MUHTARIN KÖŞESİ - Efendim merhum Sadri Alışık’ı bizim kuşaklar iyi hatırlar. Şakayla Karışık Sadri Alışık diye tekerlemesi bile vardı. Bahsettiğim “Bu da mı gol değil ?..” de zaten bu Şakayla Karışık filminden…

Köprü deyince, Çanakkale 1915 Köprüsü’nü kastettiğimi sanırım anlamışsınızdır. Siz isterseniz Yavuz Selim, Osman Gazi olarak da düşünebilirsiniz.

Yukarıdaki paragraf şimdilik yedekte dursun. Yine ona döneceğiz…

Aslında başlığı “BU DA MI GOL DEĞİL?” diye atacaktım. Oradan hareketle lafı lümpen takımının afyonu olan futbola getirecektim. Malum, bir rivayete göre Portekiz diktatörü Salazar ülkeyi  3 F ile yönetirim demiş ya. Yani Fado, Fiesta , Futbol… Müzik, dans ve futbol ile uyutulan milyonlardan biri olarak az sonra saçmalama hakkımı kullanacağım için en azından bazılarınıza okumayı şimdiden bırakmanızı salık veririm.  Bizim allame-i cihan takımının yanında biz lümpenlerin hezeyanlarını okumak zül olabilir. Demedi demeyin…

Efendim merhum Sadri Alışık’ı bizim kuşaklar iyi hatırlar. Şakayla Karışık Sadri Alışık diye tekerlemesi bile vardı. Bahsettiğim “Bu da mı gol değil ?..” de zaten bu Şakayla Karışık filminden…

Filmin finalinde yaşadığı bir takım olumsuzluklardan sonra Sadri Alışık yani filmdeki adıyla Ofsayt Osman hakime (hakem değil) gözyaşlarıyla karışık soruyor: Bu da mı ofsayt ? Bu da mı gol değil? diye… Hâkim sonunda kapatıp defteri “GOL!” diyor…

Öğrenciliğimizde sıkça karşılaştığımız soruyu bir de ben sorayım sevgili okura: Buraya kadar okuduğunuz yazının ana fikri nedir?..

El cevap: Çanakkale 1915 Köprüsü’nün açılması da mı gol değil?

Hakimin, yani halkın cevabı: GOL!

Tabi bizim ulema takımının yanında bizler gibi sınıf bilincinden uzak, ayak takımının sözünün bir hükmü yoktur ama fakir-i pür taksir bir kul olarak (ne de olsa padişahlıkla yönetiliyor ve de bizler de kullarız ya) saçmalama hakkımızı kullanmaya devam edelim.

Sol – sosyalist – komünist – devrimci - sosyal demokrat – ulusalcı – Kemalist – Atatürkçü – ilerici gibi bütün olumlu sıfatları taşıyanların yanında sözümüzün pek kıymet-i harbiyesi yoktur ama “Köprünün bize ne dediğini” de söylemem gerek. Cahili cühelanın cüretini mazur görmenizi istirham edeceğim de; ayrıca kullandığım bu Osmanlıca kelimeler ve sıfat tamlamaları için de hasseten özür beyan ederim.

Efenim; Çanakkale 1915 der ki: Sayın muharririm niye mahzun oluyorsun ki? Bunlar bizim en büyük ağabeyimize de karşı çıkmışlardı. Baba, Boğaziçi Köprüsü’ne ahdettiğinde, “Mutlu Azınlık Köprüsü” diye  Karaoğlan ve bütün avanesi karşı çıktıydı.

Fatih Köprüsü’ne niyetlenince Tonton, onu da yerle yeksan etmişlerdi. Yeşillikler gidiyor vs. diyerek… 80 yılda iki köprü yapılmış; o da yine aynı takım tarafından hayata geçirilmiş idi.

Reis iş başına gelince “Yap İşlet Devret” diyerek hızlı bir giriş yaptı. Vites büyüttü. Osman Gazi ve Yavuz Selim ile yukarıdan; Marmaray ve Avrasya ile alttan karalar bir birine bağlanırken, aynı “istemezükçü” takımı yine ortalığı velveleye vermiş, bu velvele zelzeleye dönüşse de, besmele ile işe başlayan Reis birer birer hizmete açtı malum eserleri.

Küçük bir not: Yavuz Selim’e adından dolayı da muhalefet eden Alevi kesiminin Sabiha Gökçen ismine niye muhalefet etmediklerini de birileri araştırsın lütfen…

Tamam anladık, bunların hepsi ofsayt. Her bir proje defolu. Devr-i iktidarınızda Yavuz Selim’i yıkıp o alanlarda Çengelköy bademi de yetiştirebilirsiniz.

Kuşların göç yolunu engelleyen İstanbul Havalimanı zaten başlı başına fiyasko. Köprü’nün bir nevi  kuzeni sayılan  dünyanın en büyük havaalanını yapmak TC’nin ne haddine. Facebook’da isminizin başına TC yazıverirsiniz olursun en büyük TC’ci. Olmadı yine zât-ı devletleri iş başına geldiğinde, orayı da yıkıp gölet haline getirirsiniz olur biter. İsmini de İstanbul Kuş Cenneti koyarsınız.

Yusufeli Barajı da bir başka kuzeni köprümüzün. Ya da kuzini… Tercih sizin. Onu da Ruslardan rica edersiniz, süporsonik füzelerle tarumar ediverir, olur biter.

Köprü’nün akraba-i taallukatı geniş. Daha Akkuyu var sırada. Onu yeğen kategorisine almalı. Derhal inşaatı MUM FABRİKASI tesisi olarak revize edilmeli. Eskiden elektrik mi vardı. Hem mum ışığının dayanılmaz cazibesi de var. Romantik romantik takılırız.

Petrol ve doğalgaz arayan gemileri de derhal batırmalı. Sakarya sahasına da yetecek kadar beton basmalı. Mühendislerini de boğaz köprülerine asmalı.

Bir başka yeğen daha var: Filyos Limanı. O ayrı bir muamma. Projeyi yürütenlerin tiz kelleleri vurula…Çocuk daha doğmadan ana karnında boğula...

Anadolu’da yapılan bütün havalimanları ve hızlı tren hatları da ivedi bir şekilde hak ile yeksan edilip tarıma açılmalı. Baldırı çıplak Anadolu çocuğunun ne haddine bu türden seyahatler. Kara trenler ve  302 Mercedesler tekrar sefere konmalı; duble yola ve otobanlara girenlere de bir milyon dolar trafik cezası yazılmalı. Hacı Murat ve Anadollar’a gün doğmalı…

Amcaoğulları Ovit Tüneli ve bilumum  şürekası da patates deposu olarak tahsis edilmeli. Nasıl olacağı konusunda Bolu Dağı Tüneli’ne akıl sorulmalı.

Teyze kızları bütün stadyumlar ise gün geçirmeden futbol müsabakalarına kapatılmalı.  Söz konusu sahaların Amerikan Futbolu için çizgileri ve kaleleri değiştirilmeli; bilgi için akıl hocaları ve baş destekçileri BAYDIN’dan destek atması istenmeli.

Finale gelelim yavaş yavaş. Sırada Big Brother Kanal İstanbul var. Korint’ten Panama’ya; Volga - Don  Kanalı’ndan Süveyş’e kadar onlarca emsali var ama bize yakışmaz. Biz ezik büzük yaşamaya mahkûm bir milletiz. Biz kanal yaparsak deprem de olur, tsunami de… Su yolları da kaybolur, eko sistem de bozulur… Bırakın Boğaziçi’nde patlayıp çatlasın gemiler. Neyimize gerek telli zurna… Biz garip bir… (Anladınız siz onu)

İmdiii…( Kelime Osmanlı dizilerinden araktır.)

Sadede gelelim…

Bütün bunlardan sonra futbola dönelim.

Afyonumuzu alalım.

Bütün bunlar ofsayt mı Hakim Bey?..

Bunların hiç birisi de mi gol değil ?..

HAKİM (Yani sizin bidon kafalı, koyun sürüsü dediğiniz halk) : GOOOOL!!!

Kütahya seyircisinin yedikleri gole itirazını duyar gibiyim. SAY-ME-YOOZ, SAY-ME-YOOZ!..

Denizli seyircisi cevap veriyor: SAY-CEE-NİZ, SAY-CEE-NİZ!!!