Hayatımıza virüs gireli bir yılı geçti. Zaman akıp giderken hayat devam etti, hem uluslararası arenada hem de ulusal düzeyde birçok şey değişti.

Hayatımıza virüs gireli bir yılı geçti. Zaman akıp giderken hayat devam etti, hem uluslararası arenada hem de ulusal düzeyde birçok şey değişti.

Bu süreç içinde eğitim hayatımız, işimiz, ekonomik durumumuz, sosyal çevremiz, psikolojimiz gibi birçok alanda değişimler yaşadık, yaşamaya da devam ediyoruz. Sürecin hepimizi yıprattığı aşikar, peki ama bu süreçten en çok kimler etkilendi? Cevap gayet net: Kadınlar Ahh kadınlar... Ne zor bir kadın olmak, sanki dünyaya her şeye göğüs germek, her şeyin sorumluluğunu almak için geldiler.

Sanki Tanrı kadını yaratırken sabır taşı olarak yarattı. Evdeki her şeyi yap ufacık bir şey eksik olsun azar işit, alelade şiddet gör, biraz makyaj yaptın diye insanların farklı bakışlarına maruz kal, birilerinin tecavüzüne uğra sonra yakıl hayatından ol... Daha saymakla bitmez ki, anlatmakla yarım kalır tamamlanmaz. Ne benim elim gider fazlasını anlatmaya ne de aklım alır bunca yaşananları. Toplumdaki zihniyet değişmeli önce. Diyebilirsiniz pandemi ile kadının ne ilgisi var diye, özellikle belirtmek isterim kadının etkilenmediği bir olay bir durum yok ki bununla ilişkisiz olsun.

Covid-19 ile hepimiz evlere kapandık belki de normal şartlarda evde olan kadın eşi işe gittiğinde nefes alabilme imkanı buluyordu, çocuklar okula gidiyordu, kadın evde bile olsa el işi vs. yapıp kendi parasını kazanabiliyordu; ancak bir yıldır herkes evlere kapandı, psikolojiler bozuldu, sosyal hayat olabildiğince kısıtlandı. Eş sürekli evde olduğu için tartışmalar fazlasıyla arttı, kadına şiddet arttı, cinayetler arttı,arttı da arttı. Dedim ya kadın olmak çok zor diye. Hele bir de Roman kadın olmak çok daha zor. Yükler beş iken on oluyor. Zaten ekonomik anlamda çok zor şartlarda yaşayan bu toplum pandemi ile iyice zorlanıyor. Bir anne düşünün çocuğuna ekmek alabilmek için türlü mücadele eden çiçek satan, sepet yapan, eşiyle işe giden destek olmaya çalışan... Ancak bu saydığım işlerin hiçbirini yapamaz duruma geldiler pandemi ile birlikte.

Tozlu kitapların arasında var olan hikayeleri iyice sessizliğe gömüldü, raflara kalktı hem kitaplar hem de hikayeler... Bu yazımı unutturulmaya yüz tutmuş hikayeler adına, yaşamlar adına ele almak istedim. Biz hatırlayalım unutmayalım, seslerine kulak verelim, el uzatalım, onlar ellerini uzattığında biz onlara ışık tutan sözleşmeleri bir gecede yok sayıp ortadan kaldırmayalım, biz onların sesi olalım, eli olalım, ayağı olalım, hep birlikte daha güçlü olalım. Ayakta durabilmek, yaşam hakkına sahip olabilmek, çoçuğuna ekmek alabilmek için rahatça sokakta çiçek satabilmek için, #İstanbul sözleşmesi kaldırılmasın!