KIYIDA KÖŞEDE BİR YER

Uzaktan yakından, yuh çekme bana.

Sana senin gibi gibi baktım ise yuh!

Efendi görünüp bütün insana,

Hakkın kullarını yıktım ise yuh!

Yuh yuh, yuh yuh soyanlara,

Soyup kaçıp doyanlara,

İnsana kıyanlara,

Yuh nefsine uyanlara, yuh!

******

Bu girizgahını aktardığım türkünün sözleri ve bestesi Şerif Cıvık 'a ait. Siz onu Aşık Mahzuni Şerif olarak hatırlarsınız. Söz ve bestesi kendisine ait meşhur türküsü ile yazıya başlama sebebim çok net olmasına rağmen kısa bir izah edeyim. Bu alanda beraber kalem oynattığımız Enver Sağlam abime cevap olması hasebiyle oldu. Konuya bodoslama dalmadan önce Mahzuni Şerif hakkında biraz bilgi vermek isterim.

******

Mezar taşında şöyle yazmaktadır:

''Eğer bana gel gel olsa yüceden,

Çırpar kanadımı uçar giderim.

İsteğim yok gündüz ile geceden,

Ben bir Mahzuni'yim naçar giderim.''

******

Yazmaktadır, yazmaktadır da... 2001 yılında Köln/ Almanya'da öldüğünde, Devlet Güvenlik Mahkemesi'ndeki yargılaması henüz bitmemişti. Yargılanma sebebi; "Elhamdülillah Kızılbaş ve laik biriyim!" demekti!

Bazı kişiler tarafından Kızılbaş, Aleviliğin içinde bir kol olarak değerlendirilirse de esasen Kızılbaşlık, Aleviliğin ta kendisi olup bir nevi Alevilik demektir. Kızılbaş terimi tarih boyunca, günümüzde de Alevileri aşağılamak, karalamak ve onları küçük düşürmek için kullanılmış bir terimdir.

1962-1988 yılları arası Mahzuni’nin yaşadıkları aynı zamanda bir Türkiye ve halk sanatçısının yaşadıklarının aynasıdır. Bu 26 yılı kapsayan zaman aralığında halktan ve mazlumdan yana sanatçı tavrı, egemenlere ve onların sistemine olan muhalif kimliği nedeniyle defalarca saldırıya uğrar, evi yakılır, mahkemelik olur, tutuklanıp cezaevine atılır. Dövülür, dişleri sökülür ve işkenceler görür. Bu dönemde yine 1972 yılında Gaziantep’teki evinin kundaklandığını, o zamana kadarki tüm ödüllerinin ve arşivinin yandığı da belirtilir.

Vesselam hep mahzun olanın yanında olan bir halk sanatçısıydı.

ALGILAR VE OLGULAR!

Bu ülke yıllardır algı manipülasyonlar ile yönetilmekte olduğunu tespit etmek işten değil. Size inananları yönetebilir olmanız için, olgular yaratmanın gerekliliği vardır. En başında algıları ele geçirmeniz gerekir. Bir bakıma algı ile olgular inşaa etme durumudur. Temelinde pek bir dürüstlük bulamazsınız!  Aslına bakarsanız size inanan müritler pek buna bakmaz. Algının olgu oluşu esnasında bunun salt sizin sayenizde gerçekleştiğine inanır! Yaşanan kötü bir senaryo olduğunda algıyı yönetenler tarafından hemen bir alternatif sebep üretilir! Bu kimi zaman dış güç, kimi zaman dış güçlerin iç mihrakları, kimi zaman kader planları olur! Gerçekte olan ise şudur; liyakatsız kişilerin kurumların başına getirilmesi ve yol olmuş yolsuzluklar, o kötü senaryonun yazarları olduğudur. Ahbap - çavuş ilişkileri özetle. Buna ses çıkarması gerekenlerin suskunluğu, gözlerine perde inme sebebi bu durumdan ya menfaati olması ya da cehalet içinde olmasıdır.

Bugün Papua Yeni Gine'de "Bizim ülkemiz sıradan bir ülke değil, sıradan yöneticilerin yönettiği bir ülke olamaz!" görüşüne belli bir kesimin sahip çıktığına şahit olabilirsiniz.

'Ez cümle burası Türkiye' diye başlayan cümleler inanın 3'üncü dünya ülkelerinin hepsinde  kalıp olarak kullanılıyor. Değişen sadece özne oluyor!

70 yıldır siyasal İslamın boyunduruğu altında yönetilen Türkiye'de, son 15 yıldır şu sözlerin esiri olan kesime, bütün yaşanan kötü repütasyona sahip olayların müsebbi olarak, CE HA PE zihniyeti olduğuna inandırdılar! Ülkeyi 21 yıldır yöneten Ak Parti zihniyeti ve Recep Tayyip Erdoğan pürü pak! Ki daha yakın zamanda deprem bölgesinde geç kaldığı için helallik istedi! Fetö ile ilgili 'aldatıldım' dedi ama en büyük fetöcü ve vatan haini tarikat ve cemaatlere karşı duranlar oldu. Vatandaşa neler demedi ki! 'Ananı da al git', 'Cibiliyetsiz', 'Çapulcu', 'Sürtük!'... Yoksa bir doktorun ne kadar zor yetiştiğini bilmiyormuş gibi 'giderlerse gitsinler!' Bunların hepsini bil cümle muhalif olanlar söyledi de bizim nasıl haberimiz olmadı yahu? Ülkede her kesimden insana RTE'ye hakaretten dava açıldı da, bizzat Recep Tayyip Erdoğan'ın ettiği hakaretleri ne yapacağız?

'HDP; Millet İttifakı'nın görünmeyen ayağı' diye yıllardır dillerinde tüy bitenlerin (!), resmi olarak açıklanan Hüda-Par'ın Cumhur İttifakı'na dahil oluşuna, nedense gözlerini de ağızlarını da bıçak açmıyor. Aslında bu sistemin ucube bir sistem olduğunu dillendiren kesimi haklı çıkaran durumlar bunlar... 0,01 oy potansiyeline 50 +1 sisteminde el mahkum muhtaç oluyorsun. Bir de HDP, Ak Parti'ye destek verirse maşallah! Başka yönde davranırsa kahrolsun! Kantarın topuzunu doğru ayarlamak gerekir.

MUHTARIM,  DİYALEKTİK ÖNEMLİ!

Tez, antitez ve ortaya çıkması beklenen sentez. Altılı masa bileşenleri bir protokol yaptılar. Ortak politikalar metni yayınladılar. Ve bunu diyalektik unsuru ile ortaya çıkardılar. Her şeyi geçtim. İnsan doğası gereği başka insanlarla bir arada nasıl yaşarım diye çabalar. Bu milleti kimin ne kadar kutuplaştırdığı ortadayken, en kötü anda birlikte hareket edebilme refleksinin hala mevcut olduğuna şahit olduk. Bunu son deprem afetinde gördük. Aynı afette allanıp pullanan  kurumlar hakkında görüşlerine katılmamakla beraber, yaşanan deprem afetinden önce yayınlanan bana ait yazının linkini bırakıyorum.

https://www.medyalokum.com/tis-tis-miknatis-fis-fis-fistikli-baklava

Depremde  noksan olanın söylenmesini siyasi mülahaza olarak kabul görmüşsün muhtarım. Kurumların içinin boşaltılmış, liyakatsız kişilerce doldurulduğunu es geçmişsin. Ruh çağırma seansları öneri vermişsin! Fakat ruhsuz olarak hayatına devam edenlere yeni bir önerin yok! Var olan öneriler ise tıpkı İlyas Bayram Stadyumu'nun yapım işi gibi. Eskinin makyajlanmış hali! Eskinin yenisi! Yaş almışı...

Aslında ülkede durumu özetleyen bir Selda Bağcan türküsü daha var.

Ki yine söz ve bestesi Şerif Cıvık 'a ait bir türküdür. 'Yuh olsun' ile başladık. Yine bir Mahzuni Şerif türküsü ile bitirelim:

"Mevlam gül diyerek iki göz vermiş,

Bilmem ağlasam mı, ağlamasam mı,

Dura dura bir sel oldum erenler,

Bilmem çağlasam mı, çağlamasam mı...

Yoksulun sırtından doyan doyana,

Bunu gören yürek nasıl dayana,

Yiğit muhtaç olmuş kuru soğana,

Bilmem söylesem mi, söylemesem mi...

Mahzuni Şerif'im dindir acını,

Bazı acılardan al ilacını,

Pir Sultanlar gibi darağacını,

Bilmem boylasam mı, boylamasam mı,

Pir Sultanlar gibi darağacını,

Bilmem boylasam mı, boylamasam mı."