Yine açılan laflardan birinde, arkadaşım bana “yanlış düşünüyorsun Melih“ dedi. Durdum düşündüm. “Yanlış mı düşünüyorum“ dedim kendi kendime. Sonra döndüm ve ona da sordum aynı soruyu. “Yanlış mı düşünüyorum gerçekten“ dedim. O da “evet, yanlış düşünüyorsun“ dedi.

Bir gün bir arkadaşımla sohbet ediyorduk. Hani, hangi konuda ne kadar süre konuşursanız konuşun sıkılmayacağınız bazı insanlar vardır ya, işte o insanlardan biriyle. Konudan konuya atlıyorduk. Laf lafı açıyordu. Gecenin geç saatleriydi. Ne uyku peşimizi bırakıyordu ne de sohbetin tatlılığı. Biz de “uyku her zaman bulunur ama sohbet bulunmaz“ diye düşünüp devam ettik konuşmaya. Yine açılan laflardan birinde, arkadaşım bana “yanlış düşünüyorsun Melih“ dedi. Durdum düşündüm. “Yanlış mı düşünüyorum“ dedim kendi kendime. Sonra döndüm ve ona da sordum aynı soruyu. “Yanlış mı düşünüyorum gerçekten“ dedim. O da “evet, yanlış düşünüyorsun“ dedi. Bu “yanlış düşünüyorsun“ sözünü şimdiye kadar birçok insandan işitmiştim. Bu söz, ilk defa ve sadece bana söylenen bir söz  değildi elbette. Bu sözü, hayatım boyunca birçok insanın birbirine söylediğine şahit olmuştum. Ben de diğer insanlara söylemiştim bu sözü elbette. Ama tam da arkadaşımla sohbet ettiğim o dönemlerde, bu konu üzerine düşünüyordum. Söylediğimiz kelimeler, bu kelimelerin anlamları, neyin doğru neyin yanlış olduğu ve buna benzer birbiriyle ilgili birçok konu üzerine kafa patlatıyordum. Döndüm ve arkadaşıma  “bence kimseye yanlış düşünüyorsun deme“ dedim. O da haliyle “neden“ diye sordu. Düşündüklerimi anlattım ona ama sonrasında bu konu üzerine daha derin düşünmem gerektiğini düşündüm. Şimdi siz, “ne var ki bunda derin düşünecek, çok abartmıyor musun“ diye düşünmüş olabilirsiniz. Hayır, abartmıyorum. Mesele, o arkadaşımın bana bunu söylemiş olması değildi sadece.  Bu cümleyi “herkesin birbirine söylemesiydi“ aslında. Herkesin ‘sürekli’ söylemesiydi.

Sizce de çok sık kullanmıyor muyuz bu cümleyi? Neden bu konuyu bu kadar kafama taktığımı düşünüyorsanız hemen söyleyeyim. Öncelikle, bu cümleyi birisine söylediğimiz zaman, bence karşıdaki insanla iletişimimizi sekteye uğratmış, iletişimimizi yaralamış oluyoruz. Neden biliyor musunuz? Karşımızdaki insan bu cümleyi duyunca ister istemez kendi zihninde  “bir şeylerin yanlış gittiğini“ düşünecektir. Kendisinde bir eksiklik hissedecektir. Ne de olsa  kimse “yanlış düşünüyor olmak“ istemez değil mi? Bu cümleyi duyduktan sonra karşımızdaki insan kendisini savunma konumunda hissedecektir. Bu cümleyi kullandığımız zaman, sanki taraflardan biri  “doğruyu tekeline almış“ diğeri de bu doğruyu “onun elinden almaya çalışıyormuş“ gibi durum ortaya çıkıyor bence. Sizce de öyle değil mi? Düşünsenize, bir konuda  çok iyi bir fikrinizin olduğunu düşünüyorsunuz ve karşınızdaki insanla düşüncelerinizi paylaşıyorsunuz ama karşıdaki insan size “yanlış düşünüyorsun“ şeklinde karşılık veriyor!  “Yanlış mı düşünüyorum? Ama ben bu konuyu o kadar düşündüm“ diye düşünmez misiniz? Kendinizde bir eksiklik olduğu hissine kapılmaz mısınız? Başka bir yerden bakınca  meselenin daha farklı boyutları olduğu da görülüyor aslında. Sanki  “tek bir doğru varmış da herkes ona inanmak zorundaymış“ gibi bir durum ortaya çıkmıyor mu bu cümleyi söylediğimizde? Böyle olunca ne oluyor?  “Doğru olan bir taraf“  ve  “yanlış olan bir taraf“ olarak iki  kesim ortaya çıkmıyor mu? Buradan ne çıkar tahmin edin! Çıkan şey günümüz Türkiye’si! Herkesin birbirine  “yanlış düşünüyorsun“ dediği bir yerde uzlaşma, sohbet, dostluk, arkadaşlık, güven olur mu? Herkes ‘kendi doğru dediği şeyden yola çıkarak’ karşısındaki insanların inandığı şeylere “yanlış“ derse nasıl anlaşacak bu kadar insan? Anlaşamıyor zaten! Ama mesele bu kadarla da bitmiyor. Benim arkadaşım, diyaloğa, ‘fikir tartışmasına’, görüşlerin paylaşılmasına karşı bir insan değildi.  “Kimseye yanlış düşünüyorsun deme“ dedikten kısa süre sonra  “sen haklısın“ dedi bana. Ama o da biliyordu, ben de biliyordum benim “haklı olmak yerine konuşmak, anlaşmak“ istediğimi. Çünkü onun da isteği buydu. Öyle olmasa  “sen haklısın“ demezdi.  “Sen haklısın“ cümlesini kullanan kaç insan kaldı ki günümüzde! Ha, belki içinizden “o seni geçiştirmek için öyle söylemiştir“ diyenleriniz de olabilir. Doğru. Etrafımızda  “geçiştirmek için haklısın diyen“ çok fazla insan var. Ama kendisi onlardan biri değildi.  “Onlardan biri“ gibi olan bir insanla beş saat boyunca sohbet edemezsiniz. İşte sorunumuz bu: “sohbet edememek“.  “Tartışma“ kelimesini, “kavga, savaş, hakaret“ olarak algılamak. Farkındaysanız “neyin doğru neyin yanlış olduğundan“ bahsetmedim burada! Doğrunun kaynağı ben değilim çünkü. Kullandığımız dilden bahsettim. “Bana göre sakıncalı“ olan dilden bahsettim. “Doğruları ve yanlışları ‘tartışırken’ kullandığımız dilden“ bahsettim!  “Yanlış ya da doğru olduğu çok açık olan“ bazı şeyler vardır muhakkak ama benim meselem bu değil. Aynı zamanda,  “çoğunluğun doğru demesinden dolayı doğru ya da yanlış olduğu düşünülen“ şeyler de vardır!  Çok sayıda insan bir araya gelip bir şeye sürekli olarak doğru dediği zaman  “sorgusuz sualsiz o şeyin doğru olduğunu düşünmeye başlıyorsanız“ o zaman bana ‘geçmiş olsun’ demekten başka bir şey düşmez! “Doğrunun kaynağı ben olmasam da“ söylerim bunu size!

Gelin bütün bunları bir kenara bırakalım şimdi. “Yanlış düşünüyorsun“ ya da “doğru düşünüyorsun“ demek yerine, “farklı düşünüyoruz“, “meseleye aynı yerden bakmıyoruz“, “seninle aynı fikirde değiliz“ cümlelerini hayatımıza dahil etmeyi düşünelim mi?  “Her zaman aynı fikirde olmamız gerekmediği“ ihtimalini düşünelim mi?  Bizden farklı düşünen insanların düşüncelerini  “karşıt düşünce“  olarak tanımlamaya devam etmemizin nelere sebep olabileceğini düşünelim mi? Bir deneyelim bakalım...