KIYIDA KÖŞEDE BİR YER

Hantel ve Gresel yazarak bu haftaki yazıya başlarsam, muhtemelen o meşhur masal aklınıza gelecektir. Tabi Hansel ve Gretel yazarsam! Bu hafta kıyıda köşede bir yer isimli köşemi, küçük kardeşlerime ayırmadım. Olur da küçük kardeşlerim bu yazıyı okursanız bana darılmayın. Bu hafta aksine büyüklere masallarım var.

Malumunuz geçtiğimiz günlerde meclisten sosyal medya ile alakalı kanun geldi, geçti. O kanunun 29'uncu maddesi Anayasa Mahkemesi’ne taşındı. Mahkeme tarafından ilk inceleme geçtiğimiz gün yapıldı. Mahkeme dosyayı kabul etti. Önümüzdeki günlerde dava görülecek.

Topluma bu kanun; sosyal medyada yaratılan dezenformasyonu ortadan kaldırmak adına çıkarılan kanun olarak lanse edildi. Kısmen inceledim. Haklı ve doğru bir hamle olarak gördüğüm maddelerde var, muğlak bırakılmış maddeler de...

Sosyal medya ortamında bariz bir şekilde fotoğraf ile oynanmış, üzerine söylenmemiş sözler yazılarak paylaşımı yapılan o kadar çok görsel dolaşıyor ki, bu anlamda geç kalınmış bir kanun olarak görüyorum. İnternet gazeteciliği yapan ve bu alanda emek verenler için yine geç kalınmış bir kanun olarak görüyorum.

Çıkan bu kanundan dolayı sosyal medya ortamında, duyduklarını sosyal medya ortamında paylaşarak dışa vuramayanlar yüzünden, kıyıda köşede dedikodu yapanların sayısı arttı. O dedikodular arasında kulağım ile gördüğüm, gözüm ile duyduklarım oldu. Bu kez doğru yazdım. Kulağım gördü, gözüm duydu!

BÜYÜKLERE MASALLAR...

Masal denilince akla uyku gelebilir. Niyetim uyutmak değil. Aksine uyandırmak! Efendim, bir varmış bir yokmuş diye başlayalım ve adet yerini bulsun.

Zamanın birinde bir padişah varmış. Bu padişah bilinen padişahlara hiç benzemezmiş. 25 tane veziri varmış. Onların fikirlerine hep saygı duyarmış. Bir adım atacaksa illaki hepsinin fikrini alırmış. Tebaası bu işten pek memnunmuş. Onlar yukarıda, halk aşağıda hayatlarından memnun yaşamları devam ediyormuş.

Gel zaman, git zaman padişah bir konu hakkında yine vezirlerine danışma gereği duymuş. Her zaman farklı düşüncelerini iletse de vezirler, hep padişahın isteği doğrultusunda fikirlerini beyan edermiş. Bu kez içlerinden Vezir Han Bey aksi yönde bir fikir beyan etmiş. Açık açık padişahın fikrine şerh koymuş. Padişah bu duruma kızmak yerine durumu anlamayı seçmiş. Şerh koyan Vezir Han Bey'in bu konuda neden böyle düşündüğünü anlatması için tüm saray erkânının olacağı bir meclis-i mebusan tertip etmesini istemiş.

Günü zamanı gelince meclis-i mebusan toplanmış. Vezir Han Bey uzun uzadıya neden konu hakkında karşıt görüş belirttiğini anlatmış. Meclis konu hakkında neredeyse ikiye bölünmüş. Vezir Han Bey'in açıklamaları sonrasında oylama yapılmış. Oylama sonrası sonuç padişahın isteğinin aksi yönünde çıkmış. Padişah karara saygı duyup o yönde karar almış.

Bu oylama sonrasında padişah Vezir Han Bey'i görevden alıp, Anadolu'daki küçük bir beyliğe sürgün göndermiş! Padişah Vezir Han Bey'i sürgüne mi göndermiş yoksa ödül mü vermiş diğer vezirler arasında ve halk arasında çok konuşulmuş. Zira padişah, Vezir Han Bey'in hayatı boyunca hiç sıkıntı çekmeden yaşayacağı altın ve ganimeti kendisine vermiş.

Yerine ise kendi söylediği söz üzerine, söz söylemeyecek bir vezir atamış. Gökten üç elma düşmüş. Biri padişahın, diğeri Vezir Han Bey'in cebine düşmüş. Son elma söylenene göre hala cebini aman sahibini arıyormuş. Dolayısıyla kerevete çıkma şansınız hala bulunmakta sevgili okur.

BİR VARMIŞ, İKİ YOKMUŞ...

Daha önce defa kez yazmışımdır. Medya Lokum Biga gazetesinin yazarından çok abonesiyim diye belirttim. Nacizane bir katkı sunmaya çalışıyorum. Bunun haricinde abone olarak bu gazete gibi gazetenin yayın hayatına devam edebilmesi için yardımcı olmaya çalışıyorum. Bu işi yapmaya çalışanlar internet gazeteciliği ile reklam alarak daha stressiz yaşamaya devam ederler.

Yandaş ibaresi bir gazeteye yakışmaz iken, yandaş ibaresi maalesef günümüzde gazetelerin sanki madalyası gibi göğsünde taşınıyor. Normal olmayan hatta abes olan birçok şey normal karşılanır oldu. Geçen hafta yozlaşmanın bir boyutunu bu sayfalarda dilim döndüğünce anlatmaya çalıştım. Bu yozlaşma hepimizin eseridir. Gazeteler reklam panoları değil, haber sayfalarıdır. Elinize geçen bu gazetenin ‘reklam panosu olmasını istemiyorum’ diyen herkesi abone olmaya davet ediyorum.

Bir gazete okuyucuları ile vardır. Basılı yayın olarak dördüncü ayına giren Medya Lokum Biga internet gazeteciliği ile dördüncü yaşına girdi. 29 Ekim 2019 yılında yayın hayatına başlayan ve bu işin hakkını sonuna kadar veren Ahmet Tunç ve Çiğdem Özden Demiray'ı kutluyorum. Nice yeni ve başarılar ile dolu yıllar diliyorum.

Medya Lokum Biga gazetesinin abone sayısı bir varsa, ikisi yok... Ve bu bir masal değil. Ciddi bir alın teri ve hak edilmemiş ithamlar ile beraber onca işin stresinden sıyrılıp elinize, evinize kadar ulaşıyor. Biga halkı; salt güçlünün değil, doğrunun da yanında olacaktır.