KIYIDA KÖŞEDE BİR YER

SICAK KAFA

2 Aralık 2022 tarihinde dijital platformlardan birinde bir dizi yayına girdi. 'Sıcak Kafa' isimli dizinin fragmanı karşıma çıktığında izlemem gerek duygusu zihnime hakim oldu. Bu Türk dizisinin konusu ilgimi fazlasıyla çekmişti. İlk sezonu, yani sekiz bölümü iki günde izledim. Yedinci ve son bölümü ikişer defa izledim.

Dizinin konusu bir salgın! Bu salgın solunum veya fiziksel bir temasla bulaşmıyor. Konuşma yoluyla bulaşıyor. Ve hastalığa yakalanan kişi ABUK, hastalık ismi ABUKLAMA olarak adlandırılmış. Tüm dünyayı saran bu hastalık yüzünden yönetim şekli Türkiye'de SMK isimli kuruma geçmiş... Salgınla Mücadele Kurumu yani SMK...  Kulaklık takmak mecburi! Tanıdık geldi, öyle değil mi? Maske tak, mesafeni koru! Kulaklık tak, mesafeni koru! İstersen mesafeyi koruma, kulaklık takma! Abuk birinin abuklamasına maruz kaldıktan 30 saniye sonra artık sen de bir abuksun. Ve maalesef tedavisi bulunamamış. Bulunuyormuş gibi yapan ve ülke yönetimini ele geçiren SMK yöneticileri tüm tedavi olasılıklarını ortadan kaldırıyor.

Eskiden SMK çalışanı ve hastalığa çare arayan bir dilbilimci ise malum sıcak kafamız. Salgını bitirmek adına projelerden birinde denek olmayı kabul ettiğinde bağışıklık kazanır. Diziyi izlemek isteyen fakat henüz izlemişlere daha fazla detay vermeyeyim. Dizi içerisinde birçok hayat ve hikaye var. Ben dizinin ikinci sezonunu merakla bekliyorum.

GERÇEK HAYATTA ABUKLAYANLAR!

Kadın cinayetleri hemen her gün yürekleri dağlayan yeni bir haberle karşımıza çıkmaya devam ediyor. Yetmiyor çocuklarımıza uzanan eller! Ya benim ne dilim varıyor söylemeye ne de elim yazmaya... Nerede ya da nereler ile iltisaklı olduğuna baktığımızda karşımıza vakıf adı altında tarikatlar çıkıyor. Yasa var. Var olmasına rağmen, kapanmaları gerekirken, lüks ve şatafatlı hayatlar devam ediyor.

“Tekke, zaviye ve türbelerin kapatılması”

30 Kasım 1925 tarihinde kabul edilip 13 Aralık 1925 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 677 sayılı kanun ile hayata geçmiştir. Konya milletvekili Refik Bey (Koraltan) ve beş arkadaşının önerisiyle meclise sunulup kabul edilen Tekke ve Zaviyeler ile Türbelerin Seddine ve Türbedarlar ile Bazı Unvanların Men ve İlgasına Dair Kanun; bütün tarikatlarla birlikte şeyhlik, dervişlik, müritlik, dedelik, seyitlik, çelebilik, babalık, emirlik, halifelik, falcılık, büyücülük, üfürükçülük, gaipten haber vermek ve murada kavuşturmak amacıyla muskacılık gibi, eylem, unvan ve sıfatların kullanılmasını, bunlara ait hizmetlerin yapılmasını ve bu unvanlarla ilgili elbise giyilmesini de yasaklamıştır.

Hazreti Google’a Anayasa 174. Madde yazdığınızda bu bilgilerden daha fazlasını size sunacaktır...

Cinsel istismara ilişkin konuşan Sayın Aile Bakanı Derya Yanık, korkunç gerçeği istemeden ifşa etti. ‘Milletimiz müsterih olsun. Kendilerinin bilmediği yüzlerce vakada da mağdurun yanındayız!' Ben bakanın yalancısıyım. Sayın bakan kamuoyuna yansımayan YÜZLERCE vaka ve mağdurdan bahsetti. 'Küçüğün rızası var!' diyen ve insan kılığında dolaşanları AKlamaya çalışan Adalet Bakanı yine yeniden Adalet Bakanı olabiliyor. Dolayısıyla sorun bakanlıkta değil...

Çivi hangi tahtadan çıkmış ve tahtanın hazin sonunu yazmama gerek var mı?

KRİZ YOK, SORUN VE CESARET VAR!

Geçtiğimiz hafta Biga Ak Parti İlçe Başkanı sayın Nihat Borazan'ın gazeteciler ile yaptığı söyleşiyi okudum. Okulların depreme karşı sağlam olmaması hasebiyle birden fazla okulun aynı anda yıkılmasını cesaret olarak adlandırmış ve bu cesaretin Ak Parti iradesine nasip olmasını bir övünç kaynağı olarak sunmuş olduğunu gördüm.

İyi ama bu;  'cesaret mi, doğruluk mu?' oyunu değil ki! Bu bir oyun değil. Depreme dayanıklı olmadıkları için yıkılıp yerlerine yeni ve sağlam binaların yapılması ne kadar doğru bir karar ise o kadar öğrenci için bir alternatifi yaratmadan okulların yıkılması bir o kadar yanlıştır. İkili öğretimin bir alternatiften çok topyekün bir eziyet olduğu sizce de aşikârken... Üstüne sizin kriz diyemediğiniz ancak sorun diyebileceğiniz ekonomik buhranın tam ortasında.

Hazır yerel gündeme dem vurmuşken; Aralık ayı meclis toplantısında gündem dışı konu olarak getirilen eski pancar deposu ile ilgili çalışma neden daha önce olağan gündem olarak getirilmedi? Ayrıca her iki ittifakın seçim vaatlerinden biri olan bir eser için neden bu zamana kadar fikir ve öneriler alınmadı? Fikir sordunuz ve cevap alamadınız mı?

Hepimizin (!) Bigası’ndan sevgilerle...