KUPÜRLERDEN YANSIYANLAR

1985 yılında rahmetli Nazmi Özkalem’in sahibi olduğu Biga Anadolu gazetesinde çalışmaya başlamıştım. Hüsnü Çakır Ağabeyin Saray sinemasının girişinde, merdiven altı çay ocağından tanıdığım Celal İmren Ağabeyi ziyaret için gittiğim matbaadan, hayatımın en uzun 1,5 yılı sonrasında askere gitmek üzere çıkmıştım. O matbaada ve gazetede yaşadıklarım bütün hayatımı şekillendirdi.

Askerden dönünce yerel gazetelerde çalışmayı sürdürdüm. Biga, Çan ve Tekirdağ’da 1992’ye kadar çalışıp İstanbul’a geldim.

Hâsılı yerel gazeteler ve okurlarını tanıyacak vaktim oldu. Yerel gazete okuru kentte olanları, genellikle gazete yazmadan bir gün önce duyardı. Fısıltı gazetesinin hızını aşan internet medyası bu durumu değiştirdi. Basılı gazetelerin gücü sadece kalıcılığında… Bundan bir asır sonra Biga’da olup bitenleri öğrenebileceğimiz tek kaynak kütüphanelerdeki gazeteler olacak.

Bir asır sonra yaşayan nesiller, atalarının sosyal medyada yazdıklarına, internet medyasında okuduklarına ya da seyrettiklerine muhtemelen ulaşamayacak. Muhtemelen diyorum, çünkü teknolojik gelişmeler bunu da mümkün kılabilir. Özellikle elektronik devrelerle organik yapıların iletişimi gerçekleşirse… Yani beynimiz ile bilgisayarlar doğrudan iletişim kurup bütünleşirse. Bence bu yüzyıl içinde gerçekleşebilecek bir gelişme bu… Bu olduğunda ise 1990’ların başında Teoman Duralı hocamın dediği gibi, sözlüklerdeki insan tanımı da değişir.

***

Neyse, konumuza dönelim… 35 yıl önce muhabir, muharrir, mürettip, musahhih ve müvezzi olarak çalıştığım Biga Anadolu gazetesinde severek yapmadığım tek iş müvezzilik, yani gazetenin dağıtımıydı. Merakla beklenmesini geçtim, genellikle gazeteden rahatsızlığı net bir biçimde her girdiğim mekânda hissederdim. Bunun nedenleri, öncelikle gazetenin bir ihtiyaç olmamasıydı tabii… Yaptığımız gazetenin ulusal yayınlarla karşılaştırıldığındaki düşük vasfı bir başka nedendi. Az sayıda abonenin pek azı hevesle abone olur, çoğunluk hatır için ya da çekindiğinden kerhen destek olurdu.

Buna rağmen, bir beğeni ifadesi ile karşılaştığımızda, gazetenin çok beğenildiğine, yayınlarımızın ne kadar ses getirdiğine dair yazılar yazardık. Küçücük bir iltifat hepimizi o kadar mutlu ederdi ki anlatamam. Hemen birer sigara yakar, zevkle tüttürürken, nasıl daha güzel bir gazete çıkaracağımızı konuşmaya başlardık. “Marifet iltifata tabidir” sözünün cisim bulduğu anlardı bunlar…

***

Biga’nın eski gazetelerini incelerken, bizim bu halet-i ruhiyemizi seleflerimizin de yaşadığını görüyorum.

1960’ların ortasında yayınlanan Biga Postası gazetesi, ikinci sayısında ilk sayının ne kadar beğenildiğine dair yazı ve fotoğraflar paylaşmış. Logosunun yanında gazete okuyan bir köylü vinyeti kullanan Biga Postası’nın ana hedef kitlesi muhtemelen köylüler. Yine muhtemelen çıkış nedeni ise 1965 yılı genel seçimleri… Seçim dönemleri yerel gazetelerin en sevdiği dönemlerdir. Birden itibarları artar ve para kazanmaya başlarlar. Bu sırada sadece seçim dönemi için yayınlanan gazeteler de zuhur eder ki, yıllardır zorlukla yaşamaya çalışan gazeteleri fevkalade rahatsız ederler.

Biga Postası, 8 Aralık 1964 tarihli sayısında, gazeteyi okuyan birkaç okura ve yorumlara yer vererek, hem sponsorlarına hem de okurlarına, gazetemiz beğeniliyor ve daha önemlisi tüm köylere dağılıyor mesajını veriyor.

***

Mizansen fotoğraflar ve altlarındaki yazılar şöyle:

“Gazetemizin ilk sayısı Bigalılar ve Köylüler tarafından kapışıldı. Yukarıda Resimde görüldüğü gibi köyleri ziyaret ettiğimizde Röportaj için Kocagür köyüne giderken köy kenarında çift süren ŞABAN AGA gazetemizi almış dikkatle izliyor ve gazetemiz sahibi Emrullah Çalışkana da sual soruyor.”

“Dimetokalı bir vatandaşımız Pancarını boşaltıp tekrar doldurmaya giderkende fırsattan istifade BİGA POSTASINI dikkatle okuyor biz kendisine hiç haber vermeden bu pozisyonu yakaladık ve hemen resmini çektik.”

DİMETOKAŞABAN AĞABİGA POSTASI LOGO