JazZ dönencesi, boş  luk… Uzağın martı sesi, üç tur yalnızlığa döndürüyorum kıZıl akşamı, dudaklarında buruk nar tadı: çıplak kırmızı, mat ruj ve saçlarının aSi kıvrımı, dam la dam la sevişme izlerinde nikOtin! Ağdalanmış bedende dudak tutulması!...

Cam erimesi zaman: Kafdağı’nın hiç anlatılmadığı küçük masal kasabalarında sarhoşluk hokKabazı silikon tarlaları ve tırnaklanmış yüzümde sahte bir masalın ikinci tekiL yanSımaSı…

Acemi çizilmiş kalçaların ritmiydi kıyıya vuran, mOrdu tüm kadınları varamadığımız karnaVal kasabalarının, deniz kıyısında balıkçı tekneleri vardı, şarap kokulu kahkahalar, sonra vardıkça uyandığımız rüya anları… Kırılgan senfOniler çalarken her satırın başında Akdeniz’in etekleri kalkar, senin kalçalarına mürekkep damlardı…

K’üfff ! Mola yerlerindeki tanışıklığımız, çingene panayırları… ‘HAYAT ORKESTRASI’ çalar, çengiler oynardı… Ayılamadığımız sarhoşluklar vardı, ayrılamadığımız mekanlar, asla çalınmayan şarkılar, sorulmayan sorular… Tek sigaramdı ‘maltepe’, üçüncü hamur kağıtlara aşkı yazarken gözlerimiz her ihanete bir bedel arar, yüzün her seferinde aşkın tuValinden bir AynA gibi sarkardı…

Karanlık, negatif odası… Avuçlarımda sönmemiş kireç taşı, dantelinde mor, ‘sevişme burcu’ndan çıkardı zaman, ıslık çalar, ayazlı şiirler yazardım… Yarım litre bira ve bukowski yazıları… (Tuz olurdu ten, kışkırtıcı bir zümrüte dönüşürdü her ayrıntı)… Yağmur yağardı, bir ‘müge’ çiçeği, bir Fransız kadını edasında sabaha dek açardı…

Söyledim: Aşk tuttu falımı… Tüm notalar dişi bir tayfayı rüzgarladı ve senin sesini yağmurlu istasyona bir tims’ahhh taşıdı…

                         O zamanlar aşk bize ıraktı…

                         O zamanlar aşk bize timsahtı…

                         O zamanlar aşk bize kızıL bir sabahtı…

Şimdilerde bahar. Şimdilerde kafamda hep uzaklar. Yürüdüğüm yollar yine kapitalizme karşı.

Şimdilerde renkler biraz yeşil, biraz sarı…

Şimdilerde aklımda hep zeytuni bir şarkı…

65D5Ef9E0E807691