Ne olduğunu bilmem kaçıncı defa gördük ama ne olacak, nasıl olacak, yeniden olur mu?

Ne olacak şimdi milli mücadelede kahraman olan Maraş'a, gazi olan Antep'e, şanı ile anılan Urfa'ya… Ne oldu Atatürk'ün ‘benim şahsi davamdır’ dediği ve bizlere emaneti olan Hatay'a, İskenderun'a, Antakya'ya? Ne olacak suyu sert, insanı mert olan Malatya'ya? Ne olacak ‘vadi-i leman’ (Güzel vadi) Adıyaman'a? Ne olacak tarımın ve madenin başkenti Adana'ya? ‘Ver bir Adana’ derken içimiz yanmayacak mı yıllarca? Ne olacak medeniyetler beşiği Diyarbakır'a? Ne olacak yiğitlerin ülkesi, tarihin en şanlı milletinin anavatanı Türkiye Cumhuriyeti’ne?

Ne olduğunu bilmem kaçıncı defa gördük ama ne olacak, nasıl olacak, yeniden olur mu?

İşte onu bilemiyorum.

Müthiş biz hızla TIR’lar dolusu yardımlar gönderdik ve gönderiyoruz. Gerekirse defalarca da göndeririz. Çünkü dayanışma içinde yaşamak hepimizin hayatta kalmasını sağlayan en büyük etken. Çünkü başkasının yaşadığı acıyı izlemek, ne bize ne de onlara fayda sağlamayacak. Duyarlı bireyler olarak seyredersek her şeyi, ihtiyacı görebilir ve çözüm üretebiliriz.

Amaaa… Klişe klişe, ‘yaraları sarıyoruz’ diyoruz ya… Kimsenin yara sarabildiği falan yok. Sarabileceğimiz bir hal kalmadı. Kangren olan cehalet ve sistem durumu açıkça bize gösterdi artık. Biz de kısmi özetleri izleyerek psikolojik travmalarımıza milyonlarcalarını daha ekliyoruz.

Keşke yapabileceğimiz daha iyi bir şeyler olsa.

Jeoloji bilimini yeniden öğrendiğimiz ve ‘kader’ diyerek her şeyin sorumluluğunu yine Allah'a bıraktığımız, bize ne zaman sıra gelir diye beklediğimiz bir haftayı da bitirmek üzereyiz. İnsanlar çok kötü şeyler yaşadı ve hala acıları artarak devam ediyor. Gördükleri,  gömdükleri canları, cananları… Evlatları yahu o insanların. Evlatlarını aradıkları çığlıkları...

Allah'ım iş yine sana kaldı. Ne olursun o insanlara yardım et.

Biz faniler eyleme geçmeyen, farkındalık ve pişmanlıklar içerisinde debelenirken ne olursun herkese akıl fikir ver. Vicdan ver, insanlık ver.

Devleti yönetenlerin acı içindeki insanların sahipsiz çığlıklarına dahi tahammül edemedikleri, sevdiklerinin ölümüne feryat edenlerin yardım çığlıklarının sahipsiz kaldığı, bir kez olsun istedikleri yardımın da sonuçsuz kaldığı o insanları izledikçe kahrolmamak mümkün mü?

Yani kısacası biz devletin milletine sahip çıkmasını beklerken, millet devletine sahip çıkmaya devam ediyor. Ne olursun sen de bize ve aklımıza sahip çık. Kader planımızı gözden geçir.

Biliyorsun oyun zaten jokere dönüyordu ama artık masada taş kalmadı...