“Toplum güven üzerine kuruludur“ cümlesini duyduğunuzda aklınıza ilk önce ne gelir? Güven ile ilgili bu kadar sorun yaşayan bir toplumun güven üzerine kurulu olmadığını ve olamayacağını mı düşünürsünüz? Bu cümleyle başka bir şeyin kastedildiğini mi düşünürsünüz? Bunu söyleyen kişinin iflah olmaz bir hayalperest ve iyimser biri olduğunu mu düşünürsünüz? Gelin birlikte düşünelim isterseniz.

“Toplum güven üzerine kuruludur“ cümlesini duyduğunuzda aklınıza ilk önce ne gelir? Güven ile ilgili bu kadar sorun yaşayan bir toplumun güven üzerine kurulu olmadığını ve olamayacağını mı düşünürsünüz? Bu cümleyle başka bir şeyin kastedildiğini mi düşünürsünüz? Bunu söyleyen kişinin iflah olmaz bir hayalperest ve iyimser biri olduğunu mu düşünürsünüz? Gelin birlikte düşünelim isterseniz.

Evet, toplum güven üzerine kuruludur. Yanlış okumadınız. Ama nasıl bir güven?  “Varsayımsal güven“ diyelim isterseniz bu güvene. Bu ne demek peki ? ‘Varsayımsal güven’ demek; etrafımızdaki insanlara, olaylara ve aklınıza gelen diğer bütün şeylere olan güvenimizin varsayımlara dayalı olması demektir. Örneğin; anne ve babalarımıza, eşimize ya da sevgilimize ve akrabalarımıza duyduğumuz güven buna örnek olarak verilebilir. Onların bize zarar vermeyeceklerini, bizim iyiliğimizi isteyeceklerini, ne olursa olsun yanımızda olacaklarını düşünmeye eğilimli oluruz, böyle olacağını varsayarız. Ancak sizin de bildiğiniz gibi, bu varsayımlarımız her zaman gerçek durumla uyuşmaz. Bir akrabamızın ya da sevgilimizin evine yemeğe gittiğimizi bir düşünelim! Gittiğimiz yerden zarar görmeden çıkacağımızı, orada her şeyin iyi gideceğini varsayarız. Ama gerçek her zaman böyle olmaz. Yemeğe gittiğimiz kişi, bizi bilerek veya bilmeyerek zehirleyebilir; ya da başımıza başka bir şey gelebilir. Bu kişiler yakınımız olduğu için onlara güven duymamız akla yakındır aslında. Bir de yemek için gittiğimiz restaurantları, yemek yediğimiz başka bir yeri ya da yiyecek ve içecek için alışveriş yaptığımız bütün her yeri aklımıza getirelim! Nasıl bir güvendir bu? Tanımadığımız insanların yaptığı yemeği yiyoruz, tanımadığımız insanlardan alışveriş yapıyoruz; ama başımıza bir şey gelmeyeceğini düşünüyoruz. Varsayımsal güvendir bu.  “Tamam ama, her zaman tanımadığımız insanlardan değil; çoğunlukla tanıdığımız insanlardan alışveriş yapıyoruz, tanıdığımız mekanlarda yemek yiyoruz“ dediğinizi duyar gibiyim. Doğrudur. Doğrudur ama; yemek yediğimiz, alışveriş yaptığımız yerlerdeki ürünlerin hangi aşamalardan geçerek oraya geldiğini biliyor muyuz ? Bunlara şahit olmamız mümkün mü ? Şahit olsak bile, ürünlerin bizim için sağlıklı olup olmadığını anlayabilecek bilgiye sahip miyiz? Elbette hayır. Çok abarttığımı mı düşünüyorsunuz ? Gelin başka örneklere bakalım o zaman. Güvenlikle ilgili örneklere mesela. Polis, sağlık kuruluşları, okullar, nüfus müdürlükleri ve aklımıza gelebilecek bütün kurumlar... Bu gibi kurumların hepsinde kişisel bilgilerimizi onlara vererek işlem yaparız. Kimlik numaramızı söylediğimiz zaman, kişisel bilgilerimiz ‘tanımadığımız, hayatımızda belki de hiç görmediğimiz’ kişilerin gözlerinin önüne seriliverir hemen. Biz bu görevlilerin bizim bilgilerimizi kötüye kullanmayacaklarını düşündüğümüz için bir an önce işlemin bitmesini ve işimizi halledip oradan ayrılmayı düşünürüz. Hem tam tersini düşünsek ne olur değil mi? Varsayımsal güvenimiz olmasa bile, karşıdaki kişiye bilgilerimizi vermek zorunda kalırız. Yoksa işlemimizi gerçekleştiremeyiz. Çünkü sistem bu mantığın üzerine kuruludur. Alışveriş sitelerini düşünelim isterseniz! Alışveriş yapmak için kredi kartı bilgilerimizi paylaşmak zorunda kalıyoruz siteyle. Varsayımsal güvendir bu. Belki de bilgilerimiz kötü amaçlarla kullanılacak! Ama, biz bu gerçeğin farkında olsak da olmasak da yine de sisteme uymak zorunda kalıyoruz.  “Ama bu sistemler bizim hayatımızı çok kolaylaştırıyor, başka çaremiz mi var“ diye itiraz edebilirsiniz.  “Haklısınız“ derim yine size. Ama bu bahsettiğim varsayımsal güven sadece hayatın belli yerlerinde mevcut değil, hayatın her yerinde mevcut. Bir otobüse bindiğimizi düşünelim mesela! Büyük şehirde yaşıyor olduğumuzu düşünelim bir de! Aynı otobüs şoförünü kaç kere görebileceğimizi, görsek bile ne kadar tanıyabileceğimizi, tanısak bile ona ne kadar güvenebileceğimizi düşünelim bir de!  “Bizi ölüme götüren otobüse“  binmediğimizi varsayarız aslında. Belki de otobüs şoförü acemi ve dikkatsiz birisidir. Ama biz çoğu zaman bunu düşünmeyiz. Varsayımsal güvendir bu. Halbuki otobüs şoförünü hiç tanımıyoruz; ama güveniyoruz, belki de güvenmek zorunda kalıyoruz. Benimle beraber düşündüğünüze, benim aklıma uyduğunuza, yazının yarısında yazıyı okumayı bırakmadığınıza pişman mı oldunuz?  “Böyle şüpheyle de yaşanır mı“ diyorsunuz ? İstediğiniz her şeyi düşünebilirsiniz, beni de suçlayabilirsiniz; ama suçlamadan önce bir kez daha düşünün isterseniz. Belki de  pişman olmaktan pişman olursunuz.

Bütün bunları,  “herkesten şüphe edelim, kimseye güvenmeyelim, hiçbir sisteme güvenmeyelim “ demek için anlatmadım size. En temel amacım, etrafımızda olup biten her şeye karşı biraz daha ’uyanık’ olmamız konusunda sizlerde farkındalık yaratmaktı. Etrafımıza neden biraz daha dikkatli bakmamız gerektiğini anlatabilmek için paylaştım bunları sizinle. Bize en yakın olduğunu düşündüğümüz kişilerin ‘bize en yakın olma sebeplerinin’ belki de bizim düşündüğümüz sebepler olmayabileceği ihtimalini düşünmenize yardımcı olması için paylaştım. İnsanlara sadece hislerimizle değil; aynı zamanda mantığımızı da doğru kullanarak yaklaşmaya çalışmamızın ne kadar önemli olabileceğini hatırlatmak için paylaştım. Gözümüzün önünde kurallar olmasına rağmen, sistemin kurallara harfiyen uyarak işlemeyebileceği ve kuralları koyanların her zaman iyi niyetli olmayabileceği gibi ihtimalleri de düşünmenizi sağlamak için paylaştım.

Hayatımızdan  “varsayımsal güven“ dediğim şeyi çıkarmak pek mümkün görünmüyor. Zaten böyle bir temennim de yok. Yapmamız gereken en önemli şey; kendi mantığımızı, hayata bakışımızı, vicdanımızı tekrar gözden geçirmemizdir. Varsayımsal güven yerine ‘gerçek güvene’ dayalı bir toplum kurmamızın en temel yolu budur. Kendine ait bir mantığı olan, aklını başkasına teslim etmeyen, vicdanlı, adaletli, hoşgörülü ve diğer insanlara gerçek bir güven duyabilecek nesiller yetiştirmek ve yetiştirilmesine yardımcı olabilmektir dileğim. Dileğimin sizlerin de dileği olması ise en büyük dileğim...