KIYIDA KÖŞEDE BİR YER

DETAYLAR SONUCU BELİRLER

Çoğu zaman hayatın akışını olumsuz yönde etkileyen,  gözden kaçan ufak detaylar olabiliyor.

Depremde yıkılan binalar, enkaz altında kalan hayaller ve hayatların geleceğini, o ufak detayların belirlediğini söylersek hata yapmış olur muyuz? Aslında o detayların iri mi, ufak mı oldukları da bir tartışma konusudur. Başkasına ait noksan olanı söylediğimizde, bir savunma mekanizması çalışır. İstemli ya da istem dışı fark etmez!

'Hatalıyım, özür dilerim' diyene nedense bu topraklarda çok az rastlanır. Bazen konumunun önemi ile ilintili özür dilemek kifayetsiz kalabilir. Bizim coğrafyada maalesef geri vites olarak kabul edilen istifa, bu kifayetsiz kalan durumların karşılığıdır. Çoğu zaman bu memlekette İSTİFA yerine İSTİFADE edilir.

İstifa etmesi gerekenler, her istifade ettikleri an kendileri dahil tüm topluma derin izler bırakan yaralar bıraktıklarını unutuyorlar! Verdikleri zararın farkına varıp; ‘Yaraları beraber saracağız!’ söyleminin bu yüzden büyük bir kesim tarafından albenisi olmuyor. Balık hafıza belli bir süre sonra devreye giriyor. Zira bundan yirmi gün sonra çok büyük felaket, çok büyük bir acı diye nitelendirdiğimiz tüm ülkeyi yasa boğan depremi gündeminden çıkaracak çok fazla insan var. Elbette hayat devam ediyor. Etmelidir de. Ve fakat bu acının müsebbibi salt müteahhitler, mimarlar, belediye başkanları ve onların meclis üyeleri falan değiller. En alttan en üstte tüm suçlular yargılanmalıdır. Ve bir an önce bu ülkede dini imanı para olanların yaptığı din istismarının önüne geçilmelidir. Yapanlar bırakmalı, maruz kalanlar inançlarını birilerinin tekeline teslim etmekten vazgeçmelidir.

SİYASETİN YERİ DEĞİL!

Kadın, çocuk ve doktorlara yapılan şiddet siyasetin konusu değil! Çocuk ve kadınların uğradığı cinsel istismar siyasetin konusu değil! Orman yangınları, sel baskınları, maden faciaları, kadınların, doktorların, sanatçıların katledilmesi siyasetin konusu değil! Tarikatların vakıf adı altında her türlü aymazlığı yapması siyasetin konusu değil!

Deprem sonrası noksan olunan noktaları söyleyenleri siyasi çıkar sağlamakla itham etmek, siyasetin konusu! Sanatçıları, gazetecileri görüşlerinden dolayı yargılamak, hapsetmek siyasetin konusu! Kendi iktidarını ve dolayısıyla yaşadığı ayrıcalıklı hayatın devamını sağlamak siyasetin konusu! 'Spora siyaseti karıştırmayın!' derken sporun her türlü alanına sirayet etmek siyasetin konusu!

Geçtiğimiz hafta Cumartesi günü oynanan Fenerbahçe - Konyaspor maçında tribünler; 'Yalan yalan yalan, dolan dolan dolan, yirmi yıl oldu, istifa ulan!' ve 'Hükümet istifa' tezahüratları ile protestosunu yaptı. Ertesi akşam Beşiktaş tribünleri buna eşlik etti. Bu kulüpler ülkenin aynı zamanda en büyük sivil toplum kuruluşlarıdır. Ve taraftarları bu ülkenin aynasıdır. Her kesimden bireye ev sahipliği yapar. Söyledikleri, ima ettikleri bir nevi halk oylaması gibidir. Bunu görebilmek için çok derin sosyoloji bilgisine hacet yoktur. Dolayısıyla protesto en doğal haktır. Gereği sandıkta yapılmalıdır.

Bütün bunlara istinaden sayın Devlet Bahçeli de protesto (!) hakkını kullanarak Beşiktaş kulübü üyeliğinden istifa etmiştir. ‘İstifade edeceği bir durum olmadığı için mi?’ diye sormadan edemiyorum. Zira depremden etkilenen memleketi Osmaniye’ye 14 gün sonra giden sayın Bahçeli üyesi olduğu Beşiktaş kulübünden 10 dakikada istifa etmiştir!

Ezcümle istifa ile istifade edenleri tarih hep yazmıştır. Ama nasıl yazdığı çok önemlidir. Şu gök kubbede hoş bir sâda bırakmanız dileğiyle...