına kadar saydığım tüm örneklerin siyasal pazarlama faaliyeti olarak sınıflandırılabileceğini düşünüyorum. Türkiye özelinde siyasal pazarlama faaliyetlerine baktığımızda Mustafa Kemal Atatürk’ün bizlere armağanı olan cumhuriyetin ilanında ve sonraki süreçte çok partili hayata geçiş denenmiş olsa da bir çok sebepten başarısız olduğundan genç cumhuriyetin ilk dönemlerinde siyasal pazarlama faaliyetlerinden söz edilemez. Propaganda afişleri vb. mutlaka kullanılmış olsa da amaçları bir lider ve ya bir parti pazarlamaktan çok milli birliği sağlamak ve halkı motive etmeye yönelik olduğundan siyasal pazarlama olarak ele alınması mümkün değildir. 1946’ da çok partili döneme geçiş sonrası pazarlama araç ve tekniklerinin kullanımına başladığı gözlemlenmektedir. Demokrat partinin ‘Söz Milletindir’ temalı afişi Türkiye’de kullanılmış ilk siyasal pazarlama aracı olarak ele alınmaktadır.. Ancak devam eden süreçte askeri darbenin yaşanması demokrasi ortamını yok ettiğinden siyasal pazarlama süreci duraklama dönemine girmiştir. Temel düzeyde ele aldığımız da Türkiye siyasal ve sosyal ortam bakımından siyasal pazarlamanın gelişimine çok uygun bir profil sergilese de askeri darbeler, uç noktada ki siyasi hareketler gelişimi olumsuz etkileşmiştir. 1954 Genel Seçimleri, dönemin etkili siyasal iletişim aracı olan radyonun yasaklanması ve gazetelerde çok az iletişim imkanı tanınmasıyla farklı bir dönemdir ancak ilerleyen yıllarda kısıtlamaların gevşetilmesiyle 1960 ile 1970 arasında gazete önemli bir siyasal iletişim aracı olarak karşımıza çıkmaktadır. İngiltere ve Amerika’da örneklerine çok daha önceleri rastladığımız profesyonel bir reklam ajansıyla siyasal kampanya yürütmenin örneklerine Türkiye’de ancak 1970’lerde rastlanmıştır. Adalet partisi ve Cenajans birlikteliği Türkiye’de siyasal pazarlama açısından dönüm noktası olarak kabul edilmektedir. Aynı zamanda 1970’li yıllarda Türkiye’de televizyonun yaygınlaşması siyasal kampanyaların seyrini değiştirmektedir. Bahsettiğimiz reklam ajansıyla çalışma ve televizyonun yaygınlaşması her ne kadar siyasal kampanyaların etkisini arttırmış olsa da askeri otoritenin kısıtlayıcı etkileri siyasal pazarlama faaliyetlerini ancak ilk deneme olarak ele alabileceğimiz etkide kalmasına sebep olmuştur. 1980 sonrası Türk Siyasal Hayatı’nda meydana gelen değişme ve çözülmeler, ideolojilerde yaşanan gevşeme, partilerle güçlü bağlar kuran seçmen profilindeki zayıflamalar, buna bağlı olarak kararsız seçmen sayısında ki artış siyasal pazarlama faaliyetlerinin gerekliliğini arttırmıştır. 1980’li yıllar; siyasal danışmanların ortaya çıktığı, pazarlama ve kamuoyu araştırma şirketlerinin yerel seçimlerde kullanılmaya başlandığı yıllar olarak ele alınmaktadır. Ayrıca parti liderlerinin televizyonda karşı karşıya gelerek açık oturumlar düzenlemesinin kararsız seçmen üzerinde etkisinin yüksek olduğu gözlemlenmiştir. 1990’lar Türkiye’de özel yayıncılığın gelişmesiyle birlikte seçim kampanyalarının ağırlık kazandığı bir dönem olarak ele alınmaktadır. Bu dönemde negatif siyasal reklamlar çekilmeye başlanmış, ve pazarlanan partinin seçmenin karşı tarafa neden oy vermemesi gerektiği anlatılmaya çalışılmıştır. Bu dönemde Refah Partisinin kapıdan kapıya ziyaretleri de ayrıca seçmen üzerinde etki yaratmıştır. 1990’lardan 2000’lere geçişte siyasal pazarlama faaliyetlerinin yavaş yavaş Amerikan kampanyalarının etkisine girdiğini gözlemlemekteyiz. Dönemde Deniz Baykal’ın geliştirdiği siyasal kampanya adeta bir Amerikan adayın seçim kampanyası benzetmelerine maruz kalmıştır.  2000’ler kendi özelinde partilerin yerel teşkilatların ve gönüllerin saha çalışmalarıyla, diğer medya unsurlarının ağırlık kazandığı bir dönem olarak ele alınmaktadır. Ayrıca partiler dışarıdan reklam ajanslarıyla anlaşmaya devam etseler bile artık iç organizasyonlarında Tanıtım Ve Medyadan Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı ve pazarlama araştırması birimleri  gibi oluşumlara gitmeye başlamışlardır. Oluşumların ortaya çıkmasının sebebi kuşkusuz siyasal pazarlamanın sadece seçim dönemini kapsayan bir kampanyadan çok devamlı ele alınması gereken bir süreç olduğunun anlaşılmasıdır. Günümüze geldiğimizde artık siyasal partiler veya liderler pazarlama kampanyaları asla durmayan büyük organizasyonlara dönüşmüştür, artık gündelik olarak alınan kararlar, yaşanan siyasal gerilimlerin tamamında sosyal medya üzerinden seçmene pazarlama faaliyetleri sürdürülmektedir. Ancak seçim dönemlerinde artık kamuoyu araştırmaları başka bir seviyeye gelmiştir. Seçmenlerinin tercihlerini, görüşlerini sentezleyen algoritmalar sadece o seçmenin  fikrini değiştirebilecek reklamı önüne getirmekte ve hedefe böyle ulaşmaya çalışmaktadır. Amerika’da yaşanan Facebook davası ve Cambrige Analytica skandalı olarak ele alınan durum bu algoritmalarının kullanılması olarak kabaca açıklanabilir. Şahsi fikrim siyasal pazarlama faaliyetlerinin süre uzadıkça çok daha büyük etkiler yaratabileceği yönünde bütünleşik olarak yıllarca aynı lideri veya partiyi pazarlama faaliyetleri eninde sonunda cevap verecektir. Donald Trump’ın Amerikan Başkanlığı serüvenin 2000’li yıllardan itibaren adım adım inşa edilmiş bir pazarlama ve lider yaratma kampanyası olarak belirtilmesi düşünüldüğünde etkilerin ne kadar büyük olabileceğini anlayacağınızı düşünüyorum.