Eğitim sistemini eleştirmeyeceğim. Bu kadar sağır ve dilsiz bir sisteme nasıl dahil olduk, ondan bahsedeceğim

Eğitim sistemini eleştirmeyeceğim. Bu kadar sağır ve dilsiz bir sisteme nasıl dahil olduk, ondan bahsedeceğim.

7 yaşına giren bir çocuğun ve henüz sadece 7 yıldır anne olan bir kadının akademik serüvenine acemice başlangıcı bu.

Tabii en garip olanı annenin 2'nci kez eğitim hayatında aynı yollardan geçmesi. Sadece 'anne' diyorum, çünkü gerçekten sadece anneler gerçek veliler. Babalar ise bu süreçte nimet rolünde.

Siz daha 'Çocuk teneffüste yalnız ne yapıyor', 'Bu kadar kalabalık sınıf mı olur', 'Beslenme çantasına ne koymalı', 'Acaba bahçede beklemeli miyim' diye beyninizi yakan sorularla uğraşırken çocuğunuz bir akşam eve yanında iki kişiyle geliveriyor.

Ela ve Lale ile. Hem de el ele.

Telaffuzda gırtlak kanseri olacakmış gibi hissettim kendimi. Bir ara 'LLLLL' (LILL) derken. Yahu yılların 'LE’sine ne olmuş, nasıl bu hale gelmiş. Araştırdım, iyisi buymuş. 'ELAKİN' böyle olmalıymış.

En önemlisi bu eylemler için masanın başına geçmek gerekiyor. Ödev dosyası 'açılsınnnnnn'. 'Açmıycam anne', 'Yapmıycam anne', 'Elim ağrıdı anne', 'Susadım, çişim geldi anne'.

Sanırsınız Ergenekon dosyasını açacak. Ve açılmayan dosyalar kriz haline dönüşmeye başlıyor. Daha okulun 3'üncü haftasında çocuğumu kaybettiğimi düşünmeye başlıyorum. Öğretmen gibi davranmaya başladığım dikkatimi çekiyor. En kötüsü de ben hiç sorgulamadan kabullenen bir çocuk yetistirmemistim ama ondan sorgulamadan ona söylenenleri yapmasını bekliyordum.

Sonraki süreçte kendime baktım ve 6 yıldır düzenli olarak yaptığım hiçbir şeyi artık yapmıyordum.

Önceden akşam ilk karşılaştığımızda 'Bugün seni neler mutlu etti?', 'Seni üzen bir şey var mı?' diye sorardım. Şimdi ise okulu soruyor, arkadaşlarının ailelerini öğrenmeye çalışıyor ve çocuğumun öğretmeni olduğu için defalarca şükür ettiğim öğretmenini bile sorguluyordum. 'Oğlum öğretmenin kızıyor mu?', 'Sesini yükseltiyor mu?' diye soruyordum.

Kendime cevap veriyorum. 'Yükseltecek tabi. 32 tane öğrenciye evet arada kızacak da.'

Yoksa nasıl o öğretmen ben de anne kalacaktım.

İşte bunları bir kenara bırakıp onun öğrenmesini izlemeye başladığım gün problemler azalmaya başladı. Kendime sordum. Her şey böyle miydi? Okuma yazma bilerek mi doğduk bizler de. Ya da hâlâ bile öğrenirken zaman zaman üzülmüyor muyduk?

Haftada 2 harf, pardon hocam ses' öğreniyor çocuklar. Bunları ilk akşam sanki hiç anlamamış gibi yüzüme bakıp ertesi akşam ise akıcı hale gelmiş oluyordu. Sonra diğerlerine katıp kelimeler oluşturuyordu ve tabi yazıyordu. Ela ve Lale ile halay çeker hale gelmiştik artık. Ruhu büyüyor, ediniyor ve öğreniyordu ve şimdiye kadar söylediği o en değerli kelimeyi, 'anne'yi yazıyor ve okuyordu.

Tek bilirkişi öğretmeniydi ve ben sadece akşamları destek oluyordum. Bir problem olduğunda o anda çözüm yaratmam gerektiğini, önceden gereksiz endişelerle kendimi, oğlumu ve öğretmenini strese sokmamam gerektiğini öğrenmiştim.

İleride bizi neler bekliyor bilmiyorum ama Elakin ailesi ile yakından tanıştık. Şimdi Okan'lar ve Emine'lerle güzel bir geleceğe doğru gidiyoruz.

Bırakalım öğretmenler öğretmenliğini yapsın. Bizler de 'Biz okula başladık' değil de 'Çocuğum okula başladı' demeyi öğrenelim.