Birisinden bizim için bir şey yapmasını istediğimizde kullanıyoruz.  “Senden bir ricam var“, “bir şey rica etsem“ demek için kullanıyoruz. Bu kadarla bitiyor mu yani? Biter mi, bitmiyor tabiki. Daha söyleyeceklerim var bu konuda. Biraz daha devam edelim bakalım. Belki işe yarar bir şeyler çıkartırız ortaya!

Size,  “rica etmek“ ne demek diye sorsam ne cevap verirsiniz?  “Nasıl ne demek, rica etmek rica etmek işte“ mi dersiniz; yoksa başka bir şeyi kastettiğimi mi düşünürsünüz. Ne düşündüğünüzü bilmiyorum ama ben başka bir şeyi kastediyorum. Bir hafızamızı yoklayalım bakalım. Biz ne zaman rica ediyoruz. Birisi bize teşekkür ettiği zaman değil mi? Peki, başka bir şekilde daha kullanıyor muyuz rica etmeyi? Kullanıyoruz tabi. Ne zaman? Birisinden bizim için bir şey yapmasını istediğimizde kullanıyoruz.  “Senden bir ricam var“, “bir şey rica etsem“ demek için kullanıyoruz. Bu kadarla bitiyor mu yani? Biter mi, bitmiyor tabiki. Daha söyleyeceklerim var bu konuda. Biraz daha devam edelim bakalım. Belki işe yarar bir şeyler çıkartırız ortaya!

Diyelim ki, birisi sizden bir şey yapmanızı rica ediyor ve siz de, sizden rica edilen şeyi yapamayacağınızı karşı tarafa iletiyorsunuz. Buraya kadar sorun yok. Sorun burada başlıyor. Karşı taraf, ricasını nazikçe geri çevirmenize rağmen ısrar etmeye devam ediyor. Peki şimdi ne yapacağız? Bu sefer bir bahane öne sürerek bir kez daha ricasını geri çeviriyoruz. Ancak karşı taraf,  “bak rica ediyorum“ diyerek ısrar etmeye devam ediyor. Biz bir kere daha ricasını geri çevirince, bu kez  “rica ettim ya“ şeklinde bir serzenişte bulunuyor bize karşı. “Rica ettim ya“! Yani demek istiyor ki, “rica ettim ya, daha ne yapayım“! Siz de, hayatınızda bir kez de olsa buna benzer bir diyalog yaşamışsınızdır diye tahmin ediyorum. Ama, içinizden bazıları  “eee, ne var ki burada“ diyor da olabilirsiniz. Burada ne olduğunu hemen söyleyeyim. Burada,  “ricası geri çevrilmesine rağmen hâlâ rica etmekte ısrar eden “ birisi var. Burada, “rica ettiği zaman, karşısındaki kişinin rica edenin her istediğini yapması gerekiyormuş gibi davranan“ birisi var. Burada, “rica etmenin, zaten birisiyle iletişime geçerken kullanılması gereken en temel cümlelerden birisi olduğunu kabullenmek istemeyen“ birisi var. Burada, “ ‘tatlı dil, yılanı deliğinden çıkarır’ sözünü oldukça yanlış anlayan“ birisi var. Burada, “rica eden kişinin ricasını geri çevirdiği için, kendisinden bir ricada bulunulan ama ricayı reddeden kişinin ‘kaba, terbiyesiz, düşüncesiz’ gibi sıfatlarla anılması gerektiğini düşünen“ birisi var. Burada, “dünyanın kendisinin etrafında döndüğünü düşünen“ birisi var. Hadi gelin, şimdi bu “birisi“nin bir sıra numarası aldığını, sonrasında bir sıraya girdiğini ve sıranın tam da şu anda kendisine geldiğini düşünelim. Peki ama ne sırası bu, sıra da nereden çıktı? Ne sırası biliyor musunuz? Hani, bu  “birisi“, ısrarlı bir şekilde, sanki kendisinden ricada bulunduğu kişi onun kölesiymiş ve kendisinden istenen her şeyi yapmak zorundaymış gibi davranmıştı ya,  işte o kişinin “ricada bulunmaya“ gittiği başka bir yerdeki sıra. O kadar ricada bulundu ama istediğini alamadı. Durur mu, durmaz!  Şimdi, o “başka bir yerin“,  “kendisinden nazikçe ricada bulunulmasına rağmen yine de ricayı geri çeviren kaba insanların şikayet edildiği“ hayali bir yer olduğunu varsayarak devam edelim.  Bu  “ısrarcı ricacı birisi“ sıra kendisine gelince koşar adım hemen koltuğa ilişiveriyor ve derdini karşısındaki yetkiliye anlatmaya başlıyor. Kendisinin ısrarla rica bulunduğunu ama karşısındaki kaba insanın kendisinin ricalarını üst üste geri çevirdiğini, tatlı dil kullanmasına rağmen yılanın delikten çıkmamak için ısrar ettiğini, bunun kendisini çok kızdırdığını, bu yüzden de ricayı geri çeviren hakkında şikayetçi olmak için buraya  “rica bulunmaya“ geldiğini söylüyor bir çırpıda. Yetkili kişi, bu  “ısrarcı ricacının“ derdini dinliyor ve başlıyor çözüm önerilerini sıralamaya. Öncelikle, ricada bulunduğu kişinin kendisinin ricasını kabul etmesi için, ona karşı  korkutma, tehdit etme gibi yolları denemesini öneriyor.  “Israrcı ricacı“ bu yolların işe yaramayacağını düşündüğünü söylüyor ve yeni öneriler istiyor. Yeni öneriler, ricayı reddeden kişinin mahkemeye verilmesini, mahkemelerde “sürüm sürüm“ süründürülmesini,  “sürüm sürüm“ fazla gelecek olursa sadece süründürülmesini içeriyor. Ancak “ısrarcı ricacı“, bu yöntemler konusunda da net bir karara varamayıp yeni öneriler istiyor yetkiliden. Yetkili de, kendisine, ricayı reddeden kişinin yaşadığı yerde nefes alamayacak hale getirilmesini, nefes alacak bir delik bulursa bu deliğin tıkanmasını, ricayı reddeden kişi için yeni delikler açma teşebbüsünde bulunma ihtimali olan insanların da nefes alacak deliklerinin tıkanmasını öneriyor.  “Israrcı ricacı“ bu önerileri de beğenmiyor ve yeni öneriler talep ediyor. Yetkili de, son olarak, ricayı geri çeviren bu  “kaba insanın“ nereye olursa oraya sürülmesini öneriyor. Ancak,  “ısrarcı ricacı“, ricayı reddeden bu kaba insanın sürülmesinin bir işe yaramayacağını; kendisine lazım olan asıl şeyin, ricayı geri çeviren bu insanın kendisinin gözünün önünde olması ve ricasını kabul edecekse de bu şekilde kabul etmesi olduğunu söylüyor. Yetkili kişinin elindeki öneriler tükendiği için,  “ısrarcı ricacı“ koltuğu boşaltıyor ve sıradaki “ısrarcı ricacı mı olup olmadığı belli olmayan“ başka birisi koltuğu dolduruyor.

Şimdi diyeceksiniz ki  “ne saçmalıyorsun sen“! Evet, saçmalıyorum. Çünkü “saçmalıyorlar“. Yahu, birisinden bir ricada bulunursunuz ve karşı tarafın cevabına saygı duyarsınız. Saygı duymayacaksanız ne diye ricada bulunuyorsunuz. Yukarıda “saçmaladığım“ şeyler size “saçma“ gelebilir ama bu  “ısrarcı ricacı birileri“ tam da böyle davranmıyorlar mı? Ricasını geri çevirdiğiniz zaman size ateş saçan bakışlar fırlatıyorlar. Bazen size küfür ediyorlar. Sizden nefret etmeye başlıyorlar. Başkaları ve sizin için kazdıkları kuyulara bir yenisini daha ekliyorlar ve sizi o kuyuya atmak için yine sizden ısrarcı bir şekilde ricalarda bulunuyorlar. Neden? Gururlarına yediremedikleri için!  “Sen nasıl benim ricamı geri çevirirsin“,  “ben iyi niyetli bir şekilde ricada bulunuyorum, senin şu yaptığına bak“ gibi cümleler bir o duvara bir bu duvara çarpıp yere düşüyor. Sonra bu cümleleri yerden topluyorlar ve  “ısrarcı ricalarına“ karşılık vermeyen diğer kaba(!) insanlara fırlatıyorlar. Sizden “ricam“, geriye dönüp yazılanları bir kere daha okuyun ve etrafınızda “tehdit eder gibi rica eden“ insanlar olup olmadığını anlamaya çalışın.  “Bakın rica ediyorum ama ısrarsız olanından“...