Fikir satmak nedir bilir misiniz?

Fikir vereyim size biraz dilim döndüğünce.

Fikir satmanın tek bir anlamı yok aslında. Kimden ne fikri isteyeceğinize bağlı.

Örneğin sahibinin tarzına güvenliğiniz bir butiğe gittiniz. Bir elbise giydiniz ve o tarzına güvendiğiniz kişiye fikrini sordunuz. Verdiği fikir sizi de ikna etti ve elbiseyi satın aldınız ya da almadınız. Sorun değil. Buradaki fikir paraya dönüştü ve değerli bir fikir olarak kayda geçebilir.

Bir de şöyle bir şekli var. Yine o butiğe gittiniz. Elbiseyi denediniz. Fikri aldınız. Ama elbisenin aynısını internetten sırf 50 lira daha ucuz diye satın aldınız. Burada yaptığınız şey; hem emek, hem fikir hırsızlığı hem de kul hakkına girmiş oldunuz.

Bu örnekler somut örneklerdi. Fikir kadar soyut birkaç örnekle asıl anlatmak istediğimi anlatacağım şimdi.

Fikir satarak para kazanılan meslekler var. Ya da çok önemli görünmeyen ama aslında yapılan işin en önemli kısmını temsil eden meslekler.

Reklamcılık, metin yazarlığı, grafik tasarım, gazetecilik, iç mimarlık… Bu böyle uzar gider ama temelde önce yaratıcıkla başlayan ve sonrasında inanılmaz teknik bir temelde yapılan işler.

Bu işlerde meslek sahipleri size en çok daha önce yaptığı işleri örnek gösterir ama aslında size yapılacak işin asla bir aynısı yoktur. Zaten bu işe maddi değer katan da tam olarak budur. Meslek sahibi sizden farklı düşünür, araştırır, ilham alabileceği alanlara girer ve sizin ona verdiğiniz tek somut şey brief yani kısaca yapılmasını istediğiniz işin net bir özetidir.

Reklamcılar için konuşayım. Bazen bir semt manavı reklamı yapmaları istenir bazen de kurumsal bir firmanın tanıtımı ve bazen aynı kişiden bir kamu kurumunun yapacağı sosyal yardımlaşma kampanyasının reklamı... Burada istenen tek şey aslında fikirdir. Reklamcı ne manavdır, ne kurumsal bir firmada beyaz yakalıdır, ne de memurdur; ama bunların hepsinin reklamını yapabilir. Manav müşterisidir, kurumsal bir firmaya işi düşmüştür ve aynı zamanda devlet dairesinin ait olduğu ülkenin vatandaşıdır. Yani bu durumların hepsine maruz kalmıştır ya da kalıyordur.

Peki reklam yaptırmak isteyen manav hiç mi başka manavdan alışveriş yapmadı? Kurumsal firma kendi içinde tüzüğüne hakim değil mi, ya da devlet memuru yapacağı sosyal kampanyayı içselleştirmediği için mi anlatamıyor?

Hayır tabiki. Burada reklamcının yaptığı şey tam da bu.

Ama gördüğü muamele nedir biliyor musunuz?

‘Bizim şuraya bir slogan söylesene’,

‘Bana 1 saatte bir logo uyduruversene’,

‘Çok acil bir reklam metni lazım’.

Tamam, yapalım. Bu zaten işimiz ama sizin şuraya bir slogan söylemek var ya, seni ileriye ama reklamcıyı geriye götürür. Senin 1 saatte istediğin logo olur ama örneklerini en az 50 firmada görürsün. Sana acil bir reklam metni yazar reklamcı ama elaleme reklam olursun.

İç mimarsınızdır mesela. Bir tanıdık WhatsApp'tan fotoğraf atar. ‘Benim evi biliyorsun tatlım. Bu kırlent evin tarzını tamamlar mı?’ der. Evet, senin evi bilir iç mimar. Milyar dolarlık harcama yapmışsın ama bir kırlenti seçmek için paranın gücü yetmemiştir.

Eşler, dostlar fikir alışverişini her zaman yaparlar ama orada asıl olan para değil. Siz işi bildiğiniz için sizden istenen ‘Bir koltuk atsana’dır aslında ve bu tatlı bir gururdur genelde. Ona yardımcı olmak size de iyi gelir.

Yoldaki parayı bulup sahibine ulaştırmak için uğraşan bir insan olmakla övünüyorsak eğer, ‘Bana bir logo karalayıver’ derken de önümüzdeki emeği çalmak için değil, hakkını teslim etmek için çabalamak lazım. Bunu yapmayı öğrenmediğimiz sürece harika yaptığımız o yemekleri satamayacak, çok önemli bir toplantıda anlatmak istediğimizi anlatamayacak, şehrin en önemli eğitim kurumu olmamıza rağmen sadece yıllık ücretimiz konuşulacak ve o milyar dolarlık yaptığımız eve kankalarımız geldiğinde sadece eve hiç uymayan kırlentlerimizi eleştireceklerdir.

O zaman son olarak size ücretsiz bir fikir vereyim.

Karşılığını vermeden istediğiniz fikirler, size fikir sahibinden sadece bir anlık verilir. Ve o fikirle yola çıkarsanız EDS kamerasını fark etmeden son sürat yolun sonuna kadar gidersiniz.