KUPÜRLERDEN YANSIYANLAR

Rahmetli Ahmet Sucuka’dan Biga’ya jeneratör alınması ve elektriğin gelmesi sürecini İbrahim Dizman’la birlikte dinlemiştik. Muhtemelen Beyaz Ordu mensubu bir mühendis subayın 1930’ların başında Biga’da yaşadığını ve onun Belediye Başkanını ikna etmesiyle jeneratörün Biga’ya geldiğini öğrenmiştik.

İşte bu ismini kimsenin hatırlayamadığı Rus subaya atfedilen bir de hikâye vardır. Kocabaş’ın taşkınlarından birinde gürül gürül akan çaya bakıp yanındakine “Bu çay hep böyle akar mı?” diye sormuş. Evet, cevabını alınca da eklemiş; “Ve Bigalı hep böyle bakar ha…”

Muhtemelen “Su akar, Türk bakar” deyiminin Biga versiyonu olan bu hikâye ne kadar gerçektir bilmem ama Kocabaş’ın taşkınlarını gören ve hidroelektrik kavramını bilen herkesin aklına benzer şeylerin gelmesi normaldir.

***

Biga’nın en tanınmış şahsiyetlerinden rahmetli Servet Alkış’ın imzasıyla yayınlanan ve aşağıda kupürünü göreceğiniz haberde sözü edilen “duvar” daha doğrusu set yapılmadan önce taşkınlar gerçekten çok zarar verirmiş.

O zamanlar, bugünkü Alişdede Camii’nin hemen yanından geçen Sahil Yolu’nun üzerinde bulunan dedem Bilal Çakan’ın evi su altında kalırmış ve dedem evi terk etmediği için çatısında otururmuş. Taşkınların gücünü anlamanız açısından söylüyorum evin çatısına kadar su olurmuş. Eski Tekel binasının bulunduğu yola kadar gelen suyun Bayram Yeri’ne doğru çıktığı da olurmuş.

Benim bildiğim en büyük taşkında, sanırım 1980’lerin başıydı, çay seti aşmış, Kavaklık su altında kalmıştı. Aynı yıl, şu anda Zahireciler Sitesi’nin olduğu tarlamız da su altında kalmıştı.

***

Çay taşkınlarında Bigalıların yaptığı ilk şey çay kenarına gitmek olurdu. Hem çay, hem de çayın sürüklediği kütükleri toplayanlar izlenirdi. Tabii taşkının öncekilerle kıyaslanması, birkaç saat sonra ulaşacağı seviye ile ilgili iddialı tartışmalar da eksik olmazdı. Her görenin uzman potamolog sanacağı tartışan taraflar iddiaya girmekten de geri durmazdı.

1930’lar ya da 1940’lardan kalma bir fotoğrafta ahşap eski köprünün üstünde, köprünün yıkılmasına yol açabilecek sayıda Bigalının olduğunu görmüş, şaşırmıştım. Altlarından deli gibi akan çayın üstünde emanet duran ahşap köprüye yığılmış, bazıları çenesini avucuna almış, kolunu korkuluğa dayamış keyif bile sürüyordu.

***

Tanık olduğum son kaygı verici taşkın sanırım 1989 yılındaydı. Rahmetli dayım Nuri Çakan’la Kaynanalar Parkı’ndaki bir ağacın dibindeki masaya oturmuş, ayakkabılarımıza kadar gelen çay sularını umursamadan hem demlenmiş, hem dertleşmiştik.

İşte 1960’lı yılların ortasında Biga Postası gazetesinde yayınlanan Servet Alkış imzalı yazının kupürü:

“Her sene mal ve can kaybına sebep olan Biga çayının taşma tehlikesi için

Duvar inşaatı hızlandı…

Senelerce, yağmurlu havalarda taşarak mal ve can kaybına sebebiyet veren Kocabaş Çayının taşmalarını önlemek maksadıyla yapılmakta olan duvar inşaatının yapımı hızlandırılmış olup, greyderler de sahil yolu için hummalı bir şekilde çalışmaktadır.

Evvelki sayımızda ki, kaymakam Necdet Kanbur’un gazetemize verdiği beyanattan da anlaşılacağı üzere bu gibi taşkınlıkları önlemek için üç ayrı yerde büyük havuz yapılacaktır.

Bu havuzların yapılmasıyla da, hem su baskınları önlenecek hem de bütün çiftçilerimiz mahsulünü sulama imkânlarına sahip olacaktır.

İlk önce Kocabaş Çayının kenarlarına yapılmakta olan duvarlar tamamlandıktan sonra sırası ile de Dimetolta, Karantı gibi sel felâketlerine uğrayan yerlere de Kocabaş çayına olduğu gibi buralara da taşmaması için duvar ve havuz yapılacaktır.”

2020.02.14 Kupürlerden Yansıyanlar Çay Taşkınları

Biga Postası

Sahibi: Emrullah Çalışkan

Sayı: 14

Sayfa: 1

Tarih: 22 Aralık 1964 Salı